Dünya bir çöldür. İnsan ise bu çölün müzmin seyyahıdır. Peşine düşen azgın bir aslanın hışmından kaçarken altmış arşınlık susuz bir kuyuya düşen ve kuyunun dibindeki amansız ejderhanın ağzına yuvarlanmamak için kuyunun duvarındaki incecik dala tutunan biçare seyyahın ta kendisidir insan. O seyyah sensin, benim, biziz. Kuyunun duvarında tutunduğumuz o dalın siyah ve beyaz iki fare tarafından durmadan kemirildiğini, birazdan dalın kopacağını ve ejderhanın kursağını boylayacağımızı elbette görüyoruz. Peki, bu vahim vaziyeti görüyoruz da ne yapıyoruz? Tam o sırada bulunduğumuz dalın üzerinde bulunan türlü yemişleri ve bu yemişlerden sızan bal damlacıklarını görüyoruz ve kendimizi büyük bir gayretle bu bal damlacıklarını yalamaya veriyoruz. Birazdan bizim için feci şekilde son bulacak hayata böylece tutunmayı deniyoruz.