-
Thomas more'un kurgusal bir mekanda geçen olaylar üzerinden devlet düzenini, devletin ve toplumun adalet anlayışını eleştirdiği kitabı. -
-- spoiler --
soylu denen kimselere, altınlar elmaslar içinde yaşayanlara, aylaklara ya da süsten geçinenlere, şu boş keyifleri körükleyip beslemekten başka işleri olmayan bu insanlara bu kadar bol keseden varlık dağıtan bir toplum haksız ve nankör değil de nedir? o toplum ki, kendini asıl yaşatan çiftçinin, kömürcünün, arabacının, marangozun, işçinin dertleriyle kaygılanmaz, hiçbirine acımaz. o toplum ki, insafsız bencilliği içinde, daha fazla iş, daha fazla çıkar sağlamak için, emekçi insanların gençlik gücünü kıyasıya harcar; zavallılar yaşlandılar hastalandılar mı, iş başında sabahladıkları günler, gördükleri önemli bunca işler unutulur, bütün bunlara karşı toplumdan gördükleri ödül açlıktan ölmektir.
dahası var. zenginler her gün yoksulların gündeliklerini kıstıkça kısarlar. bunun için yalnız hilelere başvurmakla kalmaz, yasalar da çıkarırlar. devletin en yararlı insanlarına karşı böyle davranmak apaçık bir adaletsizliktir diyeceksiniz ama, zenginler bu canavarlığı yasalar yoluyla bir adalet kılığına bürümüşlerdir.
-- spoiler -- -
sosyalizmin dinamiklerini ele alan ilk eser.
anlatılan sistem, marsizm'de ele alınan sistematiğe göre, aslında sosyalist düzen ve nihayetinde komünist yani devletsiz toplumu değil, proletarya diktatörlüğünü anlatıyor. veya ben öyle anladım. okuyalı uzun zaman olmuştu, hatırımda kalanlarla birkaç cümle yazmak istedim.
anlatılan sistem devlet teorisi açısından ideali gösterirken, halkın ihtiyaçları ve halkın beklentileri açısından acaba realist gözle bakarsak gerçekten aranan, ideal düzen midir? buraya bir soru işareti bırakarak insan ruhunun özünde liberal olup olmadığı konusunu tartışmaya açarak entrymi sonlandırayım.
çok değerli bir eserdir, kesinlikle hasan ali yücel klasikleri dizisinden okunmalıdır. -
thomas more'un ütopik bi ülkeyi anlattığı romanı.
-- spoiler --
hiç suç işlenmez bu ülkede. evliler hiç boşanmaz. herkes herşeyi ortak kullanır. evlerin kapıları kilitlenmez.
-- spoiler -- -
"Gezegenimizde Çevre üzerinde en olumlu etkiyi yapmış insan kimdir biliyor musun: Cengiz han. lakin kendisi 40 milyon insanı katletmiştir. Tarlayı sürecek kimse kalmayınca ormanlar tekrar göğermiş, atmosferdeki karbon azalmıştır. Eğer bu canavar varolmamış olsaydı bugün bu ölen gezegende yer kapmak için çarpışan fazladan bir milyar insan daha olurdu."
müthiş bir dizi. -
kült ingiliz dizileri neden bu kadar kısa soluklu oluyor diye hayatı sorgulatıyor bana...
o pek sevdiğim ingiliz aksanıyla sürekli sorulan soru kulaklarımda bu diziden yadigar..
where is jessica hyde? -
- şu ana kadar izlediğim en özgün senaryoya sahip dizi..Karakterler o kadar yerinde ve doğal ki , absürtlük , gizem ve şiddetin yeni rengi artık "sarı".. -
şimdi amazon alıp amerikan versiyonunu çekmiş. bakın abartmadan söylüyorum: eşek tepmişe çevirmişler.
şu amerikan seyircisinin hakiki gerizekalı olduğu ön kabulüyle yapılmış uyarlamalar çekilmiyor gerçekten. ulan bu dizinin bütün olayı seyircinin aklına güvenmesiydi.
daha açılış sahnesinde bir çift yeni aldıkları eve giriyor, ucuz "canım hallederiz" muhabbeti neyse ki hızlı geçiyor. adam odada olmayacak bir efektle uçan çizgi roman sayfaları görüyor. şimdi buradan anlamadıysanız diye, adam yere çöküyor, yerden çizgi romanı alıyor. anlamayan seyirci için kapağına zum yapılaran bunun bir çizgi roman olduğu gösteriliyor, adı utopia belletiliyor. ama biz gerizekalı olduğumuz için hala idrak etmemiş olabiliriz, adam içeriye bağırıyor "bu bir çizgi roman, adı ütopya". kamera deneme sınavında şaşırmayalım diye son bir çizgi romanın kapağını ve adını gösterip konunun ütopya adlı bir çizgi roman olduğunu kavradığımızdan emin oluyor.
