Evlilik birliğini oluşturmak amacıyla yapılan merasimlerde dişi bireyin aldığı unvan. Geçen Cuma akşamı 15 senelik arkadaşım bu unvanı aldı. Ve gözlemlediğim kadarıyla bir gelinde mutlak surette olması gereken özellik “tarafsızlık”. Bu hasleti genel olarak tarihçiler veya hakimler için gerekli görüyoruz çoğu zaman ama hayır, tarafsızlık denildiği zaman aklımıza ilk olarak gelinler gelmelidir. Kına gecesindeki gözlemlerim daha önce vardığım bu kanıyı adeta zihnime sabitledi çünkü. Gelin dediğin tarafsız olur, o kolezyumdan hallice çemberin içinde her misafirle karşılıklı oynar. Fagositoz yapmak için kıyım kıyım besine doğru ilerleyen amipler gibi hareket eden o kaotik ortamda herkesle karşılıklı göbek atar. Eğer üç saniyeden fazla herhangi bir kişiye arkası dönük kalırsa basketboldaki pota altı kuralları devreye girer zaten. Gelin olmak zor zanaat efendim. Arkadaşım oldu, ben olamam şahsen. Her düğün-nişan-kına merasiminin olmazsa olmazı olan gelinin kucağına tutuşturulan veledi benim kucağıma verseler “bunun anası nerde” diye hır çıkarırım mesela. Sonra gelin olmanın farklı bir yanı da var. Adeta prizma görevi görüyor insan. Salondaki o gökkuşağını görünce gözümün önüne sanki geline doğru beyaz ışık göndermişler de prizmada kırılan ışık salondaki tüm kuyruklu abiye giren hanımlara bölünmüş gibi bir görüntü geldi. Bak bu güzel fikir, bir dahaki sefere takıları dalga boyları sırası göre taksınlar mesela. Velhasıl gelin diyip geçmemek lazım.