1. tanımak diye bir şey yok. sadece tanıyabileceğini düşünüyorsun. karşında hiçbir şey olmadığı zamanlarda, düşündüğün hayaline kapılıp kendini aldatıyorsun. tam “onu tanıyorum” dediğiniz anda düşüncenin kesin bir yıkılışı devreye girer ve yine kendi üzerinize dönersiniz. kendini herhangi başka deneysel bir nesne gibi yaşar, nesnelleştirirsin. aslında yaptığımız tek şey narsisizm; tek tük anıyı ve bilgiyi yan yana diyalektik olarak yerleştirerek kendinle karşılaşmanın şiddetini ben’i ortadan kaldırarak, ötekine yüklersin. çünkü karşındakinin dışsallığı ile beslenmek zorundasın. o bir aynadır, size kendinizi yansıtan; onun içinde kendi tözselliğinize doğru ilerlersiniz; onda bulduğunuz, sizin ta kendinizdir.
    #226415 midnight7black | 4 yıl önce
    0eylem 
  2. çok sayıda farklı çeşidi olan eylem. "tanış olmak" denilen nanenin kökü olan kısmı var, çok uzaklardan geleni yaklaştıkça ayırt etmek anlamındaki tanımak var, "ben seni tanır, seni bilirim" anlamındaki "birinin adamı olmak" anlamı var, hafızanın derinliklerine gömülmüş biri insanın karşısına gelince "ahanda" diyerek hatırlamak anlamı var. var da var.

    bence en acısı, kontrası olan "yanlış tanımak". bunun akrabalar arasında en sevdiklerinizden birine yönelttiğiniz ucu o kadar keskin ki, ciğerinizi lime lime ediyor. "ne kadar para istiyorsan söyle, iban'ını da yaz, göndereyim, susarsın belki" cevabını alabileceğiniz hiçbir şey yapmamışken, yüz yıllık yalnızlık suratınıza vuruyor soğuk soğuk. "kimseye güvenmemek gerek hocu" değil bu. kime ne kadar güveneceğinizi anlara bölerek pay etmek, sonra yola bu paylarla devam etmek gerek belki. bunu becerebilecek bi' insan olmadığıma üzülmem gerekiyormuş bu yaşta. teşekkürler odin!
    #288554 lake of the hell | 2 yıl önce
    0eylem