1. ihsan oktay anar'ın ilk romanı.

    iletişim yayınlarının bir röportajında editör "kitap bize postayla geldi okuduk ve çarpıldık." diyordu. gerçekten de çarpıyor. karakterlerin isimleri ve tavırları tarihte kalmış insanlardan mülhem. yazar şimdiki halini bile pek bilmemesine, sokaklarını hiç dolaşmamış olmasına rağmen istanbul'u müthiş tasvirlerle anlatıyor.

    baş karakter uzun ihsan efendi dünya atlası çıkarmaya uğraşan kendi halinde biraz da uyuşuk bir adam aslında. dayısı kendisini kurşunlardan kurtaran bir kitabı eski bir kâtip olan kubelik'e veriyor çevirsin diye tesadüf bu ya uzun ihsan efendi bir cümle görüyor bu kitapta. kafasında dönüp duruyor rendekâr'ın düşüncesi. "gördüğün her şey benim düşüncemden ibaret. bunu sakın unutma. zihnimle bütün olaylara yön verebilirim. eğer ister ve düşünürsem, şu gemiyi içindekilerle birlikte yok edebilirim." sonucuna varıyor. rendekâr adıyla bahsedilenin rené descartes olduğunu anlamam biraz sürdü, kaçımız fransızca okuyabiliyoruz ki :)

    uzun ihsan efendi yazarın diğer iki kitabında da var olan zaman zaman okuyucuya altyazı geçen, çokbilmiş, kalender, ehli hâl bi karakter. (bkz: ) (bkz: ) diyorlar ki uzun ihsan efendi nâm şahıs ihsan oktay anar'ın kendisi imiş, arap ihsan da kocamustafapaşa'da ikamet etmiş dayısı.

    daha bir çok şahane karakter de var bu yolculuğun. çete kurup lider olan, insomniyak alibaz. ölümden dönüp, lağımcılar ocağına katılan bünyamin. frenkli bir ceset hırsızı kubelik. kıyametle kafayı bozmuş, izafiyet teorisi bilen istihbarat lideri büyük efendi. bir de uzun ihsan efendi'nin nevi şahsına münhasır bir osmanlı korsanı olan, bir koluna "âh min'el âşk" diğerine de "min'el garaîb" yazdıran dayısı var, arap ihsan.

    okuyunuz, okutturunuz.
    #146134 nimportequi | 6 yıl önce
    0roman