bünyesinde 1 yılımı birkaç gün önce geride bıraktığım, 2 yazara karşı kişisel husumetimden ötürü bir süre ayrı kalmak zorunda kalsam da, bu 1 yıl içinde aktif olarak içerik üretmeye çalıştığım, yazacağım son sözlük.
sözlüğü etkileyen, genellikle 2 yazar arasında ya da yazar ve moderasyon arasında gelişen sorunlarda bu başlık altına yazdığım 6 girdi var. 1'i de laps diye silinmişti, etti 7 (o girdinin müsebbibi olan başka bir girdi, söz konusu yazarın en beğenilenlerinin tepelerine yakın bir yerde asılı durmaya devam ediyor). durmadan kulzos'la ilgili bir şeyleri -moda tabirle- "up"lama gibi bir amaç içinde değilim. genel bir başlığa yazıp benimle ilgili olduğunu düşündüğüm ya da bir şekilde içinde olduğum/içine çekildiğim sorunları anlatma ve bu kadar genel bir başlık altında bu mevzuların tartışılmasını daha mantıklı buluyorum. bu girdiyi 5 buçuk saat sonra iş için uyanmam gerekmesine karşın, yazma nedenim budur.
ben genelde çok patavatsız, yerine göre davranmayı bilmeyen (çünkü yerin önemini genellikle kavrayamayan), içinden ne geliyorsa söylemeye çalışan biriyim. içinde bulunmadığım, fikrimin sadece sözlükte yazılanlar üzerinden geliştiği herhangi bir olayda, tartışmada, taraflardan biri yüz yüze görüşmüşlüğüm olan, tanıdığım biriyse hemen atlıyorum ortaya fikir belirtmek için. dışarıdan bakıldığında bu durum "taraf oluyorsun her şeye o zaman" şeklinde görünüyor olabilir. 20'li yaşlarımda gırla arkadaş, dost kaybettim ben. bir kısmını da bu laflarım yardımıyla/yüzünden kaybettim. gene kaybedebilirim, sıkıntı yok. günlük hayatta olmaması gereken "taraf olmayan bertaraf olur" faşist bakış açısı, sözlük söz konusu olduğunda geçerli olabiliyor. bunun kötü bir şey olmayabileceğini, taraf olmanın sözlükteki tartışmalar için gerekli bir kavram olduğunu da düşünmenizi isterim.
abi, bu saatte çok genişten aldım, umarım toparlayabilirim. sözlükte gelişen ve keskin kırılmalar yaratan olaylarla ilgili en son tam bilgi sahibi olanlardan biri ben oluyorum. görünüşte sözlüğün bilinenlerinden, herkesle "kanka" olmuş olanlarından, her gün bir şeyler yazıp genç nesle az da olsa bilgi transfer etmek isteyen biriyim ama durum bu. bu yüzden, whatsapp gruplarında tartışılan, katılamadığım zirvelerde yaşanan, radyodaki kaçak yayınların herhangi birinde meydana gelmiş hiçbir tartışmayı güncel olarak öğrenemiyorum. her şey oluyor, bardaklar ve kalpler kırılıyor, ortam sakinleşiyor ve ben öğreniyorum. ardından benim konu üzerine yazdığım bir girdi ya da yorumdan sonra oklar benim üzerime dönüyor. "keşke yazmasaydım" ya da "keşke söylemeseydim" dediğim çok az şey oldu hayatımda. babasına bile rest çekip 5 parasız halde evden çekip gitmiş ve yıllardır da görüşmemiş biri olarak, halen böyle düşünüyorum.
