İddialı bir beyan. Ancak yukarıda yazılanların aksine tamamen arabesk kültürden sadır olduğunu düşünmüyorum. Arabesk konusunda mütehassıs kişi değilim ancak dinlediğim eserlerde genel olarak birlikte mutsuzluktan ziyade tekil bir mutsuzluk işleniyor. Yaşanılan mutsuzluğun faili çoğu zaman uzaktaki-kaybedilmiş sevgili değil; mutsuz şahsın kendisi oluyor. Şahıs çoğu zaman ilgili kişinin değil, o kişiye karşı hissettiği ve -bakın burası çok önemli- hissetmekten vazgeçmek istemediği duygularının esiri oluyor. Yani şahıs, sevgilinin yokluğuna alışmak istemiyor. O mutsuzluk hali ne kadar kötü olursa olsun, yine de sevilen kişi ile bağlantılı olduğu için, şahıs tuhaf bir haz alıyor. Çünkü mutluluk kadar mutsuzluğun konusu da kişinin algısındaki obsesif mekanizmayı okşamaya ve bizim “Tutku” olarak kabul ettiğimiz bağlantıyı geliştirmeye yetiyor. Hal böyle olunca, kişi mutsuzluğa da razı oluyor.