pekçokları gibi bunun iki tarafında da kaldım ben.
güzelim bir yere gidebileceğimi düşündüğüm, birbirimizi çoğaltacağımıza inandığım kız aylarca kötü davranıp ego tatmini yaptı üzerimden. sonra da sırf yakışıklı diye en olmadık adamla çıktı bana göstere göstere, kaçtıkça yanıma gele gele. aşkı geçtim, en iyi arkadaşlıklarımdan birini çiğnedi çocukluğun sadizmiyle.
sade tipine vurulduğum bir başkası gitmeye kalktığımda bırakmadan fare gibi oynadı, hatta birkaç gün çıktı, öptü hemen ardından (gayet objektif) bir süzme öküzle çıktı. sonra başa sardı, tekrar, aynen.
lise sonun başında akşam biryerlerden dönerken, onu yalnız evine bırakacağım şekilde milleti organize etmişti bir kız. yolda "artık söylemem lazım" dedi. "sen o kıza ne hissediyorsan, ben de ne zamandır sana aynını hissediyorum. birşey söylemek zorunda değilsin, hoşlandığın kızların tipini tarzını biliyorum, olmayacağını da biliyorum". pek tipim değildi. "ama bunu söylemeden lisenin bitmesini, yıllar sonra 'söyleseydim' demeyi istemiyorum".
bir arkadaşım içip içip saldırmıştı bana. çıktığım kıza platonikti. ertesi gün duygusal bir özür diledi. o acıyı bildiğimden uzatmadım.
kimsenin suçu değil durum. ne yaparsan yap sevince seviyor, sevmeyince de sevemiyorsun. uzaklaşın, hele friendzona hiç girmeyin, sokmayın.