1. öykü karayel ve fatih artman'ın başrolünü oynadığı netflix'te yayınlanan berkun oya dizisidir. muhalif kanadın muhafazakar kanada bakışını işleyen yapımdır.

    ayrica www.youtube.com/... sarkisini hatirlatan dizidir.

    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Bir yanım mavi yosun dalgalanır sularda
    Bir yanım mavi yosun dalgalanır sularda
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçe
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçe
    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Öyle bir yerdeyim ki
    Bir yanım mavi yosun dalgalanır sularda
    Bir yanım mavi yosun dalgalanır sularda
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçe
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir…
    #227030 amazona | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0dizi 
  2. sadece ilk bölümünü izledim ama sanırım bu kez başarmış netflix türkiye.

    zaten açılış sahnesi hemen alıyor insanı içine. bir netflix dizisine değil de sevdiğim bi' yönetmenin filmine başlıyormuş gibi hissettim.

    tabi daha erken hakkında yorum yapmak için ama hayalkırıklığı yaratacakmış gibi de durmuyor. tüm bölümleri izledikten sonra yazarım tekrar.

    hadi size iyi günner.
    #227096 petra von kant | 4 yıl önce
    0dizi 
  3. şahsen bir diziyi izleyip izlememeye, ilk 5-10 dakikasını izledikten sonra karar veririm. buna bir bakayım dedim, ilk 19 dakikanın nasıl geçtiğini anlamamışım.

    çekimler şahane. şimdiye kadar 2 kişinin oyunculuğunu gördüm ve ikisi de şahane. diyaloglar ilmek ilmek işlenmiş; sırıtan, yapmacık duran, oraya oturmamış olan tek bir kelime yok. her şey muazzam bir bütünlük halinde, her bir parçası olması gereken yerde.

    ***

    izledikten sonraki düşüncelerim:

    çekimler ve oyunculuklarla ilgili önceki paragrafta yazdıklarımın halen sonuna kadar arkasındayım. ne var ki birtakım enteresan noktalar üzerinden eleştiriler yapıldığına da şahit oldum ve bunlarla ilgili düşüncelerimi de eklemek isterim.

    öncelikle en sert eleştirilerden biri, artık pek de ciddiye alınacak biri olmayan 'tan gelmiş. kendisi dizinin durağanlığından, diyaloglarda uzun susmalar olmasından, yürüyen insanların uzak ve yakın planda takip edilmesinden falan dem vurmuş ve kendini haklı çıkarmak için epey abartmış.

    hıncal uluç'un bahsettiği gibi her bir karakterin her bir yerden bir yere yürümesine biz de oturduğumuz yerden eşlik etmiyoruz, ya da bir ilçe minibüsünün anadolu bozkırında bir otogardan bir otogara gidişini baştan sona izlemiyoruz. bunlar sadece bölüm başlarında ya da ara geçişlerde kullanılan ve görsellik açısından müthiş zenginliğe sahip, seyir zevkini yükselten detaylardan ibaret.

    diyalogların her bir kelimesinden sonra 10 saniye es verilmesi olayına gelince; bir kere ebleh suratlı yeteneksiz oyuncuların boş boş birbirine baktığı türk dizileriyle bu dizi kıyaslanamaz bile. bir başkadır'daki susmalar gerçekten de, gerçek hayatta, o an o durumu yaşamakta olan birine öyle bir cümle kurulduğunda; sözün muhattabı kişinin durumu sindirmek için, ağzını açtığında boş konuşmuş olmamak için, karşısındaki kişiyle ilişkisine daha fazla zarar vermemek için verebileceği en iyi cevabı ölçüp tartmasıyla ortaya çıkıyor. o susma anlarını izlerken siz de kendinizi o karakterin yerine koyup düşünüyorsunuz ve bu sırada gerilim iyice artıyor, nihayet karakter ağzını açıp konuştuğunda karşısındaki kişiyle beraber siz de o cevabı değerlendiriyorsunuz. hıncal amca bu tür beyin faaliyetlerini yapamıyorsa bu yaşına kadar nasıl boş bir hayat yaşadığını, empati diye bir yeteneği nasıl geliştiremediğini otursun düşünsün.

