-
nazım hikmetin adnan menderes için 1959 yılında yazdığı şiir.
kore savaşına türk gençlerinin gönderilmesi nedeniyle yazmıştır:
Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz,
iki hayın,
ve zeytini yağlı iki gözünüzle
bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli
ve topraklarına çiftliklerinizin
ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız,
iki tombul,
iki ak,
vıcık vıcık terli iki elinizle
okşarsınız pomadalı saçlarınızı,
dövizlerinizi,
ve memelerini metreslerinizin.
İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna eisenhower'in,
ve bütün kaygınız
iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
halkın tekmesinden korumaktır.
Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, Üniversiteli yedek subayı,
kore'de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.
-
öldürme ve yaralamalarda suçlu tarafın ödemek zorunda olduğu para veya mal. -
beslenme düzenini tanımlayan terim. rejim. ne var ki, kilo verme amaçlı düşük kalorili beslenme listeleri için kullanılıyor yalnızca. -
ömer seyfettin'in iç burkan bir öyküsüdür. -
bir süre önce @bugun de guzel gecsin'in gazı ile başladığım hadise. başlangıçtan itibaren üç hafta sonra alışılıyor geyiği çok da doğru değil onu söyleyebilirim. salsan bir bütün danayı gömerim şu an. ama fren yapıyorum işte. arada balatalar ısınıyor fren tutmuyor ama gidiyor bir şekilde.
ben yapabiliyorsam herkes yapar bence. henüz spor yapmaya bile başlamadan, 18.04.2018 de 89.2 ile çıktığım yolda 29.05.2018 itibarı ile 83.6'dayım... yani, yemeyince oluyor... aslına bakarsan yemiyor da değilim. misal eskiye nazaran daha çok ekmek yiyorum. eskiye nazaran daha az şekerli şey tüketiyorum. buradan edinilebilecek bir başka mesaj, ekmek yemiyorum diye diyet yapıyorum sanmayın kendinizi. ha karatay falan yapılıyorsa o ayrı mevzu.
demem o ki, güzel bişi aslında. sağlıklı besleniyorsun, bir de sporla destekleyebilirsen, çok daha sağlıklı bir insan oluyorsun. akıl sağlığına çare değil elbet. (bize deli mi diyorsun?) (hayır yaf) (peki) -
- dayanamiyorum agzima su cikolatayi atcam.
= [50-150] kkalori.
- amaan zaten diyet gitti artik, cikolata yedik. Ver gerisini de yiyelim de tam olsun madem.
=[ 500- 2000] kkalori.
Yapılan en büyük hatalardan biri "artık bugün kaçtı, yarın toparlarım" kafasıdır. Hani şu "pazartesi başlıyorum" kafası. -
hiç bir şekilde inancımın olmadığı hede. Cunku diyet sonucunu uzun sure (burada uzundan kasit 2-3 sene) koruyabilen gormedim. Haaa ben gormedim goren varsa yesillendirsin.
Gerek etrafimda gerek etrafimin etrafinda gerek magazinde gordugum hic kimse diyet sonucu verdigi kilolari geri almaktan kurtulamadi. Hal boyle olunca diyet denilen sey benim icin hos bir hayal gibi.
Tanidigim birisi diyet ve spor sonucu 35 kilo verdi, aman ne guzel, murati gordun mu erimis resmen, icinden bi murat daha cikmis...eee murat 1-2 sene boyle devam etti sonra murat yine 115 kilo. Niye cunku murat 1-2 sene deli gibi yuruyus yapti, yediklerine dikkat etti, ekmegi kesti, pilav makarna yemedi, salatasina yag dokmedi, 2 sene sonra normal yasantisina geri dondu, sonra nooldu, hooop gelsin kilolar.
Baska bir tanidigim diyet sonucu 15 kilo verdi. Bu adam hic spor yapmamisti. Sadece yemeyerek zayifladi, bunun ki 2 seneden de kisa surdu. Diyet gitti, kilolar geri geldi. Sabah kepek ekmegine tost, ara ogun, kuru kayisi, oglen pilav ekmek yok. Arada 2 galeta veya 4 grisini aksam bilmem ne. Bunlari birakinca nooldu, hooop gelsin kilolar.
Ben deniz de ayni dertten muzdaribimdir. Bi ara 96 kiloya kadar ciktim. Sonra bir gun sirtimdan cekilmis bir fotografa bakarken sirtimin utu masasi kivamina geldigini gorunce diyete basladim, uzerine hergun 15bin adim. Sabahlari yarim litre su icerisinine elma sirkesi, tatli minimum duzeyde, alkol yok vs aman ne guzel, 82 kiloya kadar geriledim. Sonra isin ucunu birakinca simdi tekrar 90 kiloyum.
