1. etmek yardımcı fiiliyle birlikte kullanılır. anlam olarak biri ötekinin ikamesi gibi görünse de sabırdan farklıdır. sabrın sonu selamettir derler. sabır bitecek geçecek beklentisi taşır. tahammül öyle değildir. bir değişiklik, iyileşme beklentisi içermeden dayanabildiğin yere kadardır.
    #246869 laedri | 4 yıl önce
    0genel terim 
  2. kökenine bağlı olarak "dayanma" olarak kısaca özetlenebilecek arapça kelime (kökü olan "haml", taşıtma, yükleme anlamına geliyor). la doğrudan bi' alakası var. o da arapça ve "şabr" kökünden geliyor. şabr da "katlanma" demek. karşılığını bekleme durumu hangi dile, nasıl geçtiğiyle alakalı aslında. köken olarak baktığınızda tahammül ile sabır eş anlamlı oluyor aslında; sonucuna bakmaksızın.

    dedikoduya katlanma, yüksek sese katlanma, akrabaya katlanma, evdeki "diğerine/diğerlerine" katlanma, ergene katlanma şeklinde sürüyle türetilebilecek yan anlamı var bunun. hepsindeki katlama seviyeleri de birbirinden farklı. her zaman 2-3 lira çalan esnafa katlanma katsayınız ile sürekli "evlenin, doğru hayatı yaşayın" diyen halaya katlanma arasında kaf dağı var mesela. isteseniz de aşamazsınız onu. tahammülün çapı, doğrudan kişisel tecrübe ve toplumsal kuralların çapına göre nasıl davrandığınızla alakalı. "kadir şeker" mevzusunu bilirsiniz. esnaf olan -ve hala bi' yere kadar tanıdık diyelim- doğrudan tanımadığınız birine tahammül etmenin çapı da bambaşka bir boyut. gene toplumsal kurallar var, gene 'e göre pozisyon belirlediğinizden haberiniz bile yok. dost meclisinde atıp tutmak kolay tabii. söz konusu mevzu tahammülse, "ben olsam..." ile başlayan cümlelerin sonu zamana, ortama ve sizin gelişmişlik düzeyinize bağlı kalmaya mahkum ( meraklıları bundan mutlu oluyor tabii).

    benim hayata baktığım çerçeveye göre tahammül sınırlarımı aşağıya sıralayayım:

    - ister ailesiyle birlikte, ister yalnız yaşasın; apartman dairesinde yaşayan biri, düzenli hale gelmiş şekliyle, her gece kapısının önüne, içinden sular akan çöp torbası koyamaz. apartmanın içine akan -kim bilir kaç gün- beklemiş çöp suyu akıtmanın anlamı doğrudan "ben toplum içinde yaşamaya müsait değilim, n'olur beni döve döve dağa gönderin"dir. alt kat komşumun evinde yaklaşık 2 yıldır kedi var. eve geç geldiğim her gün kapısının önünde çöpe atılmalık kedi kumu içeren çöp torbası görmekten bıktım. kafam çok iyiyken, benzer içerikteki torbayı tekmelemişliğim, parçalayıp içini kapısının önüne dökmüşlüğüm de var. sonuç değişmedi: yaklaşık 1 saat önce eve geldim ve aynı bok kokulu torbanın yaydığı koku apartman kapısını açtığım gibi bana "merhaba" dedi. yukarıda yazdığım gibi, toplumsal kurallar önemli.

    - apartman kapısı gece vakti çarpılarak kapatılamaz. istisnalar olsa da, genel bir davranış şekli haline dökülmüş olarak "katil geldi sevim, koş" mantığı '90'larda kaldı aga. en üst katta yaşayan apaçi ve ailesine onlarca kere bunu yapmaması gerektiğini, kendilerinin de yeni bebekleri olduğunu, apartmanın ilk 2 katında yaşayanların da insan olduğunu belirttim ama çözüm olmadı. sonunda, ben de evdeki kedilerin birini kapılarının önüne koyup apartman kapısını günde 5 kere parçalarcasına çarparak kapatmayı düşünüyorum. çözüm olur mu? hayır. tekrarlayayım; toplumsal kurallar önemli.

    - dar bir yolda yürürken, sizden 5-10 yaş büyük birini gördüğünüzde ona yol vermemeniz ayılıktır. ister dar bi' sokakta olsun, ister apartmanın içinde olsun, ister toplu taşımanın içinde olsun; fark etmez aga. göstermelik de olsa yapacaksın bunu, yoksa toplum içinde yaşamamalısın. siktir git, 4 duvar arasında, insan içine karışmadan hayatını bitir; umrumda değil. ben de seninle aynı ortamda bulunmaktan memnun değilim. "birbirimizden ne kadar kısa sürede kurtulursak, o kadar iyi" diye düşün lan, götelek.

    - toplu taşıma içindeki ergenlerin bir araya geldiklerindeki gürültülü muhabbetleri tamam, sorun yok bunda. birkaç kez uyarınca, en apaçisi bile arkadaşlarına karşı sosyal statüsü değişmesin diye sessizleşiyor zaten. aynısını orta yaşın üzerindeki birkaç teyzenin/amcanın yüzüne söylesenize. aynı statü korkusu ters tepip "sana mı sorcaz lan alkolik!"e kadar geliyor sonra. gecenin köründe anlayışsız, bencil, ayı teyze/amca dövmek için toplu taşımadan daha uygun bi' ortam yok. yapmayın bunu ama ergenlerden hıncınızı alırken bi' daha düşünün. z kuşağı ve ergenler yi bu işe yaramazlardan daha iyi biliyor, haklarını teslim etmek lazım.

