-
Başrollerinde melis birkan ve cemal hünal'ın oynadığı 2008 yapımı dram filmi.
çağan ırmak'ın babam ve oğlum'dan sonra başarılı olduğu bir başka filmi. -
o gün bu gündür bir ıssız adam tripleri oluştu sanki beyefendilerde. -
ergenliğini tamamlayamamış bir adama aşık olan kadınların terk edilmeleri üzerine "biliyorum, sorun bende değildi ve asla beni unutamayacak" tesellisine tutunmalarına katkı sağlayan film.
(bir arkadaşımdan biliyorum.)
not: 45'likler iyiydi.
-
erken boşalan, ne yaptığını bilmeyen bir ana kuzusundan erkeklik ikonu çıkaranların filmi. memleketin cinsel açlığın afrikası olduğunun en nadide nişanelerinden. -
türü itibariyle izlemeyi şiddetle reddettiğim, konusunu ve hakkındaki yorumları dinledikçe ne kadan da doğru bi karar verdiğimi anladığım film.
tüm çağan ırmak filmleri gibi klişe bi konu, orjinal bi anlatım. -
(bkz: cev) -
sosyal medyada ove ove bitirilemeyen, soundtrack'i olarak kullanilan 'ayla dikmen-anlamazdin" sarkisindan gina getiren, 35+ ergen bir herifin anlatildigi film.
sosyal medyanin yayginlastigi yillarda cikmis olmasinin etkisini hala goruyoruz. zira sosyal medyadaki erkeklerin %50'si issiz adami oynuyor. bir tavirlar, bir gizemler, "ay ben baglanamam" tripleri.. Boyle erkekleri gorunce pelinsular hayatinizi becerir, aglaya aglaya islattiginiz yastiginizda uyuya kalirsiniz insallah diye beddua ediyorum. artik bitin amonyum nitrat!
madem o kadar issiz adamsiniz, sosyal medyada ne isiniz var?! gidin karanlik evinizde dizlerinizi karniniza cekip aglayarak masturbasyon yapin.
sinirlendim sozluk. -
-ada ben ayrılmak istiyorum...
-- spoiler --
oyuncumuz ada, tam o sırada biraz duraksar, kahkahalar atar, birazcık söver ve dolma dolu tencereyi yere fırlatır.
filmin şu sahnesini ne zaman izlesem, kendi kendime sürekli "bre zalımın kızı dolma dolu tencerenin ne suçu vardı?" diyorum.
-- spoiler --
-
kullanılan mükemmel müzikleri nedeniyle değeri abartılmış*, popülerliği ise en azından benim neslim için hiçbir zaman bitmeyecek çağan ırmak filmi.
başlıkta bir tane olumlu girdi yok. alper'in ne erken boşalmasına laf edilmemiş ne de 35+ yaş ergenliğine. film 2003'te çekilmiş olsaydı, kopya kağıdından çıkmış bir hayat yaşamış olacaktım alper'le. gene de ilk izlediğimde fena etkilendiğimi, her izlediğimde de yer yer beni 20'li yaşlarımın hemen öncesine döndürdüğünü hissediyorum. bir kaybedenler kulübü tribine dönüşemedi belki ama benim açımdan halen "anıları hatırlatma gereci" olarak göz ucumla görebileceğim bir köşede durmaya devam ediyor.
filmle ve doğrudan alper'in bu sikko haliyle ilgili dev bir ayrıntı unutuluyor bence eleştirilerde: babası öldüğü zaman alper'in kaç yaşında olduğunu bilmiyoruz. mersin'de kalmış annesi, abisi ve ablasından bağımsız olarak ve kafayı yiyerek istanbul'da yaşamaya devam etmesinin altının ırmak tarafından bile isteye boş bırakılması da beni düşündürüyor. restoranı açtığında babasının sağ olduğu replik aralarından anlaşılıyor ama sonrası yok. çekirdek ailesinden tamamen kopmasında babasının ölümünün devasa etkisi olduğunu düşünüyorum. gittikçe aileden uzaklaşıp işkolik oluyor, çocukluğundan beri alıştığı arkadaşsızlık da onu parayla cinsel tatminin kucağına atıyor. zannediyor ki; her gece başka bir kadının boğazını sıkarak kucağına hunharca boşalınca iç sıkıntısı yok oluyor. ben böyle yorumluyorum. bu yoldan geçmiş her erkeğin de alper'i anladığını düşünüyorum açıkçası. bu noktada, alper'in "kurulu sosyal düzen"e karşı olan korkunç nefret ve iğrenmesini görebiliriz. işi hariç olmak üzere, hiçbir sosyal ortamda yanında birini istemeyen bir kof erkeğe dönüşmesi de kaderi gibi adeta: içinden çıkamıyor, çıkmayı deneyip çevresini paramparça ettiğini gördüğünde kendine kızıp daha da içine çekiliyor ve sarmal yeniden başa dönüyor. bu çıkmazı yaşayan bilir aga; ırmak'ın berbat sit-com repliklerine sonuna kadar küfürler edelim ama "ıssız=kof" ayrıntısının üzerinden bile isteye atlamayalım.
melis birkan'ın "ev kızının ulaşabileceği en iyi hali" olduğunu da bu filmle birlikte görmüştüm. leyla ile mecnun'la birlikte de herkes görmüş oldu. canlandırdığı ada karakterine kezban denilmesi de aynı yıllara rastlar (author sağ olsun; belki birkaç yıl erken de olmuş olabilir ama ada, ciddi ilişki arayıp ilişkide de anne gibi davranan bütün kadınlara kezban denmesinin yolunu açmıştır). "hatunların efendi adam yerine piç tercihi"ne de büyük damga vurduğunu düşünüyorum. "ıssız=piç" denklemindeki bir tarafın yanlış olduğunu göremeyen bekar ve düzenli ilişki arayan, deneyen kadınlar bütün alperlere piç etiketini yapıştırıp geçmişti. halâ da öyle sanırım.
ırmak'ın repliklerin üzerine biraz daha düşmesi ve özellikle final sahnesini gereksiz yere uzatıp alper karakterini tam bir orospu çocuğu haline getirmesi olmasaydı, bence çağdaş türk sinemasının iyi filmlerinden biri haline gelebilecekti. kaçan balık büyük oldu, olan da alper gibi yaşadığını yıllarca içinde saklayanlara oldu. adalar halen piçleri koparma peşinde. -
destansı ve duygusal bir türk filmi.
-- spoiler --
en travmatik sahneler, alper ve ada’nın son sahnede, ayrıldıktan sonra yaşadıkları olayları hatırlaması ve alper’in kırılan camın içinde ada’nın tokasını bulup anlık delirmesi(kendi kendine kahkalar atması).
-- spoiler -- -
kendini ıssız kılan bir adamın dramı. yazık, üzülüyorum. böyle filmler yüzünden gençler ilişkiler, yaklaşımlar, psikolojik sınırlar, sağlık ve sağlamlık gibi konularda yanlış yargılara ve yanlış beklentilere sahip oluyorlar. aslında sorun tabii ki bir tek film değil. müziği keyifli gelir ya da sinematografisini güzeldir, izlersin. sanırım esas mevzu sayıları her geçen gün artan, neresinden tutarsan elinde kalacak alt metni olmayan boş filmlerin medya tarafından şişirilmesi ve izleyicinin "bu filmi güzel yapan nedir?" diye düşünmemesi. sorgulamayı öğrenip, damak tadını geliştirip lezzetli, kaliteli işlere yönelmek daha keyifli görünüyor.