istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümü'nde lisans eğitimi görmüş, almanya'da yüksek öğrenimini ve doktarasını tamamlamış, 1944 yılında milli eğitim bakanlığı adına cambridge university'de sosyal psikoloji alanında çalışmalar yapmış, sosyal psikoloji ve sosyal antropolojinin türkiye'de varolmasına öncülük etmiş türk sosyologtur.
■ mümtaz turhan'ın temel fikirlerinden bahsedelim.
- mümtaz turhan, aydınların genel olarak sorduğu sorulara değinmiş. ona göre aydınlar, "biz neden geri kaldık, kime göre geri kaldık" gibi sorular sorarlar. bu sorulara verilen cevapların ise genellikle birbirleriyle örtüştüğünü söyler. verilen cevaplardaki farkların ise bir başka soruda oluştuğunu belirtir: "batı'nın bilim ve teknolojide ileri gitmesini sağlayan şeyler, batı toplumlarının dini, kültürü ve yaşam tarzı mıdır?"
- mümtaz turhan, osmanlı'nın çöküşüyle beraber kurulan ulusal devletin (yani türkiye'nin) toplumsal yapıda büyük bir değişimi ifade etmesi sebebiyle eserlerinde ağırlıklı olarak garplılaşma, bilim, bilim zihniyeti, kültür, kültür değişmeleri, atatürk ilkeleri, aydın, köy ve kalkınma gibi konulara değinmiştir.
■ garplılaşma/batılılaşma konusundaki fikirlerine göz atalım.
- turhan, batılılaşmanın temelde az gelişmiş toplumların ingiltere, fransa, almanya, abd başta olmak üzere batılı ülkelerin ulaştığı toplumsal düzene, hayat standartlarına, bilim ve teknolojideki gelişmelere ulaşmaya yönelik çabalarını ifade ettiğini belirtir.
- türkiye'nin neden batılı devletler gibi bir değişim yaşayamadığı konusu birçok aydın ve araştırmacı vibi turhan'ında ilgisini çekmiş. turhan, bu konuya ziya gökalp gibi 'medeniyet' meselesi olarak bakmış ve türkiye'nin de bu medeniyet unsurlarını alması gerektiğine inanmıştır. garplılaşma kesinlikle gereklidir ama geçtiğimiz iki yüz yıl içinde bu başarılamamıştır. bunun nedeni osmanlı'nın batılılaşmayı yanlış yorumlamasıdır.
- turhan, "biz halkımıza batı zihniyetini, bilim anlayışını, mesleki ve teknik bilgisini aşılamadan onları fabrikalarla, avrupa tipi şehirlerle tanıştırdık. batılı kanunla, nizamlar vazetmek yoluyla garplılaşacağımızı/batılılaşacağımızı zannetmişiz." der.
- turhan'a göre garplılaşma öncelikle bir zihnihet meselesidir. mühim olan batı medeniyetinin oluşmasında rol oynayan unsurlardır. turhan'a göre bu unsurlar: bilim ve bilim zihniyeti, bilimsel uygulama yöntemleri, insan haklarını teminat altına almak ve hürriyet'tir.
- turhan'a göre değişimin gerçekleşmemesinin kötü yönetim, yetersiz sermaye, halkın cehaleti ve tecrübeli iş adamlarının olmaması gibi birçok nedeni bulunmaktadır. bunlardan kötü yönetim ve aydınların eksikliği en önemli sorunlardır. diğer eksiklikler turhan'a göre, kolayca giderilecek seviyededir.
- mümtaz turhan'ın batılılaşmadaki/garplılaşmadaki temel sağduyusu/mantığı sentezdir. yani ona göre, kendi gelenek ve kültürel değerlerimizden vazgeçmeden, batı'nın bilim zihniyetini almalıyız.
■ mümtaz turhan'ın kültür değişmeleriyle ilgili düşüncelerine değinelim.
- kültürlerin değişmesi konusu, batı'da 1920-1970 arasında sosyal bilimlerin önemli bir tartışma alanını oluşturmuştur.
- turhan'da kültürel değişim konusuna uzmanı olduğu sosyal psikoloji açısından yaklaşmıştır. erzurum'un köylerinde 1930-1940 yılları arasında yaptığı araştırmalar mevcuttur. bu araştırmalarla, garplılaşmanın hızını ve niteliğini görmeye, heniz türkiye nüfusunun bütük kısmın oluşturan köylerin değişime açık olup olmadığını anlamaya çalışır.
