Tasavvufçu ve mistik bir kişilik olan (bkz: hallac-ı mansur) tarafından söylenen ve 922 yılında öldürülmesine sebep olan tümce.
Türkçeye " ben hakkım (tanrıyım)" olarak çevrilebilen bu cümle maalesef çağının (hatta bizim çağımızın da) çok ötesinde bir felsefeyi temsil ediyordu ve anlaşılmadı.
Peki hallac-ı mansur neyi kastetti bunu söylerken?
Tasavvufta fenafillah denilen bir aşama vardır. Tasavvuf disiplinine göre bu seviyeye gelen kişinin varlığı artık tanrı ile bütünleşmiştir ve o kişi bir başka deyiş ile yaratıcının bir parçası olmuştur. Tasavvufçular bunu da tanrının ruhumuzu kendi nefesinden üflediği düşüncesine dayandırırlar. Yani insanlar aslında tanrının bir yansıması ve ailesidir derler. Buna tüm evreni katanlar da vardır.
Bu felsefî düşünceler ana akım islâm'ın temsilcileri tarafından "kafirlik" belirtisi olarak görülmüştür bu yüzden bir süre tasavvufçular yerin altına çekilmiştir.
Girdiye konu olan kelimenin tasavvufun bir aşamasını temsil ettiğini söyledim. Peki o zaman niye hallac-ı mansur'u idam ettiler de diğer tasavvufçuları etmediler?
Cevabı oldukça basit. Çünkü hallac oldukça özlü bir dile sahipti ve kaba bir deyişle "sicili" kabarıktı. Daha öncesinde mesela "sizin taptığınız benim ayağımın altında" diyerek dönemindeki insanların paraya taptığını kastetmiştir ama yanlış anlaşılmış ve son anda affedilerek idamdan bir süreliğine kurtulmuştur. Ayrıca hallac'ın öldürülmesi (onu öldüren zihniyet) bence islam'ın statikleşmesine sebep olmuş ve statikleşen her şey gibi islam'ı da eskitmiş, bayatlatmıştır. O yüzdendir ki 10.yüzyıldan itibaren bir duraklama görülür. Etkileri uzun vadede o coğrafyayı etkisi altına alır.
Bu cümleden pek çok felsefî, sosyolojik ve teolojik çıkarım yapılabilir. Belli bir yerde yorumu okuyucuya bırakmak çok daha mantıklı olur. Benim tek söylemek istediğim şey, ne olursa olsun düşünmekten korkmayın ve asla durağanlaşmayın çünkü dogmalar durağanlıktan doğar bence. Ayrıca beni de dinlemeyin kendiniz düşünün yanılıyorumdur belki.
halk edebiyatından bir kavram. "ben tanrıyım" anlamına gelir. felsefik bakış açısıyla yüzde veya yaratılan her şeyde tanrının izlerini görmeye işaret eder. farklı yorumlayanlar da mevcuttur. bu söz, genel olarak hallac-ı mansur'a atfedilir.