en sevdiğim dizilerden ikincisidir. breaking bad denince herkes aynı şeyi dile getirir; karakter gelişimi. gerçekten dizideki karakterlerin bir yerden bir yere gelişini olağanüstü tutarlılıkla izlemek çok keyifliydi. ben başka bir konudan daha bahsetmek istiyorum; senaryo kurgusu. dizinin senaryosu öylesine özenilerek yazılmış ki tek bir açık bulamıyorsunuz. her şey doğal akışıyla gerçekleşiyor fakat senaryo gereği ne olması gerekiyorsa o oluyor. aslında baktığınız zaman olayların hiçbirine "yok artık, bu kadar da olmaz." demezsiniz fakat bu olaylar her seferinde son derece şaşırtıcı geliyor.
breaking bad bana sadeliği çağrıştırır. düşük bütçeli bölümler, abartılmamış oyunculuklar ve seyirciye hissettirmeden üzerlerinde kurulan baskı... dizide öylesine güzel bir denge sağlanmış ve seyirci de olayların içine öylesine güzel çekilmiş ki en ufak bir olay bile seyircide büyük etki bırakabiliyor. atıyorum; skyler ile walter karşı karşıya geliyor ve birbirlerine günaydın diyorlar. bu sahne bile seyirciyi fazlasıyla germeye yetebiliyordu.
seyirciler üzerinde kurulmuş baskıdan bahsetmişken seyircileri yönlendirme kabiliyetinden söz etmeden geçemeyiz. walter ne yaparsa yapsın izleyiciyi, onun kazanmasını istemeye yönlendirmeyi başarabildiler. bunun sonucunda ise skyler orospu oldu, walter ise kahraman(!).
ben skyler konusuyla ilgili ilk günden beri aynı şeyi söyledim; skyler bir orospudur. walter ise kendisinin çocuğudur. godfather izleyip michael corleone karakterini seven insanlar bu diziyi de izlediği zaman walter white'ı sevebiliyor. ben buna "başrolü sevmek zorunda hissetmek" hastalığı diyorum. sevmek derken bir villain olarak sevmekten bahsetmiyorum. o manada kesinlikle çok sevilecek bir karakter. ciddi ciddi yaptığı şeylerde haklı olduğuna, yapması gereken şeyleri yaptığına inanan bir kesim var.
genel olarak çizgisinin bozmayan bir diziydi. benim en sevdiğim sezon çoğu izleyici gibi 4. sezonu olsa da, 5. sezonu da kendi standartlarına uygun bir sezondu.
o kadar diziden bahsetmişken bana göre dizinin en sağlam karakterine de göz kırpmak isterim. (bkz: mike ehrmantraut)