dizi aynen bu kafa(sızlık)da devam ediyor her sahnede.
yanına yaklaşıp kendinize hakaret etmeyin. ingiliz aslını izleyip açılış sahnesinden keyfe gark olun. -
çok iyi ingiliz dizisiydi, çoğu güzel dizi gibi iptal edildi 2.sezondan sonra. O atmosferi, karakterleri, stili yakalayabilmiş bir diziye henüz rastlamadım. Amazon da çakmasını yapmış. UK versiyonu bu kadar iyiyken bulaşılır mı bilmiyorum. -
alanis morissette 'in 2002'de çıkan under rug swept albümündeki parça
"utopia"
we'd gather around all in a room fasten our belts engage in dialogue
we'd all slow down rest without guilt not lie without fear disagree sans judgement
we would stay and respond and expand and include and allow and forgive and
enjoy and evolve and discern and inquire and accept and admit and divulge and
open and reach out and speak up
this is utopia this is my utopia
this is my ideal my end in sight
utopia this is my utopia
this is my nirvana
my ultimate
we'd open our arms we'd all jump in we'd all coast down into safety nets
we would share and listen and support and welcome be propelled by passion not
invest in outcomes we would breathe and be charmed and amused by difference
be gentle and make room for every emotion
we'd provide forums we'd all speak out we'd all be heard we'd all feel seen
we'd rise post-obstacle more defined more grateful we would heal be humbled
and be unstoppable we'd hold close and let go and know when to do which we'd
release and disarm and stand up and feel safe
this is utopia this is my utopia
this is my ideal my end in sight
utopia this is my utopia
this is my nirvana
my ultimate
-
amerikan versiyonunu izlemeye başladım. 3 bölüm izledim ve onlara laflar hazırladım.
öncelikle john cusack'tan bahsederek başlamak istiyorum. bu da joaquin phoenix gibi hollywood'un altın çocuklarından olup da benim bir türlü kanımın ısınmadığı aktörlerden. yıldızımız barışmadı diyelim. ama tabi bunun diziyle bi alakası yok, tamamen benim problemim. tipini sevmiyorum, itici geliyor, yoksa oyunculuğu 10 numara 5 yıldız. bu dizide de rolünün hakkını vererek arzı endam ediyor diyip bu saçma paragrafa bir son vermek istiyorum artık.
diziye döneyim. ingiliz versiyonuna tapmıştım dersem abartmış olmam. sürekli ingiliz aksanına maruz kalmak bir yana; konusu, atmosferi, oyuncuları ama ille de konusu kendisini gözümde kült dizi kategorisine sokuyor. merak edip imdb puanına bakayım dedim de, 8.4 vermişler, aferin. ilk bölümden itibaren sürükleyici bir anlatımı ve sürekli bir gizem vardı. olayları çözmeye çalışırken david lynch filmi izler gibi hissederdim bazen. karakterler, olaylar her seferinde "nooluyo laaan!" hissi uyandırırdı.
bu amerigan versiyonunda daha bismillah ilk sahneden neyin ne olduğunu söyleyiverdiler. gözümüze gözümüze soktular her şeyi. her şey kristal berraklığında. utopia'yı kim çizmiş, niye çizmiş, çizene ne olmuş, kimler neyin peşinde, kimler ne biliyor... altın yaldızlı tabakta sundular önümüze. bir de john cusack için bi taraflarından element uydurmuşlar resmen, nerden çıktı bu karakter? jessica hyde karakterinin kurgusunu da sevmedim.
-- spoiler --
jessica'nın masum, çok acılar çekmiş, yüzünden nur akan bir kız olması gerekirdi. evet güçlü de olmalı aynı zamanda ama "hepinizin üzerinden geçerim, buraların efendisi benim" modunda ortalıkta dolanması karakteri itici yapmış.
-- spoiler --
bu arada dizinin bu yeni versiyonunun imdb puanı 6.7
-
"Hiç kimseye kötülük etmiyorum, hiç kimse için kötü söylemiyorum, kötü düşünmüyorum, herkesin iyiliğini istiyorum. Bir insanın yaşayabilmesi için bu yetmiyorsa, yemin ederim ki, yaşamakta gözüm yok.."
Thomas More / Utopia