özele in lake, özele. kimi yazarın avam olduğu, kimisinin boş beleş girdiler girdiği, kimisinin daha 2 cümle takılmadan konuşamazken radyo yayınları yapmaya devam ettiği (selam anne!) eleştirileri var. avamlık ve elitlik hiçbir sözlüğün önemsediği bir şey değil. 2003'te ekşi sözlük'te yazar olup yıllarca da düzenli olarak yazmış biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. yani, sözlükten herhangi birinin herhangi bir yazarı avamlıkla eleştirmesi ne gerçekçi ne de makul. diğer ithamlar da (boş beleş girdi ve yayın) aynı paralellikte. buna alınan herhangi bir yazar da aynı şekilde ne gerçekçi ne de makul bir tepki vermiş oluyor benim gözümde.
yukarıdaki paragrafta isim vermemek için çırpındığım çok açık bir şekilde görülmüştür. çünkü ben isim verdiğimde de ya kendimi anlatamıyorum ya da girdinin başlarında bahsettiğim "tam bilgi sahibi olmadan yorum yapma" eleştirisini üzerimde hissediyorum. çok yaptım bunu. amacım olmamasına rağmen, çok da kalp kırmışımdır. ama bu kırılan kalpler bana karşı neden kırıldıklarını açıklamaktan ziyade, neden böyle şeyler yazdığımı eleştirdiklerinde de "error" veriyorum. sanırım yakın ilişkilerim hariç, günlük hayatta çok fazla "error" vermemin de nedeni bu.
hem kulzos özelinde hem de daha önceki sözlük maceralarımda (daha önce, kulzos'la birlikte 6 sözlükte uzun süreli yazarlık yaptım) deneyimlediğim ama sanırım hiçbir zaman da hayat gayem haline getiremeyeceğim 2 nokta keşfettim. bunları hem yeni yazarlara hem de sözlükle alakalı sorunlarda, sözlük içinde 3 maymunu oynayıp whatsapp'ta her şeyi çözenlere öğüt değil, birer öneri olarak sunmak istiyorum:
- sözlük içindeki herhangi bir olayın her yönünü bilmeden, öğrenmeden ve öğrenmeye çalışmadan ya hiçbir yorum yapmayın/girdi girmeyin ya da bildiklerinizi iyi analiz edip yanlış anlaşılmaya mahal vermeksizin, edebi dile de yüklenmeksizin yazın. yazdığınız yorum ya da girdiyi 2-3 kere okuduktan sonra gönder tuşuna basıyorsunuz ama yanlış anlaşıldığını duyup okuyunca, şaşırıyorsunuz.
- tartışmalara karşı sözlük içinde ya 3 maymunu oynayın ya da fikir beyan etmek için bekleyip geç kalmayın. "nasıl geç kalabilirim ki?" diye ben de düşünmüştüm ama gerçekten de geç kalınabiliyor. mesela bu yazdığım girdi bile çoktan bitmiş ve kapanmış konuların açılmasına neden olabilir, o tartışmalardaki bütün haksız yanlar da üzerime atılabilir. ben yanlış anlaşılmaktan dolayı hayatımın tamamında büyük zararlar gördüğüm için kendimi tekrar etmekten yerinmiyorum. en azından "karşı taraf adına anlaşılmış olayım, gerisini sonra düşünürüm" diyorum artık.
özetle; sözlük ortamlarının troll'lerin alanı olması gerektiğini düşünmüyorsanız, yazı dilinde açık ve anlaşılır olmak zorundasınız. bu hem yeni yazarlara hem de sözlük samimiyetini birkaç kademe yukarıya taşıyıp "sözlükten tanışıklık" seviyesini geçmiş haldeyken, sözlük içinde "whatsapp samimiyeti" yaşamaya çalışan yazarlara önerim olabilir. gruplaşmanın da, moderasyona bakış açısının olumsuz kısma doğru evrilmesinin de, türlü türlü alınganlıkların da, "sol taraf neden akmıyor"un da, yeni yazar sirkülasyonun sınırlı kalmasının da temel nedeni olabilir.
bunlar benim fikirlerim ve kendimi anlatamayışlarım. gene bok gibi yazıp hiçbir şey anlatamadım sanırım. benzer herhangi bir durum yaşandığında, bu yazdıklarımı "ben aylar önce de bunları yazmıştım aslında" argümanıyla öne sürme hakkım saklıdır. aynı, bu başlık altında daha önce yazdığım girdileri aynı argümanla öne sürme hakkım olduğu gibi...