imlâ bilgisi ve diksiyonu, ilkokul seviyesinin katbekat üzerinde olan 54 yaşındaki oyuncu. aynı zamanda yönetmen ve seslendirme sanatçısıdır. george clooney ve robert downey jr. başta ve en sık olmak üzere, al pacino, mel gibson, kevin costner, antonio banderas, harrison ford ve micheal madsen gibi çok ünlü süperstarların ülkemizde gösterilen ünlü filmlerinde canlandırdıkları rollerin türkçe dublajını seslendirmiştir. güven bana ve kim milyoner olmak ister yarışmalarında da sunuculuk yapmış ve bazı festivaller/organizasyonlarda, zaman zaman ödül veren, zaman zaman ödül alan, bazen de sunucu olarak yer almıştır/almaktadır/alacaktır.
kariyerinde hemen hemen hepsi tutmuş 27 dizide rol almış yanına da 11.5 film (12 de, 0.5 sadece seslendirme yaptığı börü filmi için) koymuştur. en kötü filmi, b movie olarak ancak nitelendirilebilecek, yurt dışında, deniz akkaya (ya gülme geldi di mi, ben de güldüydüm) ile oynadıkları living & dying filmi olabilir. 6 tiyatro oyununda yer almıştır.
azeri kökenli bir karslıdır. çocuk yaştan itibaren amerika birleşik devletleri'ne yerleşen ailesi sebebiyle, orada da yaşamış ve lise çağına kadar sık sık gelip gitmiştir. bu sebeple, ingilizcesi makul bir seviyede sayılabilir. fakat iddia ettiği kadar aksanı konuşabildiğine ben ikna olmamıştım evvelden, bu girdiyi yazmadan önce tekrar baktım, yine ikna olmadım. ha özgüvenli olması onu küstah yapmıyor ama sınırında gezdiriyor tabi. biraz fazla robert de niro hayranı olduğu, hemen hemen rol aldığı filmlerin hepsinde kendini gösteriyor.
işin magazinsel boyutunda ise, göte göt dediği için linçlenmeye kalkışıldığından, götün niye göt olduğunu izah etmek durumunda kalmıştır. buna savunma mekanizması denir. "omo sonotço polotök öçödön döğörlöndörölmömölö" duyarı için baştan iliştireyim bir şeyler şuraya:
sanatı sanat için yapan ile toplum için yapan arasındaki farkı, lise 1'de falan öğretmeye başlıyorlardı yanlış anımsamıyorsam. bu tip görsel sanatları icra eden sanatçılar, sanatı sanat için yapmazlar. bilakis toplum için yapar, çorbalarına bakarlar. nitekim bu argüman ile altını doldurduktan sonra sıkı durun büyük sırrı ifşa ediyorum: sanatı sanat için yapmayan hiçbir sanatçı apolitik değildir, olamaz ve zaten olmamalıdır.
tamer karadağlı'nın, "hilal" de olsa bir bıyığı var en azından. sakal/bıyık tıraşını rüzgar nereden eserse oraya göre tertip etmiyor. işte buna duruş derler. onun gibi düşünmüyor olmak, terörist ya da sempatizanı değilse, onu ucube yapmaz. tıpkı her akplinin, kürtün, chplinin, mhplinin olamayacağını gibi.
ha bu arada yaşı eremeyecek olanlar için de minik bir hatırlatma: barış manço da hilal bıyıklıydı. milliyetçi olmak ile, ırkçılık arasında farklar var ama tabi, biz küsüratlı her şeyi aşağı ya da yukarıya yuvarlamayı seven bir millet olduğumuzdan, neye benziyorsa onun içinde kategorize ediyoruz benzer olguları.
