kanaatimce antik yunan'ın en büyük filozofudur. bu dünya ve öbür dünya arasındaki kendine göre bağıntısı ile islam dünyasında da büyük itibar görmüştür.
nesnelerin bir görünür halleri bir de asılları vardır diyerek gölge-ide ayrımını yapmıştır. ona göre bizler bu dünyada bir mağara'nın içerisinde ellerimiz ve vücudumuz bağlı, mağaranın duvarına dönük bir şekilde bekliyoruz ve mağaranın ağzından gelen güneş ışığının önündeki kendi gölgemizi duvarda görüyoruz. kendi hareketlerimiz ve dışardaki alemden canlıların hareketlerini mağaranın çarpık çurpuk duvarlarında kendimize göre algılıyor ve onu esas bir gerçeklik sayıyoruz. insan işte o mağarada tutsak, platon'a göre. peki insan bu tutsaklıktan nasıl kurtulacak? öldüğü zaman, insan ruhu bedeninden ayrılacak ve idealar dünyasındaki asıl yerini alacak, bu dünyaya gelmeden önceki asıl yerine, tanrısal dünyaya geri dönecek. yani o mağaradaki zincirlerinden kurtulup dışarı çıkacak ve güneşi, mağara duvarında yansımalarını gördüğü ve asıl gerçek sandığı canlıların hareketlerini görecek, gerçek gerçeğe ulaşacak...
asıl adı aristokles. arap dünyasında eflatun olarak bilinir. p harfi arapçada olmadığı için flatun olarak söylene gelmiş ve zamanla eflatun olmuş. politeia'nın (bkz: devlet) yazarıdır.
"siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç cahiller tarafından yönetilmeye mahkum olmaktır"
eflatun'un bu sözünde bahsettiği cahilin dağdaki çoban olduğunu düşünenler; ne kadar ironiktir ki atatürk'ün "köylü milletin efendisidir" sözünü de çerçeveletip duvarına asmaya layık görenlerle aynı kesimdir.
platon hocasından öğrendiklerini gelecek nesillere aktarmak için önce sokrates'in duruşmadaki savunmasını yeniden anlattığı ''savunma''yı sonra da sokrates'i bir karakter olarak kullandığı bir dizi diyalogu yazar. bu diyaloglarda bazen hangisinin sokrates'in hangisinin platon'un fikirleri olduğunu ayırmak zordur,ama platon'un araştırmalarında ve fikirlerini açıklamada hocasının yöntemlerini kullandığını anlıyoruz. platon'un başlangıçtaki düşünceleri de hocasınınkilerle hemen hemen aynıdır: ''adalet'' ve ''erdem'' gibi soyut ahlaki değerlerin tanımlarını araştırmak ve protagoras'a ait doğru ve yanlışın göreceli kavramlar olduğu fikrine karşı çıkmak.
platon düşünce veya mantık zincirimizde herhangi bir ahlaki kavramı kullanmadan önce bu kavramla ne kastedildiğini ve o kavramın o tür bir kavram yapanın ne olduğunu eksiksiz biçimde açıklamamız gerektiğini düşünür. önce herhangi bir şeyin formunun-tüm toplumlar ve tüm zamanlar için doğru olan form- doğrusunu ya da mükemmelini nasıl tanımlayacağımız sorusunu sorar. bunu yaparak platon yaşadığımız dünyadaki şeylerin-bunlar ister ahlaki kavramlar ister fiziksel nesneler olsun- bir tür ideal formlarının gerçekten var olduğunu ve bizim bundan bir şekilde haberdar olduğumuzu ima eder.
platon çevremizdeki dünyanın nesnelerinden, örneğin yataklardan bahseder. ona göre bir yatak gördüğümüzde onun yatak olduğunu biliriz ve çeşitli yönlerden farklı olsalar da her yatağı tanırız. köpekler kendi içlerindeki türler bakımından büyük farklılıklar gösterirler, ama tüm köpekler ''köpek gibi olma'' özelliğini paylaşırlar, ki biz bunu da tanıyabiliriz ve bu da bizim köpeğin ne olduğunu bilmemizi sağlar. platon sadece ortak bir ''köpek gibi olma'' ya da ''yatak gibi olma''nın var olmadığını, ayrıca hepimizin zihinleriminzde ideal bir yatak ve ideal bir köpek fikrinin de var olduğunu ve tikel herhangi bir örnek gördüğümüzde tanımamızı sağlayanın da bu olduğunu düşünür. platon gerçek bilgiye duyularımızdansa akıl yürütme aracılığıyla ulaşılacağını gösterir. bize bütün üçgenlerin iç açılarının toplamının 180 derece olduğunu mantık zinciri kullanarak çözebileceğimizi ifade eder. dünyanın hiçbir yerinde mükemmel bir üçgen var olamasına rağmen bu ifadenin doğru olduğunu biliriz;mükemmel üçgeni- ya da çizgiyi veya daireyi-aklımızı kullanarak zihnimizde algılayabiliriz. platon da bu nedenle bu tür mükemmel formların herhangi bir yerde var olup olmadıklarını sorar.