- turhan, kültürü, bir toplumun sahibi olduğu maddi ve manevi unsurların bütünü olarak tanımlar. bu bütün, davranışları, değerleri, yargıları, bilgiyi, ilgiyi, estetiği, görüşleri, düzeni vb. unsurları kapsar.
- osmanlı'nın neden gerileyip çöktüğünü sorgulayıp araştırır. osmanlı'da yönetici kesimin kültürü ile türk halkının kültürü arasındaki fark kültürel değişimin halka sirayet etmemesine sebebiyet vermiştir. bir diğer çıkarımı ise türklerin islam medeniyetini yaşatan tek millet olduğunu düşünmesiyle ilgilidir. islam mirasını temsil edecek, taşıyacak, dolayısıyla değişime oldukça kapalı bir toplumun varlığından söz eder.
- garplılaşmanın neresindeyiz? isimli makalesinde cumhuriyet döneminde yapılan inkılapları iki yönden eleştirmiştir: ilk olarak modernleşmenin tepeden aşağı zorla kültür değişimi olarak gündeme getirilmesi, ikinci olarak ise anadolu'da yaşayan halkın göz ardı edilmesi.
- turhan, kültür değişmelerini açıklarken 'serbest've 'zorunlu' kültür değişmeleri kavramlarını kullanır. köylerde serbest kültür değişmelerinin yaşanmasının nedeni olarak ise ülke genelinde zorunlu kültür değişmelerinin şehirler ile sınırlı kalmasını gösterir. zorunlu kültür değişimi, bir başka toplumun baskısıyla veya toplumun yöneticilerinin isteğiyle gerçekleşebilir. turhan, mevcut kültürün zorla değiştirilmeye kalkılması halinde toplumda bir takım ikiliklerin vuku bulacağını belirtir. turhan'a göre, toplumun eski kültüründen mahrum kalması, kimliksel bir bunalımı, toplumsal bir özgüven kaybını, şaşkınlık ve aşağılık bir toplum hissiyatını doğurur.
- turhan'a göre çağımızda değişimin olmadığı toplum olamaz; bir toplumun değişmeden kalabilmesi mümkün olamaz. sosyal ve kültürel değişmeler kolay değil ancak gerekli önlemler alınırsa değişim hem daha kolay hem de daha doğal bir biçimde yaşanacaktır.
- turhan, kültür değişmeleri isimli eserinde osmanlı'da meydana gelen garplılaşmayı üç aşamada inceler: • herhangi bir düzen olmadan kişilere bağlı olan batılılaşma, • üçüncü selim zamanı, • ikinci mahmut'tan tanzimat'a kadar olan süre.
daha sonrasında ise, • tanzimattan 1876'ya kadar, • 1876-1908 inkılabı, • 1908'den 1923'e kadar, • 1923 sonrası aşamalardan bahseder.
- ilk dönemde serbest bir değişim görülür. üçüncü selim döneminde mecburi bir kültürel değişim başlamış, bu zorunlu değişim ikinci mahmut zamanında had safhaya ulaşmıştır.
■ mümtaz turhan'ın atatürk ilkeleri hakkındaki görüşlerine, milliyetçilik ve garplılaşma ikilisiyle alakalı açıklamalarına değinelim.
- ziya gökalp gibi garplılaşmayı, çağdaş medeniyete katılmak olarak ele almış, bunun yolunun ise batılı manada millet olmak olduğunu belirtmiştir. millet olmanın gereği milli kültürü muhafaza ederken, çağdaş medeniyete ait olanı da almaktır. yine ziya gökalp gibi mümtaz turhan'da osmanlı medeniyetinin, türk toplumunun ihtiyaçlarına cevap vermeyen unsurlarından vazgeçilebileceğini belirtmiştir.
■ turhan'n bilim, bilim zihniyeti ve eğitim hakkındaki fikirlerine değinelim.
- turhan, bilim ve bilim zihniyetini, garplılaşma konusunda temel amaç olarak görür (az evvel sıkça bahsettiğim gibi batı'nın bilimini ve bilim zihniyetini almanın esas amaç olduğunu, kendi kültürümüzü korumanın da bir diğer amaç olduğunu söyler).
