bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
bugün heyecanlıydım. sabah iş görüşmesine gidip oradan sadri alışık ile ilgili araştırma yapmak için milli kütüphane'ye geçecektim. iş görüşmesine nasıl gidilir, ne giyilir, nasıl konuşulur, ne yapılır, ne edilir üzerine sayısızca video izlemiş, bloglar okumuş birinin yüzde yüz bu sefer olacak demenin egoistliğiyle saçlarımı tarıyordum. saçlarımı tararken yansımama bakıp dünyaya yanlış bırakılmanın sayısızca nedenini sorguladım. son bir kez daha saçlarıma rüküş bir dokunuş bırakırken "pia ölüyorsun!" dedim. fısıltıyla mısıltıyla değil duyabileceğim ses frekansıyla bağırarak. "ölüyorsun pia!"
bir tanıdık vasıtasıyla ayarlanmış iş görüşmesiydi. küçük bir etüt merkezi. küçük kurum. semtin yerlisi. gittim. genç bir adam. üniversiteden mezun olur olmaz eğitim ticaretine başlamış. kendisinden bahsettikten sonra sıra bana geldi anlatmaya. anlattım. ben anlatırken alabildiğince süzdü beni. süzüşünden ne kadar rahatsız olsam da istifimi bozmadım. anlatmam bittikten sonra yine beni aynı bakışla süzüp,
"fazla çocuksu duruyorsunuz. küçük görünebilirsiniz ama çocuksu halinizle öğretmenlik yapabilecek misiniz? otoriter kurabilmek, öğrencilerinizle mesafeyi koruyup bir öğretmen edasını sunabilecek misiniz?" dedi.
ben şok ben vefat. tamam kişisel ilişkilerimde bunu duymaya hep alışkındım ve silkeleyip geçiyordum ama bir iş görüşmesinde bunu duymak, sırtıma kezzap dökülmüş gibi hissettirdi. elbette ilişkilendirelecek detaylar vardır ancak bu böyle diye mesleği icra edemez anlamına gelmemeli. eveleyip geveleyip durdum. bir an evvel çıkmak istiyordum. ortaokul düzeyindeki çocuklara ders vereceğim için çocuklar üzerinde bir öğretmen etkisi bırakmanın bedensel büyüklükle ilişkili olduğunu sağ olsun işveren bir güzel anlattı. o anlattıkça kafam güzelleşiyordu. çıktım. bir iki soluklanırken canım sigara istedi. yoldan gelip geçen bir ademoğlundan rica edecektim lakin boşver pia doğru kütüphaneye git, deyip kendimi sürükledim. saçımdaki rüküşlük de bozulmuştu.
bu ülkede ciddi olarak kaynak sıkıntısı var. ciddi olarak bilgi eksikliği, birikim havzası zayıflığı var. buna eğilmek, bunun üzerinden destekleyici çalışmalar yapmak varken neden kafalar yan yan gidiyor? sadri alışık ile ilgili sadece 1 kaynak vardı. diğer kaynaklarda çok kısa kısa yazılmış oynadığı filmlerle ilgili açıklamalar yer alıyordu. yok. detaylı hiçbir şey yoktu. ayrıca şiir kitabını da buldum. fotokopisini alıp yolda gelirken okudum. şiirlerini çok sevdim. uzun süre sonra bir iş almışken bunun üstesinden gelip gelmeyeceğimi bilmemekle beraber elime yüzüme bulaştırmadan yapabilmeliyim. son şansım. elle tutulur, akılla görünür bir iş koyamazsam masaya bir daha iş alabilmem mümkün değil. hiç!
kerem alışık'la görüşebilmek için randevu ayarlamaya çalışıyorum. umarım başarabilirim. babası ile ilgili elinde köklü bir arşivi vardır. yardım edeceğini düşünüyorum. sabah iş görüşmesinden sonra kerem alışık'ın benimle görüşmeyi kabul etmesi ilaç gibi gelebilir. bu iş bittiğinde ve kabul edildiğinde devamında daha büyük bir iş alma hakkını kazanarak belki büyük bir yayınevinde çalışabilme imkanını elde etmiş olabileceğim. öğretmen olamam belki ancak üniversite yıllarından beri hayalini kurduğum yayınevimi açar türkiye'de yasaklanmış kitapları basarım. allam lütfen!