her manada çağımızdaki en büyük geçiş döneminde yaşıyor ve buna şahitlik ediyor olmaktır.
en önemlisi ise manadan maddeye geçiştir ki cümlemizi yaka yaka bitiremez bu hâl. biz her ilişkiyi anlamlı hislerle sarmalayıp yüreğimizdeki yüklüğe dizenler, ne sözün ne özün kalmadığı, anlamların yerlerinde yellerin estiğini dehşetengiz gözlerle gören ve muhtemelen ölüm sebebi aşırı hissizlik olacak kaybeden nesiliz. bu sebeple soba hasretiyle yanar fakat evimize soba kuramayız. dostlarımızın bizim için yazdıklarını yitirdiğimiz için sanal ortamlarda birbirimize "çok seviyorum." fotoğrafları gönderir, anlamlı yorumlar yaparız. gecelere kadar sokaklarda oyunlar oynayan, susayınca komşusunun kapısını çalıp su içip oynamaya devam eden çocuklar olarak, çocuğumuzu asla -başına birşey gelir diye- sokağa salmaz, komşularımızı da bi pazar günü tatilimiz var rahatımızı bozmasınlar diye tanımayız.
otuz yıl geriye uzatırdım bu yazıyı fakat, okusak da az biraz sonra sanal "fast food" çılgınlığına devam etmek zorunda kaldığımız için bir bok anlamayız.