akıl yürütme platon'u tek bir sonuca götürür;maddi dünyadan tamamen ayrı bir idealar ya da formlar dünyası olmalıdır. mükemmel ''üçgen'' ideası ile ''mükemmel ''yatak'' veya ''köpek'' ideaları da orada bulunur. insan duyularının bu yeri doğrudan algılayamayacağını, bunun bize ancak akıl yoluyla algılanabilir geleceğini söyler. hatta bu idealar dünyasının ''gerçek'' olduğunu ve çevremizdeki dünyanın bunu model alan bir yer olduğunu iddia eder.
platon biz farkında olmasak da ideal formlar kavramımızın doğuştan olduğunu ileri sürer. ona göre insanlar iki kısma ayrılır: beden ve ruh. bedenlerimiz maddi dünyayı algılayabildiğimiz duyularımıza sahipken ruhlarımız idealar dünyasını algılayabileceğimiz akla sahiptir. platon ölümsüz ve ebedi olan ruhlarımızın doğumumuzdan önce idealar dünyasında yaşadıklarını ve ölümümüzden sonra da oraya geri dönmek için can attığı sonucuna varır. bu nedenle dünyada duyularımızla ideaların varyasyonlarını gördüğümüzde onları bir şekilde anımsarız.
Cilt hali ile değil de özet hali ile okuduğum “Devlet” kitabında ideal devleti yazmaya çalışmış filozoftur. Okurken şöyle bir yazı ile karşılaştım sömürgeciler içinde güzel bir cümle kullanmış. “Bazı devletlere, haksızlık eden devletler de bulunmaktadır. Güçsüz olan devleti köle gibi kullanırlar.” *
Ve Kurtlar vadisi “pala” adlı karakterin en sevdiği ve sık sık okuduğu filozoftur. * zaten bilen bilir sürekli onun bir sözünü söyler “sadece ölüler görür.” !!!! Aslı şöyledir “Savaşın sonunu sadece ölüler görür.” Platon
"demokrasi, bir eğitim işidir. eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. devam edilirse demagoglar türer. demagoglardan da diktatörler çıkar." lafi hababam kendisine atfedilen antik yunan filozof.
kotu ceviri deyip birakirdim ama bu alintiya o kadar cok rastladim ki, sucu ceviri hatasina atip kacmak yok.
antik yunan olusunu neden vurguluyorum? cunku diktator* kelimesi, etimolojik olarak latinceye dayaniyor. kavramin ortaya cikisi ve siyasal karsiligini bulusu roma cumhuriyeti'ne denk geliyor.
platon'un devlet'inde siyasal rejimlerin birbirine donusmesinden bahsedilirken kullanilan kavram diktatorluk degil, tiranlik. o gun bu gundur de zaten siyaset felsefesi bu iki kavrami nasil anlamak, uzlastirmak, ayristirmak gerektigini tartisiyor.
ayrica platon hicbir zaman demokrasiyi savunmamistir; ideal rejim olarak tarif edip onerdigi sey ubermensch'i andiran bir filozof kraldir (kimilerine gore platon kendisini kastetmistir ama bilemiyoruz tabii).
meraklisi icin, plato'nun siyaset felsefesini en detayli ortaya seren isler:
kratylos ya da adların doğruluğu üzerine adlı eserinde dilin doğuştan mı yoksa insanlar tarafından konma mı olduğu meselesini, konuşturduğu üç kişinin ağzından tartıştıran antik yunan filozofu.
platon eserinde dil ve gerçek konusuna değinmiş, aynı zamanda dil felsefesinin mühim meselelerinden birini ele almış.
platon bu çerçeve içinde kelimelerin kökenleri meselesini de kurcalamış.