Koca bir yalandır nefes almak,
Yalan dolu kazanın içerisinde
Sağa sola kulaçlar savurmak gibi,
Boğuluyorken yalan denizinde
Tutunduğun her dalın
Nefes almak gibi yalandır her biri,
Sonra ne nefes alasın gelir
Ne de kulaç atasın;
Hayal gibidir hepsi çünkü
Tutunursun kaybolur gider,
Tutunmazsın boğulmaya başlarsın.
Kazanın ne dibi vardır
Ne de ayak basabileceğin toprağı;
Öylece kulaçlar savurursun,
Hayatta kalmak için,
Hayatta hevesli değildir;
Tutmak için seni,
Yok etmek ister,
Kaybetmek ister tüm birikintilerini,
Mahvetmeye bahane arar
Boğmak için kazanın içerisinde.
Sonra anlarsın yalanlar denizi
Kazanının da yalandan ibaret olduğunu.
Kendini içerisine atmışsındır;
Heves için,
Şehvet için,
Belkide yapman gereken tek şey
Uyanmaktır,
Uyanmak belkide kazanda bulamadığın
Topraktır, ayak basmak istediğin
Ama korkarsın o toprağa ayak basmaya
Çünkü orada sessizlik,
Ürkütür toprak
Alışmışken kazanda kan ter içerisinde
Kulaçlar atmaya,
Sessizlik ürkütür sesiyle
Karanlık zannettiğin sessizlik
Aydınlıklara aralanan kapıdır aslında:
Dayanmaya tahammül edemediğin
Aydınlık hiç gelmeyecek olan.
Belki el uzatır oradan geçen yabancı,
Gece vakti tanıştığın;
Yürümüş zamanında
İçerisinden en derin sancıların,
Boynu bükülmüş
Atılan kulaçların büktüğü,
Uyanmış ama izlerken zevk alan
Kulaçlarının sesinden ve yalan denizinin
Dalgalarından,
Belki el uzatır diye
İnsaf edip halden anlayarak;
Umut edersin
Ama yalanlar kazanı
Gösterir sana türlü türlü yalanı
Yabancıdır hala...
Belki de bir görüntü...
Sessizdir...
Sestir...
Yüzlerdir...
Bedenlerdir...
Saçlar...
Donuktur...
Kim olduğun bilinmez...
Kimse bilmez...
Ağlarsın...
Susarsın...
Sessiz kalırsın bağıra bağıra...
Ölürsün sonra...
Kalabalıklar içerisinde...