ilk sayıya göre matbaa hataları da, imlâ hataları da daha az. benim (bkz: adnan süvari) yazımda birkaç hata var, ki ben bunları bana gönderilen yazıları kontrol ederken de görmüştüm. "şunu bi' bitireyim, kendiminkini de düzelteyim" diyordum; unutmuşum. gözden kaçabiliyor ufak tefek imlâ hataları tabii.
- ilk sayının içindeki birkaç yazıdaki fon rengi kötü ayarlanmıştı. kimi yazılar okunmuyordu (ilk aklıma gelenler @morgase'in the wheel of time yazısı ve @skeptix'in ghost in the shell incelemesi. zaten diğer yazıların fon rengi ya beyaz ya da siyahtı). bu sayıda fon rengine dikkat edilip özen gösterilmiş. hoşuma gitti.
- bu sayının kapağında her ne kadar isaac asimov olsa da, ilk sayının kapağı ikinci sayıya göre çok daha sanatsal duruyordu.
- dış ve iç kapakları hariç, ilk sayı 40 sayfaydı, bu sayı 36 sayfa. içerik olarak biraz azalmışız. bunda tabii ki dergiye yazı göndermeyen yazarları eleştirmek gerek.
- ilk sayının en çok eleştirdiğim yönlerinden biri, başlıklarda ve yazıların içeriğinde kullanılan yazı tipinin yer yer okumayı zorlaştırmasıydı. bu sayıda bu sorun giderilmiş, mest oldum. yazı tipi biraz küçülmüş sadece. gözleri bozuk olanlar ilk sayıya göre daha da zorlanabilir okurken.
- ilk sayıya göre bazı yazı başlıkları daha da kaliteli olmuş. @no pasaran'ın yazdığı çelik blek'in başlığı ışıkta parıl parıl parlıyor mesela. gerçi, bütün başlıklar parlıyor olabilir ama o yazının başlığına bakarak uyuştum ben biraz (uykusuz değildim).
genel olarak ise, bu sayıyı ilk sayı kadar beğenmedim. bunun tamamen bana özel nedenleri olabilir (ki bu sayıda yazım da var). ilk sayının yeri halâ ayrı benim adıma. içerik olarak ilk sayının üzerine çıkabildiğini de düşünmüyorum. konu çeşitliliği olarak gayet iyi, pelin batu gibi popüler bir figürle yapılmış röportaj gayet başarılı (ki röportaj sayfasının düzenlemesi de müthiş olmuş. batu'nun boy fotoğrafını sayfanın ortasına koyma fikri, insanı röportajı okumaya itiyor). ciddi olumsuz eleştiri olarak da, dergide kullanılan bazı fotoğrafların kalitelerinin kötü olduğunu düşünüyorum. yazarların kendilerinin dergide kullanılması için gönderdikleri bu fotoğrafları iyi seçememiş olmaları en önemli etken (başta, benim adnan süvari yazısının başlık fotoğrafı eleştirilmeli tabii -daha iyi çözünürlüklü hali yoktu o koreografi fotoğrafının ama bu bir bahane olamaz elbette- ). bir de, bazı yazılarda çok fazla sayıda fotoğraf/resim kullanımı var. gezi yazısı, hadi, tamam; "yazılanları okurken oradaymış gibi olalım" mantığına dahil edildiğinde, 2 sayfalık yazıda 14 tane fotoğraf göz çıkartmayabilir. ancak, morgase'in nefis asimov yazısında (isaac asimov'un galaktik destanı), serilerdeki bütün kitapların resimlerine yer verilmesinin ve @bhzxlkdt'nin gene nefis blade runner 2049 yazısında kullanılan film karelerinin bolluğunun söz konusu yazıların okunurluğunu ciddi boyutta etkilediğini düşünüyorum. bu kadar çok fotoğraf/resim kullanılmamalıydı bence.
@keltox'un "endüstri 4.0" yazısının sözlükteki girdilerden biri olmaması kulzos dergi'nin "sözlük içindeki girdilerden oluşan bir dergi" mottosuna aykırı aslında ama yazı çok güzel ve açıklayıcı olduğu için onun hakkında bir şey diyemiyorum. bundan sonraki sayılarda sözlük dergisinin sözlükteki girdilerden mi; yoksa, dergi için özel olarak yazılmış yazılardan mı oluşacağı üzerine bir tartışma da döndürebiliriz. benim oyum, dergiye hazırlık süreci her ne kadar meşakkatli bir iş olsa da, sözlük girdilerinin dergiye aktarılması yönünde olacak.
dergide yer bulabilmesi için yazdıklarını gönderen, yazıları düzenleyen, kontrol eden, tasarım sürecinde nöron, baskı sürecinde ise taban yoran, dağıtımı için emek harcamaktan geri durmayan herkese çok teşekkürler, nöronlarınıza sağlık. ayrıca; kulzos'un başındaki @larden loughness'a da kendi adıma teşekkür ederim. piyasadaki birçok dergiye bin basacak kulzos dergi'nin ortaya çıkmasındaki en büyük etken kendisi olmalı.