bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. Bu başlık kişiye özel başlık olabilmesi için onay beklemektedir.

    Hiç bir şey yaşamadığım günlerde de kendi kişisel tarihime çentik atmak istediğimde buraya yazmak istiyorum. Gün dökümü demek saçma olurdu her gün buraya yazacağımı iddia etmek altı boş bir iddia olur yalnızca. Küçük küçük yaşamasızlıklarımı burada biriktirmek niyetindeyim.
    #226593 tuhaf | 4 yıl önce
    0kişiye özel 
  2. pazartesi sabah yine erken uyanmıştım ama yataktan çıkmak istemediğim bir sabahtı. kahvaltı hazırlamamak için bileklerimi kesmek üzerine düşünürken oğlumun odasından telaşlı bir ses geldi. hızlı bir yataktan kalkma sesi (sessizlikte büyük sestir, yatağın gıcırdayıp yorganın üzerinden atılması) duydum ardından oğlumun odasının ışığının açıldığını gördüm. oğlum çekmeceleri açıyor kapatıyor bi şeyleri kaldırıp yerine koyuyor, bense yataktan sessizlikte onun gürültüsünü dinliyordum. onun sabahın köründe ne aradığından ziyade aklım hala hazırlamak istemediğim kahvaltıdaydı.
    sonra onun burda da yok, yok işte yok yok seslerini duyup annecim ne arıyorsun, ne yok dedim. rüyasında ona robot aldığımızı görmüş. her yerde o rüyadaki robotu arıyormuş meğer.
    ah kam en (oh my god anlamında oğlumun uydurduğu bir kelime) diyip üzerimdeki pikeyi atıp yataktan çıkıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa yönelirken aklımdaki tek şey bu güzelliğin de bir gün benim gibi hayallere inanmak bir yana yaşamaktan yılacağıydı.
    ...
    öyle olmaması için ben elimden geleni yapacağım ama sadece benim ya da onun elinde değil ki...
    hiç hatırlamıyorum ne zaman umut etmekten hayal etmekten vazgeçtiğimi. bu, hadi şimdi vazgeçtim dur şu cebimdeki umutları kenara koyayım diyerek olmuyor. sanki cebin delik gibi, cebine koyduğun umutlar ağır geldikçe delik büyüyor ve yıllar geçtikçe koyduğun o umutlar farkında olmadan her geçen yıl daha da hızlanarak dökülüyor. işte bir nokta da aklına gelip cebini yokladığında astarı komple yırtılmış bir cepten başka bir şey kalmıyor elinde.
    #226607 tuhaf | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    7kişiye özel 
  3. Kafamın içi karmakarışık, ne düşünüyorum, neden bu kadar karmakarışık hiç bilmiyorum. Yani çok çok şey var aslında ama hani kenara geçip tasnif edeyim dediğimde elimde hiçbir şey kalmıyor. Sanki her şey bir sis bulutu.

    Oğlum gözümün önünde büyüyor. Sanki o büyüdükçe ben de yaşlanmak zorundaymışım gibi geliyor. Hani toplumun yüklediği misyon buymuş gibi, mutlaka uyulmak zorundaymışım gibi değil de doğanın kanunu buymuş gibi. Her yıl ellerimin fotoğrafını çekiyorum. Her yıl daha da belirginleşiyor sanki mavi damarlar. O fotoğraflardaki bariz gerçeği fark ettiğimde ise kimsenin övgüsünü gerçek algılayamıyorum.
    Hani yaparız ya yaşlı ya da hasta birini görünce iyisin iyisin maşallahın var deriz. Oysa perişandır, kıyamayıp iyisin deriz.
    İşte böyle düşündüğümü fark edince de birilerinin merhametine muhtaç yaşlı biri gibi hissediyorum kendimi.
    .......
    #228256 tuhaf | 4 yıl önce
    0kişiye özel 
  4. Bu zamana ait olmadığımı düşünüyorum. İlla Türkiye'de yaşayacaksam 1970'lerde genç olmalıydım diyorum. Her eylemde mutlaka olup erken yaşta arkamdan atılacak bir kurşunla ölmeliydim.
    Çocukken gelecek hakkında bir kompozisyon ödevi vermişti öğretmen. Belki 4. Sınıfa gidiyordum belki 3. Erken ölmeyi bekliyorum yazmıştım. Öğretmen herkesin kompozisyonunu yüksek sesle okurken sıra benimkine gelince, şaka yaptığımı düşünüp çocuğum erken ya da geç kişiye özel bir durumdur demişti. Senin için erken olan başkası için geç olabilir. Senin için erken nedir mesela demişti. 40 yaş erken ölümdür öğretmenim demiştim. Şimdi bakıyorum. 40 bile geç. 25 yaşında ölseydim mesela deniz gibi, evet o zaman erken olurdu. Ama güzel de olurdu. Hayatı zirvede bırakırdım.
    Tabii o yaşı geçeli çok oldu. Benimki kimsesiz bir ah ulan ah demek sadece.
    #230274 tuhaf | 4 yıl önce
    0kişiye özel 
  5. bugün oğlumla ingilizce ödevini yapmak için odasına gittiğimde, kendisi bir şekilde sandalyesine oturmuş ama tam benim sandalyemin ayaklarının ucunda yaptığı robotlar olduğundan bana, anne dikkat et sakın robotumu kırma dedi. tamam dedim zaten benim uçma yeteneğim var, uçarak gelirim sandalyeye oturum, sorun yok. gözlerini kocaman açıp baktı. anne, gerçekten uçabiliyor musun dedi. evet dedim henüz sen görmedin sadece. o şaşkınlıkla bakarken sandalyeye oturdum ve ödeve başladık. ama hala aklında benim uçabildiğimi düşündüğünü hissediyordum. sonra ödevi bitince anne bana da öğretir misin uçmayı dedi. oğlum dedim hayalimizde uçabiliriz sadece. ben onu kastettim. yine kafası karıştı tabii kuzunun. bana da öğretir misin dedi tabii o kafası karışık heyecanla. tamam dedim sana söz bu gece yatağa yattığımızda sana öğreteceğim.
    ve gece onunla yatağa girip masal okuyacağımıza ona hayalen uçmayı anlattım. ilk defa onunla fantastik bir hayal kurduk. bir cümle ben söyledim iki cümle o söyledi. enfes bir masal çıktı ortaya. drama dersinden alışkın olsa da hayalinden bir şeyler anlatmaya benimle yapma büyük keyifti ikimiz için de.

    çocuk bakımının, onu büyütmenin hep zorluğunu hisseden ben için de garip bir deneyimdi. ona sorumluluk verip yolunu açmam gerektiğini fark ettim. söz çocukta olunca sanki daha bi yaşanabilir kılınıyor dünya.

    bugün hakkında araştırma yaptım. belgesel izledim ayrıca. sırf nereye kadar gidebileceğini görmek için, hiçbir sipariş falan olmadan, sadece meraktan 99 tane istanbul logosu tasarlamış. inanamadım. ama gerçekti. o tasarımların çoğunu gördüm belgeselde. her biri, birbirinden güzeldi. bu olay beynimde şimşekler çakmasına sebep oldu. bir işin 99 farklı yoldan yapılacağını göstermesi bir yana bir olaya bakarken, bir şeyi görürken ona 99 belki daha da çok farklı açıdan bakılabileceğini fark ettim.
    ayrıca yine sait maden'in şiiri üzerine düşündüm uzun uzun. sahi ne kalabilir benden geriye. onca eser yayınlamış kişilerin bile ömrü bir kaç kelimeye bir parantez içine sığarken, benim hayatımdan geriye ne kalacak dedim. peki elde avuçta bir şey kalmayacaksa bunca derdi kederi neden yük ediyorum ruhuma dedim.

    sonra dün benim için çok kıymetli biriyle yaptığımız sohbet geldi aklıma, onun anlattıklarını onlarca yıl önce kağıda dökülmüş olarak görünce sanki bütün denklem oturdu. burada da bulunsun istedim. eğer şirazeden çıkarsam gözümün önünde olsun ve tekrar çizgimi bulayım istedim.
    uzun zamandır bu kadar hafiflediğimi hissetmemiştim.
    #231545 tuhaf | 4 yıl önce
    1kişiye özel 
  6. dün bana ilham veren bir fotoğraf gördüm. bana ilham veren birinin fotoğrafı demek daha doğru olur aslında. sonra aklıma umut geldi. yani yıl bitiyor. en çok umut üzerine konuşulması gereken zaman dilimindeyiz ama kimsenin aklına umut gelmiyor. herkes umutsuz, herkes sıkışıp kalmış. kimin de maddi kimin de manevi problemler... tüm dünya için aslında zor geçen bu yılın ardından ben neredeyim, ne yapıyorum diye sordum kendime. tabii umutsuzluğum suratımda patladı. sonra dedim ki kalk bir ışık yak. ağlaşma. sonra markete gidip yılbaşı ağacı satın almaya karar verdim. iş çıkışı markete gidip ağacı aldım. tabii irili ufaklı onlarca da süs ve ışıklandırma malzemesi de aldım.
    hayatımda ilk defa yılbaşı ağacı süsledim. oğlum minnettar kelimesini ilk kez kullandı. 'anne sana mittenarım, bu benim en güzel günüm' dedi. oğlumla ağacı süslerken sanki taktığımız her süs bir dilekmiş gibi hissettirdi.

