Bitki yapraklarının(bazen kökünün veya aromasının) kaynatılması sureti ile yapılan içecek. Birçok çeşidi vardır. En çok tercih edilen türü Rize siyah çayı olmakla birlikte, dünya genelinde en çok çay tüketilen ülke de Türkiye'dir.
şimdi herkes çay içiyor. çay kültürümüzde çok yeni aslında. memlekette çay tarımı başlayalı daha 100 yıl olmamış. ondan öncesi kahve var. günün ilk öğününün adı kahvealtı'ndan yuvarlanmış kahvaltı olmuş. buna rağmen kahve içinler amerikan özentisi yaftasını yiyor şu memlekete gireli on birkaç yıl olmuş kahve zinciri yüzünden. çay eskiden pek bilinmezmiş bile. anacağızımın ağzından aktarayım. "biz eskiden çay bilmezdik. misafir gelince kahve yapardık. uzun oturursa bi daha yapardık. " kahveyi unutuşumuz 1970'lerdeki ambargo döneminde yaşanan yoklukla ilintilidir. ama bir unuttuk pir unuttuk. çay başlığında kahve güzellemesi yapmak da bir tür hata oldu ama kahve için kallavi bir yazı projelenmekte.
Cismani olarak verdiği lezzet, doygunluktan ziyade taşıdığı manevi anlam önem taşır bu topraklarda. Kahvenin aksine arası yalnızlıkla değil kalabalıkla iyidir. Öyle ki iki üç dost bir araya geldiklerinde dördüncüleri olan çay hemen yerini alır bardaklarda. İki insan tanış olup birbirlerini sevdiklerinde hemen birinin diğerine çay sözü verdiğine çok defa şahit olmuşsunuzdur. Artık yeni birine çay borcu vardır söz verenin. Aslında o söz basit bir içecek sözü değil, vefa sözü muhabbet sözüdür.
Bir bardak kadar küçük olmasına karşın zaman zaman koca bir derya kadar derin olan bu çay, pek çok güzel sözün de baş kahramanı haline gelmiştir.
Bir gün çay içelim seninle. Çaylar benden, manzara senden olsun. (Orhan kemal)
Sana verebileceğim çok şey yok aslında. Çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen. (Aşık veysel)
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan. (Necip FazıI Kısakürek)
Basit yaşayacaksın basit, sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit, çay, simit ve peynirIe. (YaIçın Ergi)
Her güIümseyişinde tüm üIkeye çay ısmarIayayım, seninIeyken bir yudum çay zenginIeştiriImiş uranyum gibi enerji veriyor bana. (Murat Menteş)
Duvarı nem insanı gam yıkar sözünü söyleyen atalarımıza cevap, adı bilinmeyen bir çay sevdalısından geliyor; "Neyse ki çayın demi var, hayatın gamına inat."
işlenmiş bitki yapraklarının sıcak ya da kaynar suya atılması ve demlenmesiyle hazırlanan aromalı bir içecek. üç temel çeşidi vardır; siyah, yeşil ve beyaz. çeşitli bitki ve meyvelerle karıştırılarak da hazırlanabilir. türkiye'de çay bitkisi doğu karadeniz bölgesi'nde yoğun olarak yetişmektedir. kimileri sabahları bundan bi bardak içmeden kendilerine gelemediklerini söylerler.
bi aralar sabah gelince ofiste çay içmek benim için resmen sorun olmuştu. elemanlar değişti de huzura erdim. yoksa gemileri yakmış, "artık evden kendi çayımı getiricem, sıcak su da var. yapar içerim mis gibi." demeye başlamıştım. iki çaycı; bi kız bi erkek, ikisi de atarlı ergen modunda dolaşıyolar. işinizi sevmiyosunuz anladık da bizim suçumuz nedir? sabah çay içmeyelim mi? bunu mu istiyosunuz? misal: gidip çay ocağından çayımı alıyorum sabah 8:15 itibariyle, sonra hanfendi taaaa 9'da ilk çayı dağıtırken dur bi de keyif çayı içelim diye çay bana diyorum. hatunun tepki "siz içmişsiniz ama, hiç içmeyenler var." hadiiii, buyur burdan yak! tamam var da ben kendim gittim aldım da içtim onu sen mi getirdin sanki a benim canım? gidip çay ocağından tekrar bi çay alınca içebiliyorum ama, neyin tribini yapıyosun sen bana içmişsin sen diye anlamadım ki.. bi de sanki sebil diye ceplerinden dağıtıyolar çayı, lütfediyolar.
raflarda satılan en güzel çaylardan biri çaykur'un tiryaki çayıdır. ancak bizim evde asla tek demlenmez bu çay. ne olursa olsun içine bir iki mama kaşığı seylan/kaçak çay ile iki şeker kaşığı tomurcuk çay atılır. bu karışıma alışıldığı zaman ise başka yerde çay içemez hale geliyor insan ister istemez.