Sonuc olarak diyet zamani hersey tamam da eger iki ogun arasinda kuru kayisiyi omrun boyunca yemezsen bu is olmuyor. Veya pilav yememe isini omrum boyunca yapmazsan olmuyor, veya omrun boyunca sirkeli su icmezsen olmuyor yani diyet size anlik, belirli bir periyod icin yardimci olurken siz eger omrunuzun geri kalanini buna gore degistirmezseniz bir ise yaramiyor. Omrunun geri kalaninda iki ogun arasini 4 grisini ile gecirmedigin muddetce bi anlami kalmiyor. Yada geri kalan zamaninda gunde 15bin adim atmazsan bi anlami kalmiyor. Ancak belirli periyor icin zayifliyorsun biraktiktan sonra eskiye donus kacinilmaz oluyor.
O yuzden diyet degil de hayat standardimi degistirmelisin, yeme icme aliskanligini degistirmelisin, yasayis tarzini degistirmelesin. Yoksa diyetle ancak dugun zamani o elbisenin icine girmek icin yardimci oluyor. -
hep tatlı nedeni ile bozduğum yeme alışkanlığını bir sistem altına sokmaya çalışan disiplin. tek başına işe yarayanı görmedim. -
kiminin kilo almak için kiminin kilo vermek için uyguladığı yemek alışkanlıklarını değiştirme ve yönetme planlamasıdır. -
ömer seyfettin'in "kimden yardım isteyeceğine dikkat et" temalı öyküsü.
"sayemde" lafını duymaktan nefret etmemin haklı sebebi.
insanlardan iyilik istemememin, "işine geliyorsa yardım et" tavırlarımın haklı sebebi.
insanlar yaptıkları iyilikleri yüzüme vuramıyorlar. "yapmasaydın" deyiveririm çat diye. kötü müyüm? hayır. ben de hiçbir zaman hiçbir şeyin lafını etmem. bir şeyi yaptıysam yapmak istediğim için yaparım, insanları gebe bırakmak, yapılanı yüze vurmak için değil.
"yapılanlar söylenmez ki her zaman. sömürmedim illa..." *
-- spoiler -- -
diyet kelimesi insanı baskı altına alıyor gibi.
Ketojenik besleniyorum yüzde doksan. Bu süreçte asıl karbonhidratın ne kadar adi bişey olduğunu keşfettim. Un tüketmeyince insan şiş ve yorgun olmuyormuş.Aralıklı oruç( Intermiddent festıng) denen olayı da yapıyorum. Çok enerjik ve hafifim. Temiz beslenmek zor bir olay, yemeğini taşımalısın, her gün yemek pişirmelisin, kimsenin ikramına evet dememelisin, strese girince çikolataya yumulmamalısın. Diğerlerini hallettim ama bazen yemek taşımayı unutuyorum ama çaba gösteriyorum.
Bu yaşıma dek diyetisyenlerin ısmarlama diyetlerinin br işe yaradığını görmedim. İnsan kendi ritmini keşfedince sonuç alıyor sanki.
Diyet demeyelim, yeni beslenme düzeni filan diyelim.tükaka diyet.
-
islam hukukuna göre, öldürme ve yaralamalarda suçlunun ödemek zorunda olduğu para veya mal, kan pahası, kan parası, kefaret.
Örnek kullanım: Kolunun diyetini ben verdim. Yoksa çolak kalacaktın. (Ö. Seyfettin) -
Sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, perhiz, rejim. -
diyet olarak bakılmadığı sürece başarıyla sonuçlanabilendir.
kaliteli beslenme ve düzenli spor sadece iyi görünmenizi yahut iyi hissetmenizi sağlamaz, aynı zamanda geleceğinize de yatırım yapmış olursunuz. bu işin yaşlılığı da var unutmayın. her yerde yöşöm törzö lölölö diye dinliyoruz, okuyoruz. ama şunu sorgulamıyoruz. bir kibrit kutusu büyüklüğünde peyniri nasıl yaşam tarzım haline getirebilirim? peynir sevmiyorsanız yemek zorunda değilsiniz. ıspanak suyu sevmiyorsanız kusa kusa içmeyin mesela. ya da kilo almak için çatlayana kadar yemeyin.
önerim bir diyetisyene gitmenizdir. elbette işini iyi yapan bir diyetisyen. size kibrit kutusu dediği an kaçın mesela. doğru diyetisyen size sadece kilo verdirmeyecek/aldırmayacak, aynı zamanda hayatınız boyunca nasıl beslenmeniz gerektiğini de öğretecektir. -
arkadaşımın hazırladığı liste ile yaklaşık 1 aydır devam ettirdiğim eylem.
- saat 11:00 sularında iki haşlama yumurtayla kahvaltