1. asıl ismi auguries of innocence olan, william blake şiiri. kendisine sık sık atıf yapılan 2002 tarihli red dragon filminde de bahsi geçer. william blake'in de hayatıma girişi bu film ile olmuştur. (iyi ki!)
    güzel bir çevirisini bulmak da pek zordur, dolayısıyla kendi diliyle okumak en iyisidir. fakat yine de şuracığa bir çevirisini bırakayım:

    kum tanesinde görebilmek dünyayı,
    ve cenneti vahşi bir çiçekte.
    sonsuzluğu avuçlarının içinde tutabilmek,
    ve ebediyeti bir saatliğine.
    kızıl göğüslü bir nar bülbülü kafesin içinde
    boğar tüm cenneti büyük öfkeye
    kumrular ve güvercinlerle dolu bir yerde
    parçalar cehennemi, bir daha birleştirilemezmişçesine.
    aç bir köpek sahibinin elinde
    haber verir yıkılışını devletin
    yollarda helak edilmiş bir at
    yalvarır tanrıya insanoğlundan intikam için
    her çığlığı avlanan o tavşanın,
    aslında düşen gözyaşıdır yiten aklın.
    bir tarla kuşu kanadı kırık,
    sessizliğe boğar şarkısını üç başlı meleğin.
    insanoğlu eğlencesi üzerine dövüşe hazırlanmış bir horoz
    ürkütür yükselen güneşi
    her bir ağıtı kurdun ve aslanın
    bir insan ruhunun cehennemden yeryüzüne inişi
    orada ve burada gezişi bir vahşi geyiğin
    tek koruyucusu insan karakterinin
    halk tarafından hor görülmüş bir kuzunun kanı
    ve her şeye rağmen bağışlayışı cellatını
    haykırışı yarasanın gece çökerkenki
    terk edişi inançsız bir zihniyeti
    ve yine gece çökerken bir baykuşun gelişi
    inançsızın korkusunun dile gelişi
    küçük çalıkuşunu inciten adam,
    sevilmeyecektir hiçbir zaman başka bir adam tarafından.
    bir öküzü bile hiddete boğabilen adam,
    sevilmeyecektir hiçbir zaman başka bir kadın tarafından.
    sineği öldüren yaramaz oğlan,
    tadacaktır düşmanlığı bir örümcek tarafından.
    mayıs böceğinin ruhuna işkence eden adam,
    kendine bir kulübe dikecektir sonsuz gecenin ışığında.
    yaprağın üzerindeki tırtıl,
    tekerleyecektir kederini meryem’in.

    ne renkli kelebeğin canına kıy ne de güçsüz güvenin canına;
    çünkü kıyamet günü gitgide yaklaşmakta

    geçemez kutup ayısının engelini
    atını savaş için eğiten kişi.
    besle ki dulun kedisini ve dilencinin köpeğini
    büyüt gitgide kendi açgözlü bakışlarını
    alacağı yazının şarkısını söyleyen bir sivrisineğin
    tek zehri iftiranın dilinden konuşanın
    haddinden fazla bir imrenmenin ayağının teridir olsa olsa
    zehri yılanın ve semenderin.
    bal arısınınki ise
    fazla değildir kıskançlığından bir sanatçının.
    prensin kaftanı ve dilencinin cüppesi
    acınasılığının çantasının zehirli mantarları
    yalnız ve yalnız kötü niyetle söylenmiş bir gerçektir
    söylenebilecek bütün yalanları tek başına alt edebilen.

    keyiften ve kederden ibaret insanoğlu
    keyifsiz veya kedersiz de olmazdı zaten!
    yaşamın tadına varılabilir ancak
    ve ancak bu bilindiği zaman.
    keyif ve keder iyi bir örgüdür
    bir kıyafettir kutsal ruha
    çünkü dolaşır her acı ve özlem,
    sıkı dokunmuş keyiften ibaret bir ipliğin etrafında.

