19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında yaşayan bu teknisyeni herhangi bir teknisyenden farklı yapan şey, elena adlı hastasına karşı hissettiği saplantılı aşkı ve bunun korkunç sonuçları.
uyarı: bu hoş bir hikâye değil tabi ki. hassas insanların okumamasını ve ilerleyen satırlardaki fotoğraflara da tıklamamasını tavsiye ederim.
***
1. dünya savaşı sırasında oradan oraya sürüklendikten sonra almanya'ya geri dönen tanzler evlenir ve 2 çocuk sahibi olur. daha sonra amerika'ya göç eder ve florida'da bir hastanede çalışmaya başlar. bundan önceki hayatının belirli bir evresinde tanzler, kendisinin doğumundan yaklaşık 100 yıl önce ölmüş olan bir kontesi hayallerinde, rüyalarında görmekte olduğunu iddia etmiştir eşine dostuna. bahsi geçen kadın gerçekten yaşamış biri bu arada (ismi Anna Constantia von Brockdorff)
tanzler, işe başlayışının 3. yılında hastaneye, annesi tarafından getirilen genç bir kadınla tanışır. ancak bu tanışma, kadın açısından pek de hayırlı olmamış diyebilirim. zira tanzler onu görür görmez, hayallerinde, rüyalarında gördüğü, konuştuğu kadının o olduğunu iddia etmeye başlar.
***
elena bu esnada evlidir. ancak düşük yaptıktan kısa bir süre sonra kocası tarafından terk edilmiştir. birbirlerinden uzakta da olsalar, evlilikleri kâğıt üzerinde sürmektedir. ayrıca elena veremden muzdariptir ve hastaneye gelme nedeni de zaten budur. tabi o dönemlerde veremin çaresiz bir hastalık olduğunu ve ölümle sonuçlandığını söylemeye gerek yok sanırım.
tanzler, elena ile özel olarak ilgilenir. onu tedavi edebilmek için yaklaşık 2 yıl boyunca her yolu dener. bu arada genç kadına her türlü hediyeyi de yağdırmaktadır. ancak genç kadın onun aşkına hiçbir zaman karşılık vermez.
***
elena, tüm çabalara rağmen bu dünyadan ayrılır. tanzler cenaze töreninin tüm masraflarını karşılar. ayrıca ailesinden izin alarak ona özel bir anıt mezar yaptırır. bu mezarı 2 sene boyunca hemen hemen her gece düzenli olarak ziyaret eder. ancak bir gece, daha sonraları elena'nın kendisine göründüğü ve onu da yanında götürmesi için ısrar ettiği iddiasına konu olan bir gerekçe ile elena'yı mezarından çıkarır ve kendi evine taşır.
cesedin kemiklerini piyano telleri ile birbirine tutturur. gözlerinin yerine yapay cam kürelerden yapılmış gözler , dökülen saçlarının yerine, daha önce annesinden aldığı saçlarla yaptığı bir peruk takar. ceset bozuldukça tanzler bir şekilde doku bozulmasını ve kokuyu önlemek için kendince çareler bulur. bu arada her türlü süsü ve takıyı takıp takıştırmayı, üzerine parfümler ve dezenfektanlar boca etmeyi ihmal etmez.
nasıl içi kaldırmış, yakalanmamayı nasıl başarmış bilinmez ama 7 yıl cesetle birlikte yaşar.
7 yıl sonra elena'nın kız kardeşi, tanzler hakkındaki dedikoduları duyar: adam (!) ablasının cesediyle birlikte yaşamaktadır. üstelik tanzler'in evine giderek gerçekten onu ablasının cesediyle "dans ederken" yakalar. yetkililere durumu bildirir ve tanzler çok şükür ki tutuklanır. önce psikolojik bir muayeneden geçirilir ve akıl sağlığının yargılanacak kadar yerinde olduğu hükmü verilir. bir ön duruşma yapılır ancak dava zaman aşımına uğradığından tanzler serbest bırakılır.
bu arada, bu tür suçlarda zaman aşımı kadar anlamsız bir şey olamaz bence. neyse...
***
elena'nın cesedinden "geriye kalanlar" gizli bir yere gömülür. ne yazık ki zamanında ortaya çıkmayan bir ayrıntı daha olduğu iddia edilir: nekrofili. tanzler, elena'nın vajina bölgesine, onunla birlikte olabilmek için yapay bir vajina yerleştirmiştir. fakat bu iddianın 1940'ta otopsiye katılan doktorlar tarafından yaklaşık 30 yıl sonra 1970'lerde dile getirilmesini şüpheli bulanlar da var.
***
peki tanzler'e ne oldu? serbest kaldıktan sonra daha önce evlendiği karısının yakınındaki bir eve taşınmış. burada bir otobiyografi yazmış ve amerikan vatandaşlığı almış amaaaa... huylu huyundan vazgeçmemiş ve elena'nın gerçek boyutlarında bir kuklasını yapıp bu kez de onunla yaşamaya başlamış. 75 yaşında ölene kadar da onunla yaşamaya devam etmiş. öldüğünde yanı başında yine kendi yaptığı bu kukla bulunuyormuş. ancak elena'nın cesedinin gizlice kendisine verildiği ya da tanzler'in onu gizlice tekrar çaldığı iddiası ve yanında bulunan "kukla"nın elena'nın cesedinin ta kendisi olduğu iddiası da ortaya atılmış.
her ne olmuşsa olmuş da, böyle saplantılı insanların ortalıkta geziyor olması herkes için korkunç bir olay bana kalırsa. üstelik insanın adının tarihe yazılması güzel olsa da, bu şekilde yazılacağına hiç yazılmasın daha iyi.