imam cafer-i sadık'a ait olan buyrukta anlatılan rıza şehri, cenneti yer yüzünde yaşatma ütopyasıdır.
özellikle alevi inancında büyük yeri olan bu buyrukta; herkesin üretime katıldığı, her işin rıza ile yapıldığı(kişinin kendisiyle, toplumla ve musahiplerle rızası) insanların barış ve mutluluk içinde yaşadığı, herkesin eşit olduğu, yalan, dolan ve kinin olmadığı,,otoritenin hüküm sürmediği, aç gözlülüğün olmadığı ve önemli olan şeyin tanrının hoşnutluğunu kazanmak olduğu, insanların eline, diline, beline sahip olduğu ve kötülüğün bütün zihinlerden,kalplerden,yeryüzünden arındırıldığı bir kentten bahsedilmektedir.
buyrukta anlatılan hikayeye göre, bir gün bir sofu dünyayı gezmeye çıkar ve yolu rıza şehri'ne düşer. şehrin muntazam düzenine hayran kalan sofunun karnı acıkır ve bir fırına ekmek almaya gider. fırıncıya ekmek karşılığı para uzattığında, fırıncının ''bu nedir? siz nereden geldiniz? biz bu düzeni bozmak için büyük savaşlar verdik, bizim şehrimizde para pul geçmez, anlaşılan siz rıza şehri'nden değilsiniz'' der. sofu da şaşırır ve o şehirden olmadığını söyler, sonrasında fırıncı sofuyu görevlilere teslim eder, divana götürülür.
sofu yol boyunca yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışır, götürüldüğü divanı şaşaalı bekleyen sofu, oldukça mütevazi bir yer ve insanlarla karşılaşınca yine çok şaşırır. karşısında gördüğü sakallı ululara ''bu sofu dünyayı gezmeye gelmiş, ekmek almak için fırıncıya para vermiş, ne yapalım?'' diye sorarlar. ulular, sofuyu aşevine götürüp karnını doyurduktan sonra ''burası rıza şehridir, burada kalabilirsin, rızalıkla her işi yapabilirsin'' deyip, sofuyu bir konağa yerleştirirler.
sofu bir kaç gün kalıp rahat ettikten sonra gitmeye kalkışınca görevlilerle karşılaşır, görevliler ''kaç gündür burada kaldın, yedin içtin, bizden razı olun mu?'' der, sofu ''oldum'' deyince görevliler ''burası rıza şehridir, rıza ile geldin rıza ile gidebilirsin. günlerce kaldın, ihtiyaçların karşılandı. bizim de senden razı olmamızı istiyorsan biraz çalışmalısın'' der. rıza şehrinin insanları kavga bilmez, egosuz, kötülüklerden arınmış insanlardır... bu şehre iyice alışmış olan sofu artık hayatını buradan bir kadınla birleştirmek ister ve her cuma toplanılan bahçede insanlarla kaynaşmak için gittiğinde bir kadına aşık olur. kadın, sofu ile görüşüp konuşmayı kabul eder. sofu bir gün ''bacı'' ile buluşmaya giderken, nar bahçesi görür, bahçenin ne güvenliği ne duvarı vardır. sofu 1 heybe dolusu narlı toplayıp, kadına götürür. buluştuklarında kadın bu kadar narı görünce şaşırır ve sofuya nereden aldığını sorar, sofu ''bir bahçeden'' deyince kadın ''teşekkür ederim, o bahçenin varlığından benim de haberim var, canım isteseydi gidip alırdım, hem israf etmişsin gereğinden fazla alıp başkalarının hakkına girmişsin, belki orada bir duvar yoktu ama bilesin ki bizi gözetleyen ''o'' vardır, rızasızdır bunlar, bizim şehrimize yakışmaz'' der.
kadın sofunun bu hareketini divana bildirir ve divan, sofunun rıza şehri'ne göre olmadığını kabul ederek kendisini şehirden gönderir...