1. ülkede zaten demokrasi yoktu. eşit şartlarda yarışan adaylar yoktu. kaynaklar, imkanlar eşit değildi ve bu seçim ona rağmen kazanılmıştı. ama ekrem imamoğlu sesini şu videodaki düşünceye sahip insanlara bile ulaştırabildi: www.youtube.com/...
    tabii bu insanların düşüncelerini çat diye değiştirmesi söz konusu değil. oy verdiklerini de pek sanmıyorum. zaten bu seçimde iyi parti ittifakı, hdp'nin aday çıkarmamış olması gibi farklı etkenler söz konusuydu. ben sadece haklı olmanın tek başına bir anlam ifade etmediğini, mücadele etmeyi de bilmek gerektiğini söylüyorum.
    bir olay oluyor, herkes umutsuzluğa kapılıyor. ben 94 doğumluyum ve sadece bu iktidarın olduğu döneme hakimim. gerisi izlediklerimden, duyduklarımdan, okuduklarımdan aklımda kalanlar. bugün muhatap olduklarımız da geçmişte yaşananların müsebbiplerinin ve bunların karşısında susanların torunları. bugünün insanları hep vardı, yumurtadan çıkmadı. mesela sivas katliamında o kadar insan korkunç bir şekilde hayatını kaybederken emniyet ne yapıyordu ? bu gerçekten önüne geçilemeyecek bir olay mıydı ? bu katliamdan sonra dönemin siyasilerinin yaptığı akıl almaz açıklamalar nelerdi ? bugünler sizi hayrete ve umutsuzluğa düşürüyorsa geçmişe de bir bakın.
    ülkenin içinde bulunduğu bu hal bir anda ortaya çıkmamış olsa da her şey daha da kötüye gidiyor, bunun da farkındayım. meslekte yıllarını doldurmuş avukatlardan, emekli hakimlerden dinlediğim hukuk da farklı hukukçular da, dün verilen ysk kararında da gördüğümüz gibi. her şey niteliksizleştiriliyor. çünkü halk zaten buna müsait, cumhuriyet devrimlerinin toplum zihniyetine oturmasını sağlayacak zaman ve fırsat olmamış. bu ancak eğitimle sağlanabilir. zaten mustafa kemal'in savaş esnasında dahi eğitim üzerine çalışmalar yapmasının nedeni bu. eğitim demişken kısıtlı bir bütçeyle ve yokluklar içinde kurulan köy enstitüleri de '' siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz.'' diyen adnan menderes döneminde kapatıldı. ne kadar tanıdık değil mi ? köy enstitüleri cumhuriyet devrimlerinin anadolu'ya ulaşmasını sağlayacak yegane şeydi. bu ülkede kendi halkının aydınlanmasının önüne set çekenler de yaşadı hasan ali yüceller de.

    ben de geleceğim için pek bir umut taşımıyorum ama umutsuz da değilim. zaman zaman iyi ya da kötü olan duygularıma kapılmaktan ziyade gerçekçi olmaya çalışıyorum ve 'her şeyin çok güzel olmasını' temenni ediyorum. benim doğduğum ülke burası, ailemin, arkadaşlarımın, sevdiklerimin yaşadığı yer burası, onlarla birlikte izlediğimiz filmlere, düşüncelerini paylaştığımız, okuduğumuz aydın yazarlara, hatta güldüğümüz karikatürlere kadar ortak bir kültürümüz var. mustafa kemal ve silah arkadaşlarının kurduğu bu ülke benim ülkem. hayatımı başka bir yerde kurma zorunluluğu hissetmiyorum. başka bir kültüre alışmaya çalışmak, sevdiklerimden ayrı yaşamak istemiyorum. daha kendi hakkım olanın arkasında duramıyorsam, kendi yaşam alanıma sahip çıkamıyorsam nereye gitsem mutlu olmam ben zaten. şunu da anlıyorum; elimizde tek bir ömür var. fakat hayat da bir mücadele zaten. her dönemin de kendi zorlukları var. orta çağ'da insanlar vebayla mücadele ediyordu, bizim vebamız da bu. türkan saylan ''her eğitimli kadının bu cumhuriyete borcu var.'' demişti, bence de öyle.



    #143905 pretending | 6 yıl önce
    2haber