italyanca, isa'nın son akşam yemeği konulu tablo. en tanınanı Leonardo da vinci tarafından yapılmış bir fresk olmakla birlikte hristiyan dünyasının tamamında çok sayıda sanatçı tarafından çok yaygın olarak işlenmiş bir temadır.
İsa'nın yaşamının resimlenmesi 590-604 yılları arasında papalık yapan gregor zamanından beri özellikle italya'da resmi bir kilise uygulamasıdır. Resimler hem okuryazar olmayan halka incili anlatır hem de ibadete yardımcı olur. İsa'nın yaşamından sahneler kiliselerde, fresko duvarlarda, sunaKlarda ve minyatürlerde ve kişisel ibadet için evlerde bulundurulan küçük mihraplarda çok yaygındır. 14 ve 15. Yüzyıllarda bu resimler isanın yaşamını anlatan seriler haline getirilmiştir. 16. Yüzyıldan başlayarak isa'nın yaşamını anlatan resimler kiliseden ibadeti destekleyici dinsel kullanımın dışına taşarak bağımsız resim olarak da yapılmaya başlamıştır. Din amaçlı yapılan resimlerde isa'nın yaşamı sıradan insana örnek olarak betimlenmekte, yaşamlarında onu örnek almaları istenmektedir. Bu nedenle bir insan olarak doğumu ve ölümü ile ilgili betimlemeler çok yaygındır.
Buna karşılık doğu kilisesi daha çok isa'nın mucizelerini, vaftizini ve görünümünün değişmesini (transfiguration) betimlemeyi tercih etmiştir. Kuzey Avrupada reform sonrası kilise ise daha çok isa'nın vaazlarını ve nasihatlerini konu alır.
Liturgy sözcüğü hem doğu hem de batı kilisesinde toplu yapılan ibadetleri tanımlamakta kullanılır. Bu ayinlerden en önemlilerinden biri de Hıristiyanların ekmek yiyip şarap içerek isanın son yemeğini ve ölümünü andıkları Eucharist ayinidir. Hristiyan dini ayinleri zaman içinde değişikliklere uğramış ve yerel farklılıklar göstermekte ise de eucharist ayini ekmek ve şarap temel özelliklerini korumuştur.
Son akşam yemeği:
İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeği dört incilde de anlatılır. Zamanının dolduğunu anlayan isa Yahudilerin exodus'u kutladıkları fısıh bayramı günü bir yemek düzenler. Bu yemekten önce bir leğene su doldurup havarilerinin ayaklarını yıkar. Yemek sırasında havarilerden birinin kendisine ihanet edeceğini söyler. Daha sonra sofradaki ekmeği alır ve havarilerine uzatır. Der ki: bu ekmekten yiyin bu benim bedenimdir. Sonra bardaklarına şarap doldurur ve der ki bu şarabı için bu benim kanımdır.
İsa'nın son akşam yemeğinde sofrada 12 havarisi vardır. Andrew, Bartholomew, James (büyük), James (küçük), John, Jude, Judas iscariot, Matthew, Peter, Philip, Simon ve Thomas. Judas iscariot ihanetinden sonra havarilikten çıkarılmış, Peter'in isteğiyle bir onikinci havari seçilmiştir. Bu daha sonradan eklenen havari Matthias'dır.
hristiyan dünyasının 13 uğursuzdur saplantısı da buradan gelir. 12 havari ve isa ile birlikte o sofrada 13 kişi bulunmaktadır.
gerçek bir maceraperest olan leonardo sürekli yeni teknikler ve malzemeler araştırması içindeydi. bu duvar resmini yaparken de tempera ve yağlı boyadan oluşan katmanlar kullandığı için resim yapıldıktan 20 yıl sonra dökülmeye başladı. ama bu 20 yıl içinde resim, bir efsane haline gelmiş ve farklı ressamlar tarafından tuval üzerine kopyaları yapılmıştı bile. bu kopyalar sayesindedir ki orijinal resmin restorasyonu mümkün olmuştur. ne kadar orijinal olduğu da tartışmaya açıktır.
resmin restorasyon öncesi durumu şudur: upload.wikimedia.org/...
