bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
life starts at the end of your comfort zone.
kaç defa bu cümleyi kullandım hatırlamıyorum ama doğruluğunu tekrar tekrar teyit ediyorum yaşadıkça. güvenli hissettiğin o alanın dışına çıkmak cesaret istiyor. öyle klişe motivasyon sözleri gibi değil bu, gerçek cesaretten bahsediyorum. kim tüm yaşamını, arkadaşlarını, evini, işini, parasını, dünyayı dolaşabilme özgürlüğünü, statüsünü tek hamleyle geride bırakabilir "gerçeği" yaşayabilmek adına?
o kadar rahattım ki rahatlık rahatsız etmeye başlamıştı. vücudumda çıkan anlamsız alerjiler nedeniyle doktora gittiğimde sebebini bulamamış, "hayatında bir sorun var mı? stres yapıyor olabilirsin" demişti. düşünmüş ve ufacık bir problem bulamamıştım, "hayır, fazla iyi her şey, bu bir sorun olabilir mi acaba?" dediğimde gülmüştü.
ben bunu hiç istemedim ki.
ben tembel değildim, bu saçma hayat beni tembelliğe itmişti. oydu asıl problem. ölüyordum yavaş yavaş... her gün her öğün dışarıdan yemek söylüyordum çünkü çalışmaktan kendime ayıracak bir dakikam kalmıyordu. zamanımı para karşılığında bir başkasına satıyor, karşılığında bir de fazladan plastik bir mutluluk alıyordum. canım ne isterse anında kredi kartımla alabiliyordum, ama bu muydu gerçekten istediğim? sanmıyorum... evim ısınıyordu, doğal gaz parasını dert etmiyordum. evim her hafta başka birisi tarafından köşe bucak temizleniyordu. ben elimi sürmüyordum. kedilerimin bile otomatik-elektronik tuvaleti vardı, kendi kendini temizliyordu. otomatik su pınarları vardı sularını oradan içiyorlardı. ben ölüyordum...
geriye dönüp baktığımda ne çok gereksiz eşyaya ne kadar fazla anlam biçtiğimi fark ediyorum. kızmıyorum o eski halime. iyi ki diyorum, uyanmışım bir şekilde. insan yaşadığını gerçekten hissedebilmek için savaşmalı sanırım. savaşabilecek gücünün var olduğunu görebilmeli. gerektiğinde dünyayı yıkabilmeli özgürlüğü için.
artık yediğim yemekten daha fazla keyif alıyorum çünkü kendim yapıyorum. artık ısınma konusu benim için daha değerli çünkü o sobayı ben yakıyorum.
sevgi ise uğruna savaşılacak ve bir çok ayrıcalığını feda etmene değecek bir duygu artık. bahçemde sarılacak ağaçlarım, evimde kedim ve sevdiğim varken fazlasını istemek hem yüzsüzlük hem de atalarım için saygısızlık olur.
yağmur yağıyor ve ben yüzüme düşen her damlayla daha özgür hissediyorum. sobadaki ateşin sıcaklığını yüreğimde, toprağın mis kokusunu ciğerlerimde hissediyorum. hava buz gibi ama dört element yeterli ruhumun kuşlar gibi kanatlanması için... teşekkürler.
we are the granddaughters of all the witches you were never able to burn