    bir ufak ağaç, neden mutlu ediyor peki? sadece ışık mı renk mi nedir? bence güzel şeyler yaşama ihtimali mutlu ediyor. bu, 31 aralık ya da 1 ocak meselesi de değil. bir eşik belirleyip o eşiğin ilerisinin güzel olacağına dair umut duymak meselesi.
    daha umutlu günlere, yarınlara uyanırız umarım.
    #232746 tuhaf | 4 yıl önce
    0kişiye özel 
  7. ...
    Uzun bir aradan sonra merhaba,

    Bugün oğlumun okulunda ödül töreni vardı. Ve ben çalışmak zorunda olduğum için gidemedim. Satrançta daha önce madalyalar kazandı ama ilk kez maddi para ödülü kazandı. Çok ufak bir ödül olmasına rağmen günlerdir heyecanla bugünü bekledi. Ve ben kuzumun yanında olamadım...
    Bana gönderilen videodan izledim oğlumun sahneye yürüyüşünü. Orada olmaktan sıkılmış bin yaşında yaşlı ve ciddi bir adam gibi yürüyüşünü seyrettikten sonra okul müdürü ödülü verdiğinde gerçek bir çocuğa dönüştü sanki oğlum. Başını eğip kartı inceledi. Ve sanki hayallerine bir adım daha yaklaştı.
    Akşam olup okul bittikten sonra iş yerime geldiğinde iş arkadaşlarıma hediye çekini gösterip onunla neler neler almak istediğini anlattı.
    Zannediyor ki o para hiç bitmez ve onun tüm hayallerini alabilir...
    Çok saçma belki ama onun bu hâlini gördüğümde çok benzer bir şeyi yaptığımı fark ettim. Hayatımla sanki sonsuz hayallerimi gerçekleştirebilirim gibi geliyor. ne kadar harcarsam harcayın hiç bitmeyecek bir hediye çeki gibi...Onu tıpkı oğlumun yaptığı gibi elimde evirip çeviriyorum. Sonsuz hayallerimin gercekleştiricisi gibi görüyorum. Ama günler geçiyor, günler azalıyor. Masallardaki gibi arkamı dönüp baktığımda bir arpa boyu yol gitmiş olduğumu görüyorum. Sanki zamanla hayat azalıyor ve bir zamanlar hayalim dediğim şeylere bir o kadar uzaklaşıyorum. Bir gün dönüp baktığımda belki dönüp bakmaya bile vaktim olmadığında hayatın bittiğini ama hiçbir şeyin değişmediğini göreceğim gibi...
    Şimdi oğlumla elmas kılıcı almaya o hediye çekinin yetmeyeceğini konuşmaya gidebilirim.
    #261264 tuhaf | 4 yıl önce
    5kişiye özel 
  8. Bugün uçakta hosteslerin güvenlik uyarılarını hiç dinlemedim. Gözümü kapattım ve bulutlara baktım.
    Ölsem dedim şimdi bu uçakta ölsem. Kendimi kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunmam. Öyleyse neden dinleyim...

    Annemlere bu kadar yakın olup herkesten uzak olmak garip bir his.
    #276987 tuhaf | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0kişiye özel 
  9. Buraya en son yazdığımda İzmir'deydim. Bir günlük bir kaçamak yapmak biraz da gençliğimin geçtiği sokakları görmek istemiştim.
    Sarhoşluk dışında bir kaçamağım olmadığı gibi aradığım hiçbir şeyi de bulamadım. Ne sokaklar tanıdıktı ne insanlar ne tabelalar... Ama hissettiğim mutlak yalnızlık duygusu müthişti. Annemlerde 45 dakika uzakta olup o an ölsem uzun zaman kimsenin izimi bulamayacağını bilmek heyecan verici gelmişti.
    Şimdi ise için kurumuş durumda. Evden işe işten eve gidip gelen bir sarkaç gibi hayat. Akşam evde duvara bakıyorum sakinleşebilmek ve uyuyabilmek için.