Sıcak ve soğuk içilendir. Çay soğudu diye lavaboya dökeriz. Gider marketten ice tea alırız. Soğuyan çayı buzdolabında saklayıp, biraz limon ya da neyli isterseniz bir şişeye koyup ice tea olarak değerlendirebildiğimiz muazzam lezzettir.
japon kültürüyle ilgili bir dersimizde türkiye'de geçici olarak hocalık yapan bir japon hocamız derse çay seremonisi ile başladı. en az 10 ders çay seremonisine ayrıldı. tabii ki çoğu kişi (ben de dahil olmak üzere) bu konunun çok gereksiz olduğunu ve sadece meraklıların öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu.
neyse çay seremonisi dersleri bitti. diğerlerini bilmiyorum ama japonya'dan "çay seremonisi var gelir misin?" deseler "gelirim" demeye cesaret edebilecek kadar çay seremonisi öğrendim.
işte dananın kuyruğu da orada koptu zaten.
"ne işe yarayacak lan çay seremonisindeki oturma düzeni ve çay seremonisi davranışları?" derken iş saygı dili ve iş kültürü öğrenmeye gelince o çay seremonisindeki her şey teker teker karşımıza kimonolu adamlar yerine takım elbiseli adamlar olarak çıkmaya başladılar.
demek ki japon kültürünü öğrenmek için japonya'nın her şeyini bilmek gerekli diye düşündüm o an işte...
"egzotik bir tören" diyeceğimiz bir şey adamların iş yaşamının tam kalbinde...
gereksiz yere abartılmış içecek. her edebi lafın içine sokulmazsa da çatlayacak sanki. bu zamana kadar çay mı vardı? hep bir hava peşinde bazı insanlar.
Samimiyettir. Şirketlerde olmayandır. Hele ki çalıştığınız şirketin ana dili plaza dili ise orada çay diye bişey olamaz. Nerde kardeşim bir çay içirtmediniz.
O zaman size bir double sütlü caramel macchiato yapıyorum Hüsnü bey diyen bir Merve su yerine. Çay vereyim de keyfin yerine gelsin aslan parçası diyen bir Hüseyin abiyi tercih ederim.
maalesef demlemeyi bilmediğimiz içecek. çok üzülüyorum.
ülkece çaya bu kadar düşkün ve de dünyanın önemli çay üreticilerinden olduğumuz halde, iyi çay demlemeyi de, sunmayı da bilmiyoruz. alt tarafı çay, ne kadar zor olabilir ki taze ve mis kokulu bir bardak çay sunmak! ama biz zaten her şeyi baştan savma ve kalitesiz yapmaya alışmışız, huyumuz bu. ödümüz kopuyor birazcık yaşam kalitemiz yükselir diye. yok, başaramayacağız biz.
çeşitli bitkilerin yapraklarının, çiçeklerinin, köklerinin, gövdelerinin, kabuklarının, tohumlarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla elde edilen bir içecek türüdür.
Kişi başı çok fazla tükettiğimiz için rize de üretilenin bize yetmediği bundan dolayı ithal de ettiğimiz ürün. Başlıca tiryakileri arasında şahsım da vardır.
söze nasıl gireceğinizi bilmediğiniz durumlarda hayatınızı kurtaracak bahanedir.
vakti zamanında büyük sanayi sitelerindeki dev işletmeleri, kobileri, bazen kamu kurumlarını bazen de tarlalarda çalışan çiftçileri ziyaret etmemizi gerektiren bir iş aldık. aylar sürecek bir işti; onlarca farklı iş kolu ve insanla muhatap olmamız gerekiyordu. İçe kapanık ve utangaç biri olduğumdan epey korkuyordum aslında. Ve fakat edindiğim ilk büyük deneyim şu oldu: Sana sunulan çayı iç! Biz Japon ya da çinli değiliz, ne alaka değil mi? Değilmiş! Çay, bu tanışık olmadığınız birbirinden oldukça farklı insanlarla iletişim kurmanız için anahtar rolü oynar. Çay içen insana "bizden" gözüyle bakarlar. Belki büyük işletmelerde kahve de aynı işlevi görürdü, bilmiyorum, fakat çay girdiğiniz her kapıda söze başlamanızı sağlayacak tek ortak araçtır. "ne içersiniz" diye sorulduğunda "çayınız varsa içerim valla" demeniz aradaki soğuk dağları eritir, iki taraf da gevşemeye başlar. Hele de küçük sanayi işletmelerinde ya da çiftliklerde sizin karşınızda gerim gerim gerilen insanları rahatlatmak istiyorsanız, onlardan bir bardak çay istemeniz yeterli olacaktır. O zamanlarda edindiğim alışkanlık hala devam eder. Geçen yıl bir göçebe roman çadırında (göçebe romanlara çok nadir rastlarsınız, neredeyse hiç kalmadılar artık ve içine kapalı topluluklardır, size her zaman mesafeli davranırlar) semaverde çay demlediklerini görüp usulca sokulmuş ve geceye kadar o çadırda misafir edilmiştim. Benim gibi keyifle çay içen birini hiç görmediklerini ve her zaman benim için çay demleyebileceklerini söyleyip kucaklayarak uğurladılar beni. içtenlikle, sıcak bir gülümsemeyle, karşınızda oturan insanlara göstereceğiniz saygıyla birleşirse bir bakdak çay her engeli aşabilir. Çay böyle bir şeydir işte...