- rusya, japonya, israil gibi ülkelerin gelişmişliği, batılılaşmanın hıristiyan olmayan toplumlarda da başarılı sonuçlar verdiğini gösterir. batılılaşma, batı'nın kurumlarını tekrar etmek, kopyalamaktan ziyade bilim zihniyetini türk toplumuna enjekte etmekten ibarettir (en başta sorulan sorulardan birinde batı'nın dini anlayışının mı gelişmesinde etkili olduğu ifadesini bu minik örnek olumsuz olarak cevaplamakta yeterlidir).
- turhan'a göre, batı bilim zihniyeti'nin toplumumuza aşılanması için atılacak ilk adım eğitim sisteminin baştan yapılandırılmasıdır. eğitimi, devletin ve milletin kalkınmasına yarayacak bilgileri öğrenebilecekleri bir faaliyet alanı olarak görmektedir.
- turhan, türkiye'nin ekonomi, adalet, saniyeleşme, işsizlik gibi birçok sorununun olduğunu kabul ederek, en mühim sorunun eğitim sorunu olduğunu söyler.
- ona göre bilimsel düşünce belirli kişilerle kalmamalı, halka da aşılanmalıdır. bilimle ilgili yanlış bilgilerin eğitim sisteminden defedilmesi şarttır.
- okur-yazar nüfusun artmasından ziyade okur-yazar nüfusun niteliğinin daha önemli olduğuna vurgu yapar. aydınların kaliteli bir biçimde kendilerini yetiştirmiş olmalaro önem arz etmektedir. bilimsel zihniyetten uzak olan birçok aydın görünümlü, bomboş bir okur-yazar kitle mevcuttur. ülkemizin asıl sorunu da okur-yazar oranının düşüklüğü değil, aydınlarımızın iyi yetişmemiş oluşudur. herkesi diploma sahibi yapan zihniyetin, eğitimde kaliteyi yakalamadaki en büyük sorunlardan biri olduğuna vurgu yapmıştır.
- turhan, uzmanları yetiştirecek eğitim kurumlarına sahip olmadığımızdan yurt dışına öğrenci gönderme işlerinin düzenli bir program dahilinde yapılması gerektiğine değinir.
- ekonomik olarak kalkınmış, çağdaş bir toplum olabilmemiz için iki öneri belirtir: ilki avrupa'ya çok sayıda seçkin öğrenci göndermek, ikincisi ise farklı alanlara yönelik araştırma enstitüleri açmaktır.
- turhan'a göre, 1950 şartlarında 250-300 bin birinci sınıf bilim insanına ihtiyacımız vardır. (1950 yılı nüfus sayımı verilerine göre nüfus 20.947.188'dir. 300 binin bu nüfusa oranı 0.014'tür. aynı oranı günümüz türkiye'sine uyarlarsak; 2019 türkiye nüfusu 82.003.882'dir. bu sayının 0.014 ile çarpımından turhan'ın hesabına göre toplumumuz için gereken bilim insanı sayısı olarak yaklaşık 900 bin verisine ulaşılır. sizce bu sayıya müteahhitler mi sahiptir, bilim insanları mı?)
- turhan, yurt dışına öğrenci gönderilirken yapılan hataları üç madde ile açıklar: • batı'nın ne olduğunu ve giden öğrencilerin ne getirmesi gerektiğini bilmiyor olmamız, • amaçsız ve plansız gönderilen öğrencilerin, gidilen ülkelerdeki eğitimlerinin de amaçsız ve plansız olması, • geri dönenlere ilgi gösterilmemesi ve umzanlık alanlarında kendilerinden yararlanılmaması sebebiyle bu kişilerin uzmanlık alanlarının dışında çalışmak zorunda kalmaları.
- turhan'a göre, üniversitelerimiz hem geri dönenler için yeterli değil, hem de mevcut olanlar için kalitesizdir. enstitülerin başına dışarıdan tanınmış bilim insanları getirilmelidir.
■ son olarak mümtaz turhan'ın köyde kültür değişmeleri ve kalkınma sorunu hakkında görüşlerine değinelim.
- turhan, köy hakkında çalışmalar yaptığı sıralarda kalkınma problemleri gündemdeydi ve nüfusun büyük kısmını da köyler temsil ediyordu.