    sınıfsal çatışmalar ve iç hesaplaşmalarla ilgili okuduğum/duyduğum eleştirilerin bazıları çok yerinde, bazıları da olayı hiç anlamamış kişilerden geliyor. bu tartışmalara dahil olmayı doğru bulmuyorum; çünkü ortada o kadar derin ve dallanıp budaklanan bir kültür mozaiği var ki, toplumun her bir kesimi için toplumdaki her bireyin farklı düşünceleri var. herkes kendi şahsi tecrübelerinden yola çıkarak fikrini beyan ediyor ve kendisi gibi olmayana saygısı olan ile olmayan herkes kabak gibi meydana çıkıyor. kimi insan da kendi iç hesaplaşmalarıyla boğuşmaktan, başkasını eleştirmeye fırsat bulamıyor. dizideki karakterler de zaten bu farklı zihniyetlerin birer örneği ve senaryoyu ilginç kılan da bu insan çeşitlerinin farklı uçlardaki örneklerinin bir araya gelmesi oluyor. daha eğitimli bir baş örtülü kadın, ya da daha dar görüşlü bir avrupai karakter de olabilirdi karakter olarak; ama senaryoya bir katkı sunmayacak olduktan sonra bir anlamı olmazdı. kaldı ki dizideki karakter çeşitliliği bazı izleyiciler için fazla bile.

    özetle her açıdan gayet güzel bir dizi, üzerine bu kadar konuşuluyor olması da başarısının en büyük göstergelerinden. ikinci sezonu çıkarsa o da heyecanla izlenir.
    #227222 jny | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0dizi 
  4. dün başladığım bugün bitirdiğim netflix dizisi.

    -- spoiler --


    Haftasonumu genel olarak bu diziye ayırmayı düşünüyordum çünkü sözlüklerde hep olduğu gibi bir bütünü göklere çıkarıp veyahut yerin dibine soktuğu dönemlerde benim eksik kalmam mümkün değildi.
    Dizi, yaşadığımız ülkenin toplumsal sorunlarını, eksikliklerini, fazlalıklarını tek tek ele almış... Bunu dizideki birbirinden aykırı tiplemelerin pencerelerinden bakarak görüyoruz.

    Zeki, ama okumamış; güçlü ama hacının hocanın, abinin baskısı altında kalmış Meryem’i

    Sert aile babası Yasin’in omzundaki bütün yüklere dayanamayıp ağlamasını

    Köy yerindeki yaşamı,kadını, suskunlukları, bekareti, bakireliği kalbinde yaşayan Ruhiye’yi

    Okumuş etmiş kalıbı altına sığınıp yaşadığı toplumu görmezlikten gelen, kendini yiyip bitirirken bütün bunları psikoloğu Gulbin’e bile saltlıkla anlatamayan sözüm ona psikiyatrist Peri’yi

    Yaşamında onu bırakamayan siyasiliğin hayatındaki etkisini, şahsımın daha fazla üstünde durulması gerektiğini düşündüğüm aile yapısındaki şiddeti anlatan Gülbin’i

    Başını örtmek istemediği halde bu durumda yaşamasını, finalde başını açıp babasının karşısına geçen Hayrunnisa ve onun ruj sahnesini

    Melisa’yı Sinan’ı , aile yapısının etkilerini, elalem düşüncesini, bastırılmış duyguların üstüne düşüldüğü bu dizideki her şeye ama her şeye alışkınız biz. Sosyal medyadaki insanların bu dizinin üstüne neden bu kadar düştüğünü anlamadım. Zaten içinde yaşıyoruz bütün bunların. Her telden çalıp en sonunda ‘sözüm meclisten dışarı’ tiplemelerini görüyorum!
    Bir sonraki sezonunun olmasını umduğum dizide, bizim gibi körleri ve medya pohpohlayıcılarını işlemelerini umuyorum zira finali yarım kalmış gibiydi.