(bkz: son akşam yemeği)
isa'nın hesabı hangi havariye kitlediğini merak ettiğim tablodur.
artık nasıl bir hesap girdiyse (ki muhtemelen o şanslı içinde hesabı ödeyecek gümüşlerin olduğu keseyi tutan yahuda), ertesi gün hırsından çarmıha germiş isa'yı.
hıristiyan inanışında isa mesih'in romalılarca tutuklanmasından hemen önceki gün gerçekleşmiş olan yemektir.
rönesans sanatçılarının özellikle üzerine eğildiği bir konu olmuştur. bunun en önemli örneği de (bkz: leonardo da vinci)'nin son akşam yemeği tablosu'dur. da vinci'nin sırlarla dolu bu tablosunda ekmek ve kase yok. kafa karıştıran nokta da aslında burası. zira isa mesih'in havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kase ve ekmek sembolleri önemli yer tutuyorlardı. da vinci'nin eseri kusursuz değil, çokça kusurlu. bu kusurlardan birisi anakronizm içermesidir. yani, dönemin gerçekleriyle eserin bağdaşmaması durumu söz konusudur. isa mesih zamanında bir masa etrafında yemek yeme eylemi söz konusu olamazdı. özellikle sandalye gibi düzenekler çok sonraki zamanlarda kullanılmıştı.
leonardo da vinci'nin milano'da bulunan ünlü tablosu. Santa Maria delle Grazie manastırı ve kilisesinin yemek salonunun duvarına yapılmıştır.
tablonun başına gelmedik kalmamış aslında. 1600'lü yıllarda kilisenin sakinleri, masanın bir kısmının ve isa'nın ayaklarının olduğu yere mutfağa açılan bir kapı yapmışlar. 1700'lü yıllardaysa, napolyon'un askerleri, salonu bir ahır olarak kullanıp, eğlence olsun diye herhalde, tablodaki yüzlere tuğlalar atmışlar. Ve ikinci dünya savaşı sırasında, kilisenin üstüne bir bomba düşmüş. mucize eseri tablonun olduğu duvar sağlam kalmış. tüm bunların üstüne, tablo sayısız restorasyon girişimlerini de atlatmış. 1770'de Giuseppe Mazza, tablodaki yüzleri baştan boyamış. onu nihayet durdurduklarında, sadece üçü el değmemiş halde kalmış. ona restorasyon görevini veren başrahip de apar topar başka bir manastıra gönderilmiş. 1821 yılında da Stefano Barezzi, tabloyu duvardan alıp, tuvale aktarmaya çalışmış ve bu arada da kalıcı bir şekilde hasar vermiş.
günümüzde, eseri mevcut haliyle korumaya ağırlık veriliyor. salon daima oda sıcaklığında tutuluyor ve nem kontrol altına alınıyor. bunu sağlamak için de en fazla 25 kişiden oluşan ziyaretçi grubu, salona girmek için birkaç kapıdan geçiyor. arkanızdaki kapı kapanmadan önünüzdeki kapı asla açılmıyor. kendinizi mission impossible'daki gibi hissediyorsunuz. ve ziyaretçi gruplarının salonda geçirebildikleri süre sadece 15 dakikayla sınırlı. ama tabloyu karşınızda bulduğunuzda, nefes kesiyor. saatlerce oturup incelemek istiyor insan ama söylediğim gibi, en fazla 15 dakika kalabiliyorsunuz.
Hakkında bir çok farklı söylenti olan tablodur. İddiaların bulunduğu izlediğim bir videoda, resmin 180 derece y ekseni etrafında çevrilmesiyle oluşmuş görüntüyü tekrar tablonun üstüne yerleştiriyorlar. İki görüntünün üst üste oturtulması ile gerçekten ilginç bir görüntü ortaya çıkıyor. ( buna aynalama tekniği deniyor) Bununla ilgili de çeşitli tezler sunulmuş, da vincinin her zaman yaptığı gibi tablosuna bir şeyler sakladığının altı deşiliyor. Ya da yanında oturan kişinin kaydırmalar yapılarak, İsa’nın omzuna kafasını koyduğu görsellerle karşılaşabilir, Dan Brown’ın Da Vinci’nin Şifresi isimli kitabında bahsedilen kutsal kase saptamalarını görebilirsiniz. Her yaptığım araştırmada değişik tezler okumama rağmen adamın yaptığı resmin gizeminin, tam da anlatmak istediğinin hiç bir zaman çözülemeyeceğini düşünüyorum.
Bu arada Da Vinci’yi merak edenler varsa, Da Vinci’s Demons adlı diziyi zevkle izleyebilir. Güzel bir kurgu olmuş..
başta (bkz: dan brown) denen şarlatan olmak üzere, birçok komplo teorisyeni tarafından ucuz makalelere konu edilen; (bkz: leonardo da vinci) 'e ait bir başyapıt.
