çok sayıda icadı olan, icatlarının çalınmasını asla umursamayan, kendime sık sık "bir insanın ortalama ömrü çok daha uzun olsaydı ve o da erkenden ölmeseydi, acaba dünyaya daha neler bırakırdı?" diye sormama sebep iyi bilim insanı, kötü ticaret adamı. buluşlarını hak ettikleri şekilde pazarlayamamış olması kötü, ama bilim yapan bir insan için zaten bunun pek önemi olduğunu düşünmüyorum.
tesla'nın çocukluğu, ailesindeki erkeklerin ya asker ya din adamı olması cenderesi içerisinde geçmiş. ancak bilimle uğraşmayı çok istemiş tesla. hatta rivayet odur ki, doktorlar nedenini pek anlamadıkları bir hastalığa yakalanan tesla'dan umudu kesmişler. babası, belki de son arzusudur diye onu kırmamak adına "tamam, seni istediğin okula göndereceğim" dediğinde ise mucizevi şekilde iyileşmiş. anlaşılan o ki hastalık psikolojikmiş.
annesi civardaki insanlar arasında "küçük ev aletleri mucidi" olarak bilinen bir kadınmış. tesla'ya yiyecekleri mümkün olduğunca küpler şeklinde verir ve yemeye başlamadan önce onların hacimlerini kafasından hesaplamasını istermiş. tesla küçük yaşta abisinin attan düşerek ölmesi üzerine biraz garip bir çocuk olmuş. zaten tanıyanların anlattığına bakılırsa oldukça da saplantılı bir adammış. örneğin yan odadaki bir saatin sesinden uyuyamadığı (ki bu konuda sanırım kendisini anlayabiliyorum), köprülerin altından, hissettiği basınç nedeniyle geçememesi, her şeyi 3'ün katları olacak şekilde ayarlaması gibi... kadınların taktığı küpelerden, hele de inci küpelerden ise nefret edermiş. olsundu, yeter ki onunla tanışsaydım da küpe de takmayıverseydim :(
tesla abd'ye gelip edison'un yanında çalışmaya başladığında, edison doğru akım nedeniyle sürekli sağda solda çıkan yangınlarla uğraşmaktaymış. sorunu çözemiyormuş. tesla elinde, içerisinde "2 tane çok zeki adam tanıyorum. biri sensin, biri de mektubu getiren genç adam" yazılı mektupla çıkagelince, edison işi onun üzerine yıkmış. tesla gece gündüz uğraşıp sorunu çözmüş ve edison'un karşısına çıkarak, sorunu çözmesi durumunda kendisine vadettiği parayı istemiş. edison ise gülerek "sen daha amerikan şakalarını bilmiyorsun yeğen" gibisinden başından savmış. bunun üzerine de yolları tamamen ayrılmış. edison'un sonraki hayatı tesla'nın alternatif akımını sağda solda halka kötülemek ve hayvanları bu akımla öldürerek "bakın gördünüz mü? ne kadar da tehlikeli" diye kara propaganda yapmakla geçmiş. son nefesinde af dilediğinde ise tesla da hak ettiği şekilde "de get" içerikli bir rest çekmiş kendisine.
alternatif akım hayali aslında küçüklüğünde, daha okul sıralarındayken aklındaymış. hatta öğretmeni bir gün "bay tesla çok başarılı biri olacak, ama bu hayalini asla gerçekleştiremeyecek" gibisinden bir laf etmiş. sonra alternatif akım motorunun tanıtıldığı toplantıda ise en öndeymiş bu hoca. kim bilir neler geçmişti aklından... insan büyük konuşmamalı, mahcup olmak istemiyorsa. alternatif akım motoruna ilişkin altın vuruş sayılan ilham, parkta arkadaşıyla yürürken gördüğü batmakta olan güneş sayesinde gelmiş kendisine. birden delirmiş gibi arkadaşına "buldum! işte şöyle şöyle olacak" diye anlatmaya başlamış ve sonrasında da gerçekten motoru hayata geçirmeyi başarmış.
bu arada, çalıştırmak istediği yeni bir icadı olduğunda, bunu kağıda falan dökmek yerine önce kafasında tasarlayıp kafasında çalıştırmayı başarırsa yaparmış. kafasında bile "çalışmaz bu" diye anladığı ve bazı şeyleri değiştirdiği olurmuş.
hayatı boyunca yarı fakir yaşadığından, ömrü icatlarına sponsor aramakla geçmiş tesla'nın. yahudi iş adamı j.p. morgan kendisine sponsor olduktan sonra Wardenclyffe kulesi'nde yaptığı, yıldırımlarla alakalı çalışmaları sonrasında dünyaya bedava elektrik sunmak gibi bir hayali olduğundan bahsedince, morgan desteğini çekmiş. öyle ya, nereden para kazanacak bu kalantorlar, insanlar bedava kullanırsa bir şeyleri?
yaşamının özellikle ileri zamanlarında uzaya sinyal gönderip uzaydan sinyal aldığını ve ölmüş yakın arkadaşı mark twain'i görüp onunla konuştuğunu söylediğinden adı maalesef deliye çıkmış.
kadınlardan uzak duran tesla'nın, konuşmaktan hoşlandığı bilinen tek kadın, en yakın arkadaşının karısıdır. ölümüne yakın güvercinlerle çok haşır neşir olan tesla'nın özellikle gözdesi bir güvercin varmış ki, tesla her zaman "o öldüğünde ben de öleceğim" dermiş. öyle de olmuş gerçekten ilginç bir şekilde. çok uzunca bir süre kaldığı waldorf astoria oteli'nin, yine 3'ün bir katı olan 3327 numaralı odasında ölü bulunduğunda 87 yaşındaydı ve çoğumuzun bildiği gibi ölümünden sonra fbi çalışmalarına el koydu.
aslında tesla hakkında yazılacak gerçek de, uydurma hikaye de çok fazla. ben burada sabaha kadar yazarım, çünkü kendisi en çok sevdiğim ve hayranlık duyduğum bilim insanı. onun yerine ben size bir kitap önereyim: Nikola Tesla - Bir Dâhinin Biyografisi - Marc J. Seifer
bu kitap ciddi araştırmalar sonucu, epey zaman harcanarak yazılmış ve tesla hakkındaki en detaylı kitaplardan biri. merakı olan okusun derim naçizane.
sizi, kendisinin en sevdiğim fotoğrafıyla baş başa bırakarak susuyorum: