-
japon korku filmi ringu'nun hollywood uyarlaması olan korku filmi.
konusu, bir video kaset var. bu video kaseti izleyenler 1 hafta içinde ölmekteler. rachel'da bu video kasetin kaynağını araştırmaya çalışmaktadır.
(bkz: the ring two)
(bkz: rings) -
10-15 saniye süren, her ne kadar anlamsız gözükse de anlamı olan görüntülerden oluşan video kasettir. kasetin sonunda telefon çalar ve "7 days" diyen küçük bir kız çocuğu sesi duyulur. -
one ring to rule them all hah işte o. başka the ring tanımam. -
the alan parsons project 'in freudiana albümünden bir parça.
round your finger
token of the love we give one another
music of the future that we'll discover
promises to keep more than any other
symbolising all that we share
the ring is magic
the ring is power
like a candle in the dark for everyone to see
the ring is madness
the ring is fire
and it burns with all the brightness of the sun
in a circle
living in a world of perpetual motion
turning with the tide of a restless ocean
spinning on the wheel of your own emotion
ridin on a wild carrousel
you'll be turning round and round
round and round we go
promises, promises, promises, promises
round your finger
after all the years we've been together
walking in the sun and stormy weather
sharing in a moment to last forever
memories and dreams without end
the ring is magic
the ring is power
and it finds you in the darkness of the night
the ring is madness
the ring is fire
and it guides you when you're blinded by the light
the ring is magic
the ring is power
like a candle in the dark for all to see
the ring is madness
the ring is fire
and it burns with all the brightness of the sun
the ring is magic, magic, fire, fire
the ring is mine
-
27 yaşına giren korku evreni.
bu evreni koji suzuki 1991 yılında yazdığı romanda oluşturmuş.
yazarına göre aslında roman "dünyanın tüm yükünü kadınlar çekiyor" temasındaymış.
ben şahsen filmini izlerken altıma etmekte olduğumdan pek o temayı yakalayamamışım anlaşılan. -
zamanında annem ve beni iyi korkutmuş film.
hikaye, filmi izlemeyenler için spoiler barındırmaktadır:
-- spoiler --
vcd teknolojisinin hayatımıza yeni yeni girdiği dönemlerde bu filmi kiralayıp eve getirdim. lise yılları, heyecanlıyım ama arkadaşların da gaz vermesinden midir nedir tek başıma izlemekten ölesiye korkuyorum. zorla annemi ikna edip bir hafta sonu akşamı mısırlar kolalar eşliğinde filmi izlemeye başladık. bilinen hikaye işte, bir kaset var bunu izlememek gerekiyor ama ne hikmetse her biri izliyor da izliyor. sonra hepsi teker teker öldürülüyor. hep de saat 10 civarı... annem türk annesi modunda ah evladım vah çocuğum nidalarıyla ekrana doğru bağırmaktayken birden evin telefonu çaldı. (evet o zamanlar ev telefonları vardı) panikle vcdnin pause tuşuna basıp gayriihtiyari saate baktım. 22:00'ı gösteriyordu. aman yareppim filmde de hep o vakitlerde ölmüyor muydu herkes?
fool: anne sakın açma! ölürüz
anne: aa, bu saatte kim arar ayol?
fool: anne açma! sevın deyz diyor, ölmek istemiyorum!
anne: salak salak konuşma! televizyondan çıkıp bizi mi öldürecek elin samara'sı.
bunu söylerken beni mi yoksa kendini mi ikna etmeye çalışıyordu bilmiyorum ama yüzündeki korkuyu bizzat görebiliyordum ve telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. ardından annem bir anlık hamleyle diğer odadaki telefona doğru yürüdü. odada yalnız kalmak istemediğimden korkarak kendisini takip ettim. tam telefonu kulağına götürdüğü sırada arayan şahıs artık aramaktan vaz geçmişti ve hattın düştüğünü anlatan o derin biiiiip sesi bütün odada yankılandı. daha fazla korkmuştuk.
hiç konuşmadan televizyon odasına geri dönüp filmi kaldığımız yerden izlemeye devam mı etsek ne yapsak diye düşünmeye başladık, o sırada da kim arar ki bu saatte diye de kafa yoruyorduk. filmin durdurulduğu yer tam olarak "samara'nın kuyudan ağır ağır çıktığı" sahneydi ve gerçekten devamını izlemeye çekiniyordum. cesaretimi toplayıp play tuşuna yeniden basıp gerim gerim sinirlerle korkunç kızın annemin az önce söylediği gibi televizyondan dışarıya çıkmasına şahit oluyorduk ki evimizin telefonu yeniden çaldı... panikle yine pause tuşuna bastım, neden kumandayı elimde sıkı sıkı tutuyordum sanki?