    + tanıdık esnafın alışveriş sonrası her zaman para üstü çalması tahammül edilebilecek seviyedir. hatta içinizi rahatlatmak için bütün para üstü vermesi için öneri sunun, üzerinize düşeni yapmış olur, eve gidip yattığınızda kafanıza takmazsınız. gündüz vakti her şeyi tartarak hesaplayan esnaf, gece belli bi' saatten sonra ayaklı tartı niyeti görür, her şeyi kafadan hesaplar. 4-5 parça hamur işi normalde 40 lira civarı tutarken 50 lira ister, verirsiniz. %25'lik , gece vakti tahammül edilebilecek seviyedir. işiniz tartı ile 5-10 dakika ve 10 lira farkla sürecekken, size anlık hizmet vermesinin tutarını alan tanıdık esnafa kızılmaz. vurgu noktası esnaf değil, tanıdık kısmıdır. ilk kez alışveriş ettiğiniz esnaf, normali 30 lira olan birayı gece diye 50 liradan götünüze itelemeye çalışıyorsa, önce sövmek; kesmezse kafa göz dalmaya çalışmak farz-ı küfundur, farz-ı ayndır. vurgu noktası dalmak değili çalışmak kısmıdır. gece gece polisle çatışmayın bi' de.

    - gece vakti eve dönerken, her zaman gittiğiniz yolun üzerindeki taksi durağında pinekleyenlere selam vermek iyi hissettirir; karşılık görmek ise o saatte, o kafayla bile mutlu eder. sadece "iyi geceler"e bile karşılık vermeyen taksicileri sosyal medya "orospu çocuğu taksici" olarak etiketlemiştir zaten. siz kafanızı bozmayın.

    - 5 yaşından küçük çocuğuyla toplu taşımaya binmiş yalnız anne, tahammül sebebidir, çocuk değildir. çocuğun sikko hareketlerine de, bağırıp çağırmalarına da aynı araç içindekilerin katlanma gibi bi' yükümlülüğü yoktur. anneye laf etmek de, çocuğu eğlendirmeye çalışmak da normal hareketlerdir. ben "sanki çocuğu bana doğurdu" diyerek doğrudan araç ya da vagon değiştiriyorum. o çocuğu eğleme görevi benim değil, kim doğurduysa ya da ona kim ebeveynlik yapıyorsa onun görevi; beni bağlamıyor (buraya "kusura bakma ama, sikerler aga" yazmamak için zor durdum).

    + sevilen eş dost ortamında bok gibi muhabbet döndüğünde ve bu mevzunun çapı da, içeriği de genişleyip uzayınca "öff, püff" edilmez, ortamdan fiziken uzaklaşılmaz; olsa olsa telefonla falan oynayarak tahammül gösterilir. bunu az arkadaşı olanlar sıkça yaşar. "zaten az dostum var, onların muhabbetine katlanmayacaksam yalnız kalırım" mantığı beyinlerini ele geçirir. kişinin unuttuğu ise, bu berbat muhabbetin her gün, onun duymadığı, görmediği her yerde cereyan eden benzerlerinden gram farkı olmadığıdır. ülkenin geneli, gündüz kuşağı adı altında, 10 saat kadar "aliye acaba bugün hangi eteği giyecek? cevabı birazdan!" mottolu programlarla beynini yıkayıp aynı boktan mevzuları kendi hayatlarında da gerçeğe dönüştürürler. bizimki ise, kendi çevresinin izole olduğunu düşünerek aynı çaptaki mevzulardan iğrenmeye çalışır. sakin ol genco; ülke aynı ülke, içindekiler aynı insanlar, arkadaşların da aynı zehri solumuş olan nispeten azınlıktakiler sadece. etkilenmeme ihtimalleri yok ki. sakin ol, bu da .

    + ebeveyn ve ata olarak görülen kişilerin onlarca yıldır bıkmadan, usanmadan verdikleri öğütlere tahammül edilir, karşı çıkılmaz. neredeyse cumhuriyetle yaşıt anneannem bana halen "cumalara gidiyon di' mi?" diyor. "evet" diyor ve geçiyorum. 4-5 yıl boyunca sürekli 5 vakit namaz kıldığımı, öncesinde de kur'an-ı kerim'i hatmettiğimi; ama aradığımı bulamadığım için şimdi aynı dine inanmadığımı neden anlatayım ki kendisine? aynı mantık "saç uzatmak geçici bir heves" diyen babaya, "deprem allah'ın emri, ölenler illa ki olacak" diyen amcaya, "muzaffer izgü ahlaksız; sıpa'yı, zıkkımın kökü'nü okuma" diyerek aynı kitapları cayır cayır yanan sobaya atan emekli albay dedeye, "çocuk evin direğidir, onsuz aile olunmaz" diyen babaanneye de taş gibi işler. "yav he he" kalıbı, bizzat buna benzer olaylara katlanmak için üretilmiş bile olabilir.

    - araç kullanırken, hatasız olduğunuzu bildiğiniz bir durumun üzerine size laga luga yapan, önünüze kıran, kafa kesme hareketi yapan diğer sürücüye tahammül edilir. aksini yapıp diliniz yanmadıysa, "her zaman atara atar" durumunu işselleştirmişsiniz ve -daha da kötüsü- ardınızda kendinizden başka düşüneceğiniz kimse yok demektir. baya üzücü bi' durum bu.

    bugün de, içip içip eve geldikten sonra "günün getirdikleri"ni içimden attım, odin affetsin; kulzos üstümü tahammülsüzlüke örtsün.
    #280002 lake of the hell | 3 yıl önce
    0genel terim 
  3. otobüs şoförlerinde bulunmayan.
    0genel terim