    Lanet olsun ya depremde ölmekten korkmuyorum. Engelli kalmaktan birileri e muhtaç olmaktan ödüm kopuyor. Uyuyamıyorum. Her gün o insanlardan biriyle burun buruna gelip bundan korktuğum için kendimden tiksiniyorum. O insanlar bunu yaşarken benim bu korkaklığım utanmazca geliyor.

    Hep beterin beteri var deyip susup oturduğum için kendimi suçluyorum. Gidip bir siyasi partiye üye olmaya korkuyorum, bir eyleme katılmaya korkuyorum. Sustukça içim çürüyor.
    Kendime lanet okuyorum. Ben ne zaman bu hâle geldim yahu. Ne zaman bu kadar çok kaybedecek şeyim oldu.
    Bu hayatı istemiyorum. Kesinlikle istemiyorum. Bir şey yapmalıyım.
    Kesinlikle bir şey yapmalıyım.
    Bir şey...
    #284609 tuhaf | 2 yıl önce
    0kişiye özel 
  10. Bugün bir müşterimin vefat haberini aldım. Uzun yıllardır tanıdığım müşterim olduğu için sesindeki en ufak değişikliği bile fark ediyorum. En son 7 Şubat tarihinde görüştük. Birlikte çalıştığımız arkadaşa telefonu kapattıktan sonra, muhtemelen bu son konuşmamız, adamın konuşması, telaffuzu değişmiş, sanki sesine ölüm gelmiş dedim. Ve müşteri Şubat sonunu göremeden vefat etmiş.
    Tuhaf mı tuhaf miras kavgasına şahit olduğum yetmiyormuş gibi evlatlarından daha çok bana koymuş gibi geldi adamın vefatı.

    Nasıl yalan bir dünya, nasıl gereksiz dertlerimiz var diyip duruyorum işte o haberden sonra. Belki bir gün benim de konuşmam bozulacak biri de benim için diyecek ölüm gelmiş kapısında bekliyor hâlâ boktan dertlerine yanıyor diye...
    #284724 tuhaf | 2 yıl önce
    0kişiye özel 
  11. Bugün yıllar yıllar sonra üniversiteden bir hocamla iletişim kurdum. Ve onca yıla rağmen beni hatırladı.
    Çok tatlı bir şeymiş hatırlanmak, günüm güzelleşti.
    Bazı günler bu ülkeden kaçıp gitme arzum tavan yapıyor. Bugün de öyle bir gün oldu. Ahlaksızlık her yere yayılmış durumda. Toplumdaki en küçük yaştaki bireylerinden en üst kademede görev alan insanlarına kadar çürümüş kokuşmuş bir ahlak anlayışımız var. Özellikle lafa gelince devletin birliği bekası milliyetçilik falan diye atıp tutan insanların çoğu bulduğu ilk fırsatta devletten nasıl daha fazla nemalanabilirim derdine düşüyor. Düşünsenize hangi ülkede devletin malı deniz yemeyen keriz gibi iğrenç bir ifade dillere pelesenk olabilir ki...
    Konuşmada mangalda kül bırakmayan ama keseri kendine yontmanın bir fırsatını buldu mu keserin sapını bile yontmaya uğraşan insanlardan nefret ediyorum.
    #284768 tuhaf | 2 yıl önce
    0kişiye özel 
  12. Bugün ölsem...

    Yaşamak neden bu kadar zor anlamıyorum hiç. Bi kere bi güzellik olsa mesela bugün ölsem...
    #284884 tuhaf | 2 yıl önce
    0kişiye özel 
  13. Bugün daha önce favorilediğim bazı yazıları okudum. Favori yazıları ben daha sonra okuyacağım şeklinde bir not olarak görüyorum.
    İşte Bunlardan biri de gülümsemenin yanak kaslarını çalıştğrıttığına dair olandı.
    Bunu daha sonra okumaktan ziyade sanki kendi tarihime bir im gibi kullanmışım sanırım. Düşündüm epey üzerine...
    Ne çok olmuş gülümsemekten yanak kaslarım ağrımayalı....
    Yaşlandıkça insan gülümsemeyi de unutuyor mu acaba?
    Ya da belki tüm suçu yaşlılığa atıp gerçeklerden kaçmak alışkanlık haline geliyor zamanla...
    #285186 tuhaf | 2 yıl önce
    1kişiye özel