Bu sabahta diğerleri gibi uyandım, dizkapaklarımda ufak bir sızı, ağzımın içinde acı bir tat ve tıkalı bir burun. Ağır ağır gözkapaklarımı açarken hissettim o tuhaflığı, garip bir mavilik vardı gözlerimin önünde. Gözlerimi tamamen açtığımda sırt üstü uzanmış, tavana bakıyordum. Normalde beyaz boyalı tavan soluk bir maviye dönmüştü. Tabi, sadece tavanın rengi değişmiş olsa bir açıklama getirmeye çalışabilirdim ama, komik bir şekilde o mavilik tüm odaya hakimdi. Sanki birisi gizlice gözlerime mavi filtre takmış gibi. Ellerimle gözlerimi ovuşturacak oldum, onlarda maviydi, kollarıma baktım, tekrar ellerime baktım... Evet, maviydi. Gözlerimi ovuşturmaya çalışırken, o geldi aklıma, en değerli varlığım. O da mavi mi olmuştu? Hızla pijamayı ve donu sıyırdım, kafamı biraz kaldırıp uzak noktaya doğru baktım; evet, korktuğum gibi, o da maviydi. Hızla banyoya koştum, daha önce zar zor karar verdiğim deniz kabuğuna boyattığım, şimdiyse tamamiyle mavileşmiş koridordan, banyonun mavi kapısını açtım, daha önce beyaz olduklarına yemin edebileceğim, şimdiyse mavi olan seramiklere göz atarken yandan aynada kendime baktım. Suratım da tek bir mavi olmayan nokta yoktu. İki gün önce birisi bana mavi gözlü olmak ister misin diye sorsa hiç düşünmeden kabul ederdim ama şimdi dehşetle bakıyordum o mavi gözlere. Saçlarımın arasında hiç beyaz tel kalmamıştı, bu iyi haber. Kötü haberse, bütün kafam maviydi. Hızla üstümü çıkardım, doğruca duşa attım kendimi, musluğu çevirdim ve yavaşça musluktan akan mavi suyla duş almaya başladım. Mavilik Belki üzerime yapışmıştır diye nazikçe kollarımı keselemeye başladım, ama. nafile.. Ne yapabilirim diye düşünüyorken, panik yapmaya başlamış, derimi yırtarcasına vücuduma sürtmeye başlamıştım keseyi. Sakin ol dedim kendi kendime, belliki gözlerim bozuldu. Yediğim bir yemek dokundu muhtemelen, mesela sahte rakı kör yapıyor ya, belki benimde dün yediğim makarna bozuktu ve gözlerime mavi bir perde indi. Vakit geçirmeden bir göz doktoruna gitmeliydim, en mantıklı hareket bu oluacaktı. Vakit geçirmeden mavi musluğu kapattım, mavi havlumu sarınıp mavi koridordan geçip mavi odama girdim. Mavi gardırop kapağını açtım... Acaba ne giysem ki? Şu mavi tshirt elbette... Mavi havlumla Hızla kurulanırken, bir yandan mavi çamaşırlarımı hazırladım, mavi çoraplarımı aldım çekmeceden, giyindim ve hızla dışarıya attım kendimi. Gökyüzü maviydi her zamanki gibi, güneş kendi maviliğiyle mavi gökyüzünün içinde kaybolurken, mavi ağaçların içinde mavi insanların yüzlerine bakıyordum. İnsanlar maviydi, ağaçlar maviydi, çiçekler maviydi, çimler maviydi, bulutlar maviydi, kediler maviydi, köpekler maviydi, mavi kuşlar mavi gökyüzünün içinde kayboluyor, mavi yollarda mavi arabalar ilerliyordu. Mavi kaldırımda son hızla yürürken bir yandan etrafımdaki mavi tabelalarda göz doktoru ararken, bir yandan mavi cepheli binaların mavi vitrinlerinden içeriye göz atıyordum. Önünden geçtiğim terzinin vitrininde işlenmeye hazır bekleyen ve mavi mankenlerin üzerine yarım yamalak sarılarak bırakılmış tüm kumaşlar, Bir başka dükkanda tüm kitaplar maviydi, tüm gazete ve dergiler gibi. Sağlı sollu mavi tabelaları kontrol etmeye devam ederken mavi bir göz doktoru yazısı gördüm karşı kaldırımda. İşte bu dedim kendi kendime ama Mavi caddede son hızla giden mavi arabaların arasından geçemeyeceğimi anlayınca, biraz ilerideki trafik ışıklarına kadar yürüdüm. Önce mavi yandı, sonra daha kısa bir mavi ve sonunda mavi yanınca karşı kaldırıma geçtim ve hızla biraz önce gördüğüm mavi renkli göz doktoru tabelasının olduğu mavi binaya doğru yürümeye başladım. Bu esnada arabalara mavi yanmış, caddede trafik bir kez daha akmaya başlamıştı. Önümde mavi kaldırımlara serpiştirilmiş mavi kuş yemlerini yiyen mavi güvercinleri görüyordum, mavi göz doktoru tabelasını gördğüm mavi binayda buydu. Bahçenin mavi demir kapısını açıp üç mavi basamaktan bahçeye indim. Mavi çimlerin üzerine rastgele döşenmiş ve sınırları sağlı sollu mavi güllerle belirlenmiş mavi karo taşlarının üzerinden apartmanın mavi giriş kapsına yöneldim. Mavi zile bastım ve önümdeki mavi demir kapının açılmasını beklemeye başladım. Çok geçmeden açılan mavi kapıdan geçip bir kaç mavi basamaktan çıkarak asansöre ulaştım. mavi asansör kapsından geçerek mavi asansör kabinine bindim ve gidecğim katın mavi düğmesine bastım. Kata geldiğimde mavi koridorda az bir mesafe yürüdüm ve doktorun ofisinin mavi kapısına geldim. Kapı aralıktı, aşağıdan zile bastığım için açık bırakmış olacaklarını düşündüğüm için tereddüt etmeden mavi kapıdan geçip mavi ofisin içine girdim. İçerde kimse yoktu, girişin yakınındaki mavi danışma masası boştu ama koridorun sonundaki odanın aralık mavi kapısından, güneşin mavi ışığı geliyordu. Mavi koridordan kapıya doğru yöneldim, mavi oda kapısı üzerindeki mavi tabelada doktorun adı yazıyordu. Mavi kapıya hafifçe tıklattım, içeriden "gelin" cevabını duydum ve kapıyı açarak içeri girdim. Apartmanın ve daireye ilk girdiğimde algıladığımın aksine oldukça büyük, mavi bir odaya girmiştim. Camlardan içeri dolan mavi güneş ışığı girer girmez gözümü aldı ama ilk girdiğimde odanın sonunda, hayal meyal görebildim doktoru; mavi duvarların içinde, mavi camlardan içeri dolan mavi güneş ışığının arasında pembe bir nokta. Pembe mi? Hızla odanın sonundaki doktora doğru yöneldim, kalbim hızla çarparken "iyide tüm dünya maviyken, siz nasıl pembe olabiliyorsunuz" kelimeleri döküldü ağzımdan.
günümüzde pembe kız çocuklarıyla ilintili bir renk olarak görülüyor. mavi de erkek çocuklar için. halbuki bu son zamanlarda ortaya çıkan bir yakıştırma. 20. yüzyılın başlarında güçlü bir renk olarak görülen pembe erkek çocuklar, daha narin bir etkisi olan mavi ise kız çocuklar için tercih edilen bir renkmiş. www.todayifoundout.com/...