Bir dunya da yasam olup olmadigini ogrenebilmek icin mikroskopik seviyede incelemek gerekiyor , dunyanin etrafindaki uydulardan alinan gelisiguzel fotograflardan bile dunyada kesin olarak yasam var diyebilmek mumkun degil. Dolayisiyla bizim gozlemlenebilir evren dedigimiz sey aslinda okyanusa uzaktan bakip icinde hic balik yoktur heralde demek gibi bisey yani cok kaba bir durum. Sadece buyuklugunu ve nasil oldugunu hesaplayabiliyoruz.
basit bir deyişle evrenin, dünyadan baktığımızda görebildiğimiz kısmı.
bir şeyi görebilmemiz için, ondan bize ışığın ya da başka bir elektromanyetik dalganın ulaşması gerekir. evren oluşumundan bu yana sürekli olarak genişlediğinden, çok uzaktaki bir cisimden çıkıp bize doğru gelen ışığın alacağı yol sürekli olarak aynı kalmaz. olayın şunun gibi olduğunu düşünebilirsiniz: evinizden çıkıp koşmaya başladınız. hedefiniz 2 sokak ötede duran kırmızı bir arabaya kadar koşmak, ama siz koşarken sahibi arabayı 1 sokak daha öteye götürüp bırakıyor. bu durumda hızınız değişmese de koşacağınız mesafe artıyor ve arabaya ulaşmanız daha fazla zaman alıyor. tabi bu sadece bir benzetme...
gözleyebildiğimiz yer hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? şu an için %5 kadar. peki her şeyi bilmiyorsak, bildiklerimizin sadece %5 olduğunu nereden biliyoruz? şuradan:
evrenin kritik yoğunluğu, kozmik mikrodalga arka plan ışınımı dediğimiz ışınım sayesinde ölçülebiliyor. çıkan sonuca göre, evrenin içerdiği madde, kritik yoğunluğun yalnızca bir kısmını sağlayabiliyor ve biz bu kısmın yalnızca %5'ini gözümüzle ya da optik aletlerle görebiliyoruz. geriye kalan %95'lik dilim ise karanlık madde ve karanlık enerji olarak adlandırılan ve hiçbir şeyle etkileşime girmediği düşünülen iki kavramdan oluşuyor.
gözlemlenebilir evren dışında ne olabilir? fizik yasaları şu anda bildiklerimizle aynı mıdır? gözleyebildiğimiz ve ölçebildiğimiz parametreler bize evrenin düz olduğunu söyler, ama acaba tamamını gözleyebilseydik bu sonuç yine de geçerli olur muydu? bilim, bu tür sorulara yanıt arıyor ama evrendeki mesafeler o kadar büyük ki, bu sorulara günün birinde yanıt alma ihtimalimiz şu an için biraz düşük gibi görünüyor. tabi eğer kuantum bilgisayarlar evren simülasyonlarında başarılı sonuçlar verirse, kesin bilgimiz olmasa da yaklaşık bir fikrimiz olabilir bir gün.
ışığı bize kadar ulaşabilenleri kaplayan evren alanı. büyük patlama sonrasını öngören lambda cdm modeline göre, genel göreceliliğin de doğru olduğunu kabul ettiğimizde, lambda ile temsil edildiği üzere karanlık enerji ile sürekli hızlanan bir şekilde genişlediği teorize edilmekte.
böylece; big bang 13.8 milyar yıl önce gerçekleştiğine (bunu cmb'den biliyoruz) ve evren 67.4 km/saniye/megaparsek* (hubble sabiti) ivmeyle genişlediğine göre ve evrenin düz olduğunu kabul ettiğinizde (büyük ihtimalle düz ya da gözlemlenebilir evren düzeyinde düzlüğünü etkilemeyecek kadar az bir kavisi var) 45,3 milyar ışık yılı çapında bir yarıçapı var yani 91 milyar ışık yılı gibi bir alana tekabül etmekte.
kaynak
yani bunun türkçesi şudur:
"evren 13,8 milyar yaşında olmasına rağmen biz 45.3 milyar ışık yılı uzaklıktaki şeyleri görebiliyoruz."
90+ milyar ışık yılı ne demek diye sorarsanız, sanırım en iyi ifade biçimi en az 2 trilyon galaksi içerdiğini söylemek olabilir. 2 trilyon galaksi içeren bir yerde, sırf bizim galaksimizde en az 100 milyar yıldız olduğunu düşündüğünüzde, çok, baya çok, baya baya çok büyük bir alandan bahsettiğimizi anlayabiliriz.
peki gözlemlenebilir evrenin de dahil olduğu tüm evrenin çapı nedir derseniz, en az 500 katı olduğu yönünde ölçümler mevcut. eğer bunu hacim bazında değerlendirirsek 100 milyondan daha büyük katlardan bahsetmekte olduğumuz düşünülebilir.
* megaparsek = 3.26 milyon ışık yılı = 3.08 × 10^19 km