yurdumda bütün aşkların açılış fon müziği ''alla beni, pulla beni, al koynuna yar gözüm senden başkasını görmez oldu yar gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar? alla beni, pulla beni, al koynuna yar!!!
değil midir?
senin için dağları deler, yol açarım yar senin için denizleri kuruturum yar senin için gök kubbeyi yerlere çalarım yar canımı iste, canım bile sana kurban yar!!!
barış abi bu şarkısında yurdum erkeğinin hoyrat ve derin aşkında ilk aklından geçenleri yazar. oysa kadın erkeğine şöyle bağırmaktadır;
''dağlar, taşlar, uçan kuşlar senin olsun yar deniz, derya, gökler hep yerinde dursun yar gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar? alla beni, pulla beni, al koynuna yar''
erkek bu, kadını dinler mi hiç. aklımız fikrimiz kendi söyleyeceklerimizde;
''saçlarına yıldızlardan taç yapayım yar bir nefesle güneşleri söndüreyim yar çıra gibi uğrunda ben yanayım yar canımı iste, canım bile sana kurban yar''
kadınsa hala umutsuz bir umut, dünyanın en güzel bağlı bir sevgisiyle aynı şeyleri söylemektedir fakat anlayan kim?
''yıldızlar yerinde güzel bırak dursun ya saçlarımı ellerinle okşa yeter yar gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar? alla…''
işte barış manço, sadece dahi bir müzisyen değil, kadını da, erkeği de aşkında bütünleştirmiş büyük bir filozoftur aynı zamanda. doğuyu da bilir, batıya zaten hakimdir. varlık güzelliğini her şarkısıyla bizlere yansıtır.
ve yazık ki her aşk yine her aşkın sonunda sığındıklarımız yine barış abinin aşk ilahileridir;
kara haber tez duyulur, unutsun beni demişsin, bende kalan resimleri mektuplari istemişsin. üzülme sevdiceğim bir daha çıkmam karşına, sana son kez yazıyorum hatıralar yeter bana.
kurumuş bir çiçek buldum mektuplarin arasinda bir tek onu saklıyorum, onu da çok görme bana aşkların en güzelini yaşamıştık yıllarca bütün hüzünlü şarkılar hatırlatır seni bana.
kırıldı kanadım kolum, ne yerim var ne yurdum gurbet ele düştü yolum, yuvasız kuşlar misali selvi boylum senin için katlanırım bu yazgıya böyle yazmışsa yaradan kara toprak yeter bana...