ben şahsen, atatürkçü milliyetçisi olarak tanımlarım kendimi hep. vatanını sevmek, onun için en iyisini istemek, laik düzen çerçevesinde cumhuriyet temellerine sonuna kadar bağlı kalmak demek beni de türkçü yapacaksa misal, şeref duyarım. (allah allah, türkçü yazabildim, sansür insanların beyninde demek ki)
magazinsel tanım:
politik duyar kasılan bir festivalde, kendi gövde gösterisini yapan bir oyuncuya gösterdiği sıkılgan tavır sebebiyle yediği linçi, kendisinden niye hoşlanmadığını açıklayarak bertaraf etmeye çalışmış olan aktördür. burada sana da eleştirim var tamer karadağlı. madem biliyorsun burası politik şov yapılan bir organizasyon, sana kime ödül vereceğini de önceden bildiriyorlar, e ne diye kabul ediyorsun? duruşunu geri planda bırakıp nezaket göstererek kabul ettiysen de, aynı nezaketi sahnede niye göstermiyorsun, diye sorarlar adama. ben de sordum.
İyi bir aktör olmasına rağmen yıllardır tutmuş tek bir rolün* ekmeğini yiyen oyuncu. Öte yandan çocuklar duymasın setini gören biri, bu abinin stüdyoda bir özel odası olduğunu ve çekim dışında hep orada takıldığını, içeri de başroller (pınar altuğ, zeyno günenç ve kocası, artık özgür ozan mıydı yoksa volkan severcan mı bilmem) hariç kimseyi sokmadığını anlatmıştı. Yani bayağı egolu biri.
Buna rağmen kendisini siyasete girip "o da HDP'liymiş, şuymuş buymuş" demesi dışında haklı görüyorum. Ödül töreninin gelenekleri, kuralları bellidir. İstersen ulusa sesleniş konuşması yaparsın; ama ödülü eline alarak... Besbelli açılay (evet Tamer haluk'sa sırf istanbul sözleşmesi savundu diye türkan şoray ilan edilen kız da açılay) bunlardan habersiz, ya konuşup konuşup sonra teşekkür faslının ardından ödülü almayı unutup giderse ne olacak? Kaldı ki Tamer karadağlı program hostesi, sunucu vs değil; ödülü verecek insan, nişanda yüzükleri takıp kurdeleyi kesecek enişte gibi saygın biri yani. Öyle erol büyükburç tribine girmesi doğal. O gün "bana tuzluk muamelesi yaptılar" deyip geçse de hiçbir şey olmayacaktı. Özür dileyecek de bir durumu olduğunu düşünmüyorum ayrıca. Ama o ne yaptı? Çat işi HDP'liliğe falan getirdi, şu bu oldu... bir "15 temmuz'da tankları alkışlamış bu kız" demesi eksik (hakikaten, 15 temmuz'la bu çöp konteynerının ne alakası var?)...
@mangetsu abinin dediği gibi, eğer HDP'li birine ödül vereceği ortaya çıktıysa gider direkt. Ünlüler klanı bellidir, orada kimin ne olduğunu, hele ki açılay'ın HDP'li veya demirtaş savunucusu biri olup olmadığını "ya üstüme çok geldi de o zaman baktım" diye öğrenmesi mümkün değil. Öyle bir duyarı olsa hiç sahneye çıkmaz, "ben böyle birine ödül vermem" diye sahneden inerdi. bunların hiçbirini yapmayıp oyuncu gevezelik etmeye başlayınca ortaya çıktı. Yani burada haklıyken haksız duruma düşen kendisidir.
Son olarak şu videoda "zuhal olcay manyak mı ki ben tuzluk değilim demiyor" denmiş. Niye desin? Ödülü alan kişi rutkay aziz; neredeyse Zuhal olcay'dan bile yaşlı, bir o kadar da tecrübeli bir aktör. O sabaha kadar konuşsa da zaten ödülünü tutmasında mesele yok. Eğer zuhal olcay, müjde ar veya türkan şoraynihal yalçın'ın yerinde saatlerce konuşsa Tamer efendi yine çıtını çıkaramazdı. Ama onun yerinde müjdat gezen olsa, o da Nihal'i keserdi. Saygı diye bir şey var.