"Söylediklerimizden çok, söylemediklerimize pişman oluruz. Dile getirilmemiş düşünce, gidilmemiş yoldur"
felsefe tarihi dersime giren hocam "Almanlar olmasaydı felsefe tarihi daha kolay olurdu" demişti. Bu büyük üstat bu sözün ne kadar doğru olduğunu tek başına kanıtlar nitelikte. Bu dersten 2 yıl sonra etik dersini almaya başladığımda ise gözümde daha büyük birisi haline geldi, vakti zamanında bu insanın önemini tam anlayamamışım onu anladım, düşüncelerini ise anlamakta hala daha zorluk çekiyorum.
Bana göre onun hakkında bilmemiz gereken ilk şey onun yaşamıdır. Çünkü nasıl düşünüyorsa, neyi savunuyorsa birebir ona göre yaşayan bir insan kendisi. Kant çok dakik ve rutinlerine bağlı yaşamış birisi. Hayatının son 40 yılının her dakikasını biliriz, kendisinin tanınmaya başlaması ise 40 yaşından itibarendir, 80 yaşında ölmüştür zaten. Her zaman aynı saatte uyumuş, aynı saatte yemek yemiş, tuvalete gitmiş, aynı saatte işe gitmiş, işten dönmüş ve aynı saatte uyumuştur. Bu rutinini ise sadece 2 kez bozmuştur. ilki fransız ihtilalinin gerçekleşmesi yüzünden, ikincisi ise adını ve yazarını hatırlayamadığım bir pedagoji kitabını okumaya daldığı içindir. işte böyle bir adam kant. Hatta hayatı boyunca hiç ayrılmadığı Königsberg şehrinin sakinleri, saatlerini kant'ın bu dakikliğine ve rutinlerine göre ayarlarlarmış. Zamanı öğrenmek için saatlerinden çok kant'ın rutinlerine güvenirlermiş.
kendisi için "bin yıldır uyuyan felsefeyi uyandırdı" , "modern felsefenin ve hatta bütün felsefenin babası" gibi iddialı cümleler kurulmuştur ve haklılardır. daha önce üzerine sayısız kez tartışılmış alanlarda daha önce kimsenin söylemediği cümleler kurmuş ve bu cümlelerini yıkılması çok zor argümanlar ile desteklemiştir.
Kant'ın felsefesini henüz kendim tam olarak analiz edip anlayamadığım için çok kısa ve net cümleler ile değinmem daha doğru olacaktır, zira sizleri de yanlış bilgilendirmek istemem.
Kant hakkında benim en çok dikkatimi çeken nokta şu oldu, Tanrının varlığını teorik olarak kabul etmez anca pratik olarak tanrının varlığını kabul etmemiz gerektiğini söyler. Hayır, kant dualist bir düşünce yapısına sahip değil, kendisi rasyonalist bir filozof. Tanrının varlığını teorik olarak kabul etmez çünkü tanrının varlığını ispatlamak olanaksızdır bu yüzden tarının varlığı hakkında da tartışmak saçmadır, pratik hayatta tanrının varlığını kabul eder çünkü kabaca anlatmak gerekirse toplumsal hayatın ve ahlakın düzenli ve sağlam bir şekilde devam edebilmesi için tanrı varlığını kabul etmek gerekir, çünkü tanrının varlığını kabul etmemek toplumsal yaşamın devamı için bize bir yarar sağlamaz.
Kant'ın bu düşüncelerinden yola çıkarsak bu konudan daha önemli iki noktaya geliyoruz. 1. Ahlak ve Etik 2. ise Akıl ve Özgürlük. Çok ama çok değişik bir özgürlük anlayışı var ona göre özgürlük, bir eylemi yapma ve yapmama arasında, toplumsal kurallar çerçevesinde yapmamamız gereken davranışları yapmamayı tercih ettiğimiz zaman özgür olduğumuzu söyler, yaptığımız zaman değil. Toplumsal düzenin devam etmesi için de kuralların olması gerektiğini ancak bu kurallara uymanın bir zorunluluktan ziyade bir ödev olduğundan bahseder.
Eserleri (yıldızlar okumanızı kesinlikle ama kesinlikle tavsiye ettiklerim);
Kritik der reinen Vernunft (Saf Aklın Eleştirisi), 1781
- Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik / Gelecekte Bir Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena
- Grundlegung zur Metaphysik der Sitten / Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi ****************
- Kritik der praktischen Vernunft / Pratik Aklın Eleştirisi **********
- Kritik der Urteilskraft / Yargı Gücünün Eleştirisi
- Religion innerhalb der Grenzen der bloßen Vernunft / Salt Aklın Sınırları İçinde Din
- Metaphysik der Sitten / Ahlâk Metafiziği********