1495'te yapımına başlanmış olup, yaklaşık üç sene içerisinde tamamlanmakla beraber; 9 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde devasan bir eserdir. (ölçüleri küsuratı küsuratına hatırlayamadım. ama düz hesap böyle nitelendirirsek yanlış olmaz sanırım.)
esasen bu duvar resmi, (bkz: batı resim sanatı)'nın kırılma noktalarından biri; aydınlığın, batı kültürünün bir sembolü gibidir.
resmin konusuna gelirsek; (bkz: matta incili)'ne göre (bkz: hamursuz)'un birinci gününde(bkz: on iki havari), isa'nın yanına gelirler ve bayram yemeğini nerede yiyeceklerini sorarlar. isa'dan aldıkları yanıt neticesinde belirlenen yerde toplanırlar. tabii bu sırada 30 gümüş karşılığında isa'ya ihanet eden (bkz: yahuda iskariyot) da masada bulunmaktadır. matta incilinde ki anlatıya göre; "akşam olunca isa, on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu. yemek yerlerken, 'size doğrusunu söyleyeyim; sizden biri bana ihanet edecek' dedi. bu söz onları kedere boğdu. teker teker, 'ya rab, beni demek istemedin ya?' diye sormaya başladılar. o da 'bana ihanet edecek olan' dedi, 'elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır. insanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor ama insanoğlu'na ihanet edenin vay haline! o adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.' dedi. bunun üzerine yahuda iskariyot, 'rabbi, yoksa beni mi demek istedin?' diye sordu ve isa'dan aldığı cevap 'söylediğin gibidir.' şeklindeydi."
yani son akşam yemeği, matta incili'nden alınan bu pasajın verdiği ilham ile yapılmıştır. esasen gerek leonardo'dan önce, gerekse sonra aynı konu birçok kez yorumlanmış, farklı şekilde resmedilmiştir. bu eserlere bakıldığı zaman genellikle genç havari (bkz: yahya)'nın başını, isa'nın göğsüne koymuş şekilde görürüz. bunun sebebi de bu sefer (bkz: yuhanna)'dan alınan şu sözlerdir; "isa bunları söyledikten sonra ruyhunda derin bir sıkıntı duydu. açıkça konuşarak 'size doğrusunu söyleyeyim; sizlerden birisi bana ihanet edecek' dedi. öğrenciler kimden söz ettiğinği merak ederek birbirlerine baktılar. öğrencilerden biri isa'nın göğsüne yaslanmıştı ve isa onu severdi."
referans : (bkz: yuhanna)13; 21,23, the bible society in turkey, yeni yaşam yayınları
leonardo'nun yorumundaki temel fark ise; "içinizden biri bana ihanet edecek" dediği o 'anı' resmetmiş ve bir ilke imza atmıştır. esere bakar bakmaz en amatör okuyucu bile isa'nın cümlesini yeni bitirdiğini fark eder. aynı konuyu tasvir eden diğer eserlerde statik bir şekilde yemek yiyen figürler görülürken, burada önemli bir ana tanıklık ettiğimizi hissederiz.
ayrıca (bkz: on iki havari)' nin hepsinin (bkz: antik yunan) filozofları gibi görünmesi ise (bkz: rönesans)'ın, antik yunan ve (bkz: antik roma) sanatına sürekli gönderme yapması ile ilgilidir. mesela resimdeki tavan figürüne baktığımızda, antik yunan döneminde uygulanan bir mimari teknik olan "(bkz: kaset tavan)" özelliği taşıdığını görülür.
bir diğer benzersiz özelliği ise oran ve orantı olarak (bkz: sanat tarihi)'nin en başarılı kompozisyonlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. isa'nın başına baktığınız ve onu merkeze aldığınız vakit, resmin her köşesine eşit uzaklıkta olduğunu fark edebilirsiniz.
yapıt, normalde (bkz: fresko tekniği) ile yapılması gerekirken; bilinmeyen bir sebepten ötürü (bkz: tempera tekniği) kullanılarak yapılmıştır. tempera, ortaçağ'dan beri kullanılan eski bir teknik olmakla beraber; tutkallı su ve boyanın, çoğu zaman da yumurta akıyla karıştırılmasından elde edilen bir boya türüdür. bu yöntemle beraber oldukça kalın bir boya katmanı elde edilir. lakin manastır'ın yemek salonunda eserin resmedildiği duvarın hemen ardında, epey büyük fırınlı bir mutfak vardır ve yapının altından da milano'nun su kanalları geçmektedir. bu da yapı içerisindeki ısının baya yüksek olduğu yönünde bulguları ortaya koyuyor. haliyle rutubete çözüm bulunamadı, nefes alamayan resmin yüzeyi çatlayıp kabarmaya başladı. fakat bu başyapıt, fresko tekniği ile yapılsaydı herhangi bir sıcaklık sorun haline gelmeyecekti. haliyle bugün (bkz: yuhanna) figürü, (bkz: mecdelli meryem)'e benzetilmeyecek ve (bkz: dan brown), birtakım şifreler içerdiğini iddia ederek, popüler kültürün ucuzluğuna bu eseri alet edemeyecekti.
muhakkak yanlışlarım vardır; sanat tarihi uzmanları muhakkak uyaracaklardır diye düşünüyorum.