    kundak bezlerinden fazlasıdır bebek dediğin,
    bebek dediğin bundan çok daha fazlasıdır bütün insanlık diyarında
    zaten bütün araçlar da
    her çiftçinin elinin anlayabileceği şekilde doğmuştur aslında.
    ve akan her gözyaşı sahibinden,
    büyür, bir bebek olur sonrasızlıkta;
    gözlerinden kaçmayan,
    fakat haz duymaya devam eden kadınların anlayışında.
    melemeleri, havlamaları, böğürmeleri ve kükremeleri
    dalga dalga vurur cennetin kıyılarına
    intikamı hatırlatır ölümün ülkesine
    bir bebek hatırlatır kocaman bir asanın aşağısında.

    dilencinin havada süzülen kıyafetleri
    cennetin gözyaşlarının bir sefaleti.
    bir asker ki kılıç ve silahlarıyla kuşanmış
    kötürümce saldırır yazın güneşine
    çok daha değerlidir yoksulun çeyrek penisi
    afrika kıyılarındaki tüm altınlardan
    bir büzük akçe cimrinin ellerinde
    alır ve satar garibin toprağını
    ama eğer daha yüksek bir güç koruyorsa o cimrinin ellerini
    işte o zaman alır ve satar bütün bir ulusun toprağını
    her kim ki alay konusu eder bir çocuğun inancını
    işte o alay konusu olur yaşamda ve ölümde.
    her kim ki şüpheyi sokar bir çocuğun aklına
    kurtulamaz çürüyen mezarında.
    ama her kim ki saygıyla karşılar bir çocuğun inancını
    o zaman galip gelir cehenneme ve ölüme.
    çocuğun oyuncağı ve yaşlı adamın mantığı
    iki farklı mevsimin bir sanatı
    şüpheci, sinsi sinsi oturan,
    bilemez asla doğru cevabı.
    kim ki yanıtlar şüphenin selamını
    ortaya çıkarır bilginin aydınlığını.

    gelmiş geçmiş en güçlü zehir
    sezar’ın defne tacının eseri
    ama o bile yenemez,
    nasıl tahrip edebilir ki kuşanılmış bir zırhı?
    ancak altın ve mücevherler süslediğinde sabanı,
    bütün oklar imrenecek
    barış dolu sanata!

    bir bilmece ya da cırcır böceğinin kanat çırpışı
    uygun bir cevaptan şüphe edebilmek içindir.
    karıncanın adımı ve kartalın yolu
    aksakları bile felsefeye karşı gülümsetebilir.
    ve gördüğü şeyden şüphe eden
    ne yaparsan yap, inanmayı seçmeyecektir.
    eğer güneş ve ay ise şüphe eden
    o zaman derhal sönecektir.

    bir tutkuya sahip olmak kişiye iyi gelebilir
    fakat tutkuysa kişiye sahip olan, bu hiç iyi değildir.

    fahişe ve kumarbazı devletin,
    inşa eder kaderini bir milletin.
    sürtüğün sokaklar boyu ağlayışı
    örebilir kefenini yorgun ingiltere’nin.
    kazananın bağırışı, kaybedenin laneti
    ölü ingiltere’nin cenaze arabasının önünde dans edin!

    her gece ve her sabah
    bazıları kedere doğar.
    her sabah ve her gece
    bazıları güzel neşeye
    bazıları güzel neşeye doğar
    bazıları sonsuz geceye
    bir yalana inanmaya itilmişiz
    gözümüzle görmediğimiz
    bir gecenin doğup
    başka bir geceye can verdiği o anda,
    ruh uyurken ışığın rahatlığında.

    tanrı belirir ve tanrı ışıktır
    gecenin yoksulluğunda ikamet eden tüm o zavallı ruhlara.
    tanrı belirir orada ve tanrı aciz bir insandır
    günün zenginlikleri içinde yaşayanlara.
    #118838 ofelia | 6 yıl önce
    0şiir