    -- spoiler --


    Ayrıca bütün oyunculuklar şahaneydi.(bkz: ) Çekimler şahaneydi. Müzikler mükemmeldi. Belki de bizler bu yüzden bu kadar beğendik bu yapımı. Alışkındık, ama alıştığımız tarzda sunulmamıştı önümüze.
    Birer birer tebrikler!
    #227493 ikincil tekir sahis | 4 yıl önce
    0dizi 
  5. ilk 3 bölüm itibariye sinan ekşi sözlük yazarı olabilir mi? sorusunu bana sorduran, öykü karayel, fatih artman ve funda eryiğit in döktürdüğü, aslında milyonlarca insanın yaşadığı şeyleri yani görünmez olanları bir şekilde ortaya koyan diziler arasında kendine yer bulmuştur. tv de ki dizilere göre bir vaha, insanların anlamak istemediklerinden nasıl kaçtıklarına dair müthiş kıvraklıklar içeren yeni gözdemiz.
    #227601 metodolojik | 4 yıl önce
    0dizi 
  6. Berkun Oya'nın yönetmenliğini yaptığı yeni türk netflix dizisidir.
    Dünkü çocuk değil bu adam neticede.

    Berkun Oya 1977 doğumlu tiyatro kökenli, farklı işlere imza atmış başarılı bir oyuncu, yönetmen ve senarist.
    Ben adını ilk yakup kadri karaosmanoğlu'nun yaban'ını oyunlaştırmasıyla duymuştum.
    2007'de vizyona giren iyi seneler londra isimli filmiyle yurt içi ve yurt dışında bolca ödül başarı göstermiş ve Strasbourg International Film Festival'de 2008 yılında en iyi yönetmen ödülünü almıştır.

    1999 yılından beri kurucusu olduğu krek tiyatro ile kaliteli işlere imza atmıştır.
    2004 yılında cnn turk'te yayınlanan defakto isimli enteresan bir programda da Erkin koray'la yaptığı sohbet hafızalarda kalmıştır.
    Defakto zamanı için farklı bir programdı. Nasuh Mahruki'den, Teoman'a, Zekeriya Beyaz'a kadar uzanan konuklarla gece yarıları eleştireni bol işler çıkarırdı.

    burada efenim;
    www.youtube.com/...
    bu da ikinci bölümü;
    www.youtube.com/...

    yekta kopan'a krek tiyatro topluluğunun yenilikleriyle ilgili bilgi verdiği bir program;
    vimeo.com/...

    sonuç olarak bu girdi elbette berkun oya değil dizisinin girdisidir ama kekin tadına bakarken kim pişirmiş diye soruyoruz ister istemez.
    ve görüyoruz ki iyi bir pastacı pişirmiş.
    yılların, olaylara bakışına getirdiği olgunluk çok etkileyici.
    oyunculuklar için gerçekten çok başarılı diyebilirim.
    sadece müslüman bir ülkede yaşadığımız için olaylara din,türban konuları diye bakmamak lazım.

    ispanya'daki adam ne düşünecek?
    ispanyada'ki adam harika oyunculuklar seyredecek evvela.
    güzel müzikler dinleyecek ve sağlam geçişler izleyecek. Tek kameranın uzak çekimden nasıl kesintisiz yakın çekime geçtiğini hayran kalarak seyredecek.
    ama bir istanbul görmeyecek, bir türkiye görmeyecek. yok çünkü. sadece hayatları kesişen karakterlerin evleri var. hatta çoğu zaman sadece içleri. çünkü hikaye şehir veya ülke değil. hikaye insan.

    bir müslüman ülkedeki, farklı uçlardaki hayatların kesişmelerini ve güçlü işlenmiş dramını izleyecek.


    Fatih Artman da şiir gibi oynamış yalnız.

    #227628 la campanella | 4 yıl önce
    0dizi 
  7. halkı müslüman bir ülkede, elitlerin pis kaka olduğu, önyargılarında boğulduğu, bir yandan da muhafazakarları kastederek; onlar bizden çoklar, güçlü olan onlar gibi repliklerle seküler kesimin; tırım tırım tırstığının görüldüğü netflix yapımı dizi.