fool: anne açma, allah aşkına açma telefonu!
anne: ay yeter be ne biçim film bu sinirlerim bozuldu.
fool: tamam işte filmi izledik, korktuk, telefonu açıp neden daha fazla korkalım. her kimse yarın arasın tekrar, gündüz ne güzel aydınlık her taraf.
anne: ya çok önemliyse ve sabahı bekleyemeyecek bir haberse?
fool: ...
annem yine yan odaya doğru giderken peşine takıldım ve az öncekiyle aynı şekilde tam ahizeyi kaldırdığında karşı taraf kapattı. yine konuşmadık ama ikimizin de beti benzi atmıştı. annem sakin sakin yürüyüp televizyonun bulunduğu odaya geldi, vcdnin kumandasını alıp filmi kapattı ve kanal d'yi açıp beyaz show izlemeye başladı. uzun süre filmin kalanını izlemeden ve devamındaki 7 gün içerisinde öldürüleceğimi düşünerek hayatıma devam ettim.
o dönem arayan kişinin numarasını gösteren telefonlar yeni çıkmıştı ama biz elimizdekini çabucak bozduğumuz için eski telefona dönüş yapmıştık, dolayısıyla o gece arayıp duran kişinin kim olduğunu asla öğrenemedik.
neyse ki sonraki 7 günde öldürülmedim ve bir daha annemle birlikte asla korku filmi izlemedik.
hala da sabahları saçım başım dağınık uyandığımda "samara gibi olmuşsun, git yüzünü yıka" diye azarlar, sağolsun... canım annem.
bu da böyle bir anımdır.
-- spoiler -- -
yıllar yıllar evvel izlediğim, zihnimde bir yerlerde beğenmediğim bilgisi ile kayıtlı olan ama çok kısa zaman önce yeniden izlediğimden beri gelmiş geçmiş en iyi korku filmlerinden birisi olduğuna kanaat getirdiğim film. bunun sebebi muhtemelen o zamanlar korku filmlerini sevmiyor oluşum. halbuki bu film sadece korku kategorisi içinde değil, genel anlamda değerlendirildiğinde de ciddi anlamda çok iyi bir film. demek ki ben filmden de anlamıyormuşum.* sonradan korku filmi müptelası olduktan sonra bunu izlemem belki de şanstır, bilemiyorum. iyisini, kötüsünü görüp en sonunda en iyisini daha iyi değerlendirebildiğim için bir yandan da mutluyum aslında.
korku filmleri aslında öyle kolay kolay belli başlı bir senaryo eşliğinde ilerleyip tüm parçaların sorunsuzca birleştiği şekilde bitmezler. bir şeyler mutlaka havada kalır ve izleyiciyi ''ya tamam da bu niye böyleymiş, ne oldu şimdi bitti bu, hani açıklamadılar bir şey'' diyecekleri milyon tane soru ile bırakıp çat diye biterler. the ring filminde de samara ile alakalı bir sürü soruya herhangi bir yanıt verme gayretine bile girilmemiş olmasına rağmen filmin yönetmeni gore verbinski'nin yarattığı o karanlık atmosfer o kadar başarılıdır ki korku filmi hayranlarının bu filmi izlerken iliklerine kadar huzur dolduklarına eminim.
filmin başrolü naomi watts bu filmde o kadar güzeldir ki bundan sonra oynadığı ve mantıken çok daha güzel gözükmesi gereken king kong filminde dahi buradaki gibi güzel gözükmez. tabii ki başarılı oyunculuğuna da es geçmemek lazım. oyuncu olarak en başarılı performanslarından birisini de bu filmde gerçekleştirmiş.
bu filmdeki meşhur samara karakterinin kuyu sahnesi ve televizyonun içinden çıkışı zaman içinde filmin kendisinden bile meşhur olup ''ya işte biliyoruz bu filmin hikayesini nedir yani'' etkisine sebep olsa da gerçek bir korku filmi izlemek isteyen herkesin izlemesi gereken bir filmdir the ring.