- erzurum köylerinde araştırmalar yaptığını belirtmiştim. bu köylerde görülen değişimlerin iki açıdan kabul gördüğü sonucunu çıkarmıştır: 1. işe yarar olması, 2. toplumun 'manevi' kültürüyle çatışmıyor olması açısından kültürel değişim kabul görmüştür.
- köylünün değişime direttiği ile ilgili açıklamalara karşı çıkar. aksine köylünün işlerine yarayan yenilikleri benimsediklerini belirtir. köylerdeki değişim genel itibariyle serbesttir ve seçicidir (yani köylü bir yeniliği kabullenirken, yanında gelen bir başka yeniliğe burun kıvırabilir; bu şehirlerde zordur). bu sebeplerle köylerdeki değişime olumlu bir yaklaşımı vardır. bir nevi doğal değişimi önemli görür.
- değişimin altyapısı hazırlanırsa, değişimin getireceği olumsuz etkilerden sıyrılınabilir. (aslında biraz tutarsız kalmış burada turhan. değişime altyapı hazırlamak serbest bir değişim için engel oluşturmaz mı? bana göre, pekâlâ oluşturur.)
- incelediği köylerin, rusların işgali ile ruslarla teması, kayseri'ye göç edenlerin geri dönüşü gibi sebeplerden dolayı yeni gelen kültürel ögelerin hangilerini kabul edip, hangilerini reddettiklerini irdelemiştir: reddedilen bazı kültür unsurları altyapı ve teknik bilgi eksikliğinden, bazıları ise devletin zorlamasından kaynaklanmaktadır.
- batu'da kırsal ile şehir arasındaki fark azdır. en azından bizdekine göre... bizim de bu farkı kapatmamız şarttır (bizim milletimiz bundan, tarlayı, bahçeyi kapatıp şehre yerleşmeyi çıkarıyor, bu modern bir kırsal topşum yaratmaktır aslında). turhan, bu durum için her kırk köye, türkiye'nin her bölgesinde 'sanayi merkezleri' adını verdiği bir merkez kurulmasını önerir. bu merkezlerde yatılı okul ve kütüphane bulunmasını teklif eder.
- bu bağlamda köy enstitüleri'ni de eleştirir. bu enstitüler beceriksiz öğretmenler yetiştirmekte, aydın-halk çelişkisini köye taşımaktadır. (açacak olursam; turhan'a göre; halihazırda üniversitelerimiz bile yeterli kalitede aydın yetiştiremezken, köy enstitüleri çok kalitesiz öğretmenler yetiştirmekte, böylelikle köyün aydını olarak nitelendirilebilecek öğretmenler kalitesiz birer aydını temsil etmekte, şehirlerde görülen aydın-toplum etkileşimsizliği köyler içinde geçerli hale gelmektedir.) (şahsi fikrim, hiç aydın olmamasından iyi olacağı ve okur-yazar kesimin hatta sanatla uğraşan kesimin artması sebebiyle, bu görüşe itibar etmemek yönündedir.)
- öğretmen-imam çatışmasından da bahseder ve kurulmasını teklif ettiği sanayi merkezlerindeki ilahiyat liselerinde imamların da öğretmenlik yapabileceği bir düzenleme düşünür. (buradan da anlaşılıyor ki mümtaz turhan, köy enstitüleri'nin yetersiz olduğunu, kırk kadar köyün ortak bir enstitü görevi gören sanayi merkezlerinde eğitim ve öğretime tabi tutulmaları gerektiğini belirtiyor.)
■□■ şahsi değerlendirmem; - mümtaz turhan, iyi bir sosyolog fakat onun köyler hakkındaki çıkarımları haricinde çoğu sosyologtan ayrıldığı bir yönünü gözlemleyemedim. köy enstitüleri'ne karşı bir takım eleştirilerde bulunmasının çok boyutlu sebepleri olduğunu düşünmemle beraber köy enstitüleri'ni zorunlu kültürel değişime sebebiyet veren kurumlar olarak gördüğü için böyle eleştirilerde bulunmasının dn mantıklı açıklama olacağı görüşündeyim. köylerin şehirlere yaklaşması, aradaki farkın kapatılması hususunda köy enstitülerinin önemi göz ardı edilemez. turhan, yüzeysel olaram irdelense bile tutarsızlıklarla dolu olduğu kolaylıkla göze çarpabilen fakat eserleri detaylıca okunduğunda parça parça doğru ifadelere yer vermiş olan bie sosyologtur.