    netflix yapımı olmakla beraber, mağdurum da mağdurum zamanlarından kalma samanyolu yapımı ya da taraf gazetesi tefrikası diyebilirim. sözde önyargıları yıkma adına çekilmiş fakat ülkede ne şortlu kız otobüsten atılmış, ne parkta el ele gezen çift dövülmüş, ne tarikatlarda çocuklar heba edilmiş, ne yurtlarda kız öğrenciler cayır cayır yakılmış... bunların hiç biri yaşanmamış ama elit, okumuş yazmış, içine şeytan kaçmış ablalar tesettür ablalarımızı acaip dışlamış.
    bence asıl çuval berkun oya'nın kafasında.
    şimdilik böyle, umarım gelecek sezon bu yorumlarımdan pişmanlık duyarım.
    #227637 ritsa | 4 yıl önce
    0dizi 
  8. İzlediğim en iyi türk dizisi. hatta düşünüyorum, yerli veya yabancı, izlediğim en iyi dizi bu olabilir mi? yani bu klasmanda, insani meseleleri masaya yatıran, edebi derinliği olan, yani resmen sanat olan bir dizi izlediğimi hatırlamıyorum. better call saul'u falan da çok beğenmiştim ama bu başka bir şey. muadilini arıyorum, bulamıyorum. ancak abbas kiarüstemi'nin, nuri bilge'nin filmleri gibi büyük sanat eserleriyle birlikte değerlendirilmeyi hak ediyor sanki.

    tamam, onların biraz gerisinde ama bir türk olarak göğsümü geren, beni gururlandıran bir iş olmuş. bu kalitede bir netflix dizisi, şaşırdım.

    yani büyük meselelerini aşmış batı toplumlarının canlarını sıkmaya ihtiyacı yok tabii ki. türkiye ve iran gibi henüz modernleşmesini tamamlayamamış ülkelerde ise din, çatışan yaşam tarzları, siyaset, hızlı şehirleşme, yoksulluk gibi insanı tokatlayan ama bir yandan da dramaya verimli topraklar sunan problemler var.

    düşünce, sanat, bilgelik, ne derseniz deyin, ötekiyle karşılaşma, hesaplaşma, eleştiri ve özeleştiri olmadan olmaz. herkesin kendi mahallesinde, kendi haklılığının cahilce kutsanmış duvarları arasına kendi kendisini hapsettiği bir durumdan bilgelik, aydınlanma, sanat, hiçbir şey çıkamıyor. kısır bir kin, gittikçe derinleşen ve katılaşan bir cehalet yalnızca. bunu aşmaya çalışır gibi yapan samimiyetsiz hareketler de kısa sürede klişeleşiyor ve yalanın bir parçası haline geliyor. "onlar da insan." "sevgi, barış, hoşgörü" ama karşı tarafa asla dokunmadan, ona dair önyargıları hiç sorgulamadan.

    bu dizide berkun oya'nın bu klişelerin ötesine geçtiğini, herkesi kendisiyle hesaplaşmaya çağırdığını gördüm. bunu bazı temsilci tiplerle yapmış ama dizinin güzelliği yalnızca siyasi bir metinden ibaret olmaması. her insanın kendi saygın gerçekliğine olabildiğince bakmaya çalışmış. karakterler ete kana bürünmüş. herkesin kendi dramı var. herkes bir takım sosyal koşulların ürünü. ama hayat çok dinamik ve hızla, değişerek akıyor.

    bununla birlikte, gözünü nefret bürümüş, kan davasından kurtulmak istemeyen kişileri bu dizi tatmin etmeyecektir. mesela bir türbanlı olsaydım, bir sürü yaralarım, komplekslerim vs olsaydı şöyle de düşünebilirdim: bu dizide bir makbul müslüman tipi tanımlanmış. başörtüsünü açıp lezbiyenlik yapan kız makbul. kızının başını açmasına ses etmeyen hoca makbul. evlere temizliğe giden kadın makbul. entelektüel numuneler taşıyan tek müslüman, zevzek, bir baltaya sap olamamış bir geveze. müslümanlar belki sempatik resmedilmiş ama saygın değiller. bunlar zaten başörtüsünü ancak temizlikçide olunca kabullenebilir.

    ya da kemalist, akp'den canı yanmış birisi olsam: Cumhuriyetin tüm kazanımlarını satan bu islamcıları neden sevimli göstermeye çalışıyor bu berkun oya? bilime, aydınlanmaya karşı, ataerkil, cahil tipleri övüyor. neden batılılaşmış türkler hep mutsuz, fesat? falan filan.

    yani mağduriyetine sarılmış, hınçlı insanlar tatmin olmayacaklardır. ama ben kıymetli bir adım olarak görüyorum bunu. nihai olarak bu diyalogdan karlı çıkan da laikler olacak. çünkü kabile refleksleriyle birbirine sarılmış kırsal kökenli insanlarımızı birey olmaya ikna etmek için onlara sevgiyle, hoşgörüyle yaklaşmalıyız. üstenci aydın bakışım belki kibirli bulunabilir ama samimi düşüncem böyle. madem biz daha çok biliyoruz, onlara doğru şekilde yaklaşma sorumluluğu da bize düşer. bunun siyasi açılımını mansur yavaş, ekrem imamoğlu gayet güzel gösterdi. kırmadan, ötekileştirmeden herkesi kucaklamak.

    bu klişe cümle aslında dizinin en büyük sanat eserleri kategorisine neden giremediğini de gösteriyor bana. en büyük sanat eserlerinde, dostoyevski romanları mesela, bazı karanlık, çözülmez, açılmaz alanlar olmalı. uzlaşmaz bir kötülük, ne yapsan anlayamayacağın şeyler, çözülemeyen sorunlar. dizide böyle karanlık alanlar pek yok. tecavüz hadisesi bile katarsisine ulaştı, barışıldı. bir tek jipinde sigara içen çirkef türbanlı ile batılılaşmış psikolog bacısı arasında bir sulh olmadı. ama onu bile ağlattı sonunda berkun reis. zaten o kadının karakteri, hikayesi, kötülüğü hiç irdelenmemiş. onun üstüne gidilse belki oradan daha derin bir sanat çıkabilir. bu arada az önceki mütedeyyin gözlüğünü yeniden takarsam, bu iki bacıdan bir gücenme daha çıkarabilirim. yani berkun oya'nın tarafı belli. akp'den yılmış mağdur laik kardeşlerimin ona gücenmesine gerek yok.

    her neyse, çok güzel, insanı düşünmeye iten bir dizi olmuş.
    0dizi 
  9. berkun oya’ nın yazdığı ve sekiz bölümü de kendi yönettiği netflix dizisi bir başkadır, diğer birçok özelliğiyle birlikte bölümlerinin kapanış jeneriğinde kullanılan görüntülerle de anılacağı kesin. dönemin istanbul’ una dair önemli görüntüler içermesinin yanında bu şehrin gelenekler ve çağdaş olan arasında kalmış yapısına da vurgu yapıyor.türkiye’ nin kutuplu, gelenek ve modern arasında sıkışmış yapısıyla bir derdi olduğunu, kendi derdini anlatmakla kalmayıp bizim de derdimizi görünür kılmış.doğru cast, gerçekçi çarpıcı diyaloglar, sade ve tertemiz bir dil.

    her şey tek kelime ile enfes. yolu bahtı açık olsun!
    #228203 psycho | 4 yıl önce
    0dizi 
  10. Aşina olduğumuzu, aşina olmadığımız tarzda sergilemiş. Tüm oyunculuklar şahane, netflix Türkiye bu sefer doğru ekiple çalışmış.
    #229383 iambruce | 4 yıl önce
    0dizi 
  11. gece oldukça geç bir saatte eşimle birlikte izlemeyi aşırı uykumun olması sebebiyle reddettiğim için yine aşırı şekilde trip yediğim dizi. sabah kalktığımda tam 6 bölüm izlediğini öğrendim.
    #229395 imza bir agnostik | 4 yıl önce
    2dizi 
  12. Dizi ülke standartlarına göre kalite konuşturuyor. Senaryo ise hayattan tanıdığımız karşılaştığımız insanların buluşma noktası olmuş. Her şey güzel ilerliyor ama bundan otuz sene öncesi anlatılıyor. Bana iğreti gelen en önemli sahne, burjuva ailenin villasında halk tv izlemesi. ayrıca imamdan sürekli alıntılar yapan tipe oradan asıl kızımıza kadar muhafazakar kanat acayip derecede mütevazı. laik olanlar ise bildiğiniz doyumsuzluk fışkıran mutsuz tipler. kadından başka gündemi olmayan zengin piçleri evet var; psikolojik sorunları olan delirmiş psikologlar zaten varlar ve o alana hep güvenimi sorgulatmışlardır. lakin ortada başkaca bir keskinleşme vardır ve dizi oralardan geçip gitmeyi tercih ederken muhafazakar yaşama selam durup laik yaşamla zengin yaşamları birleştirip o yöne bir taş atmayı tercih etmiştir.
    #232506 baaderka | 4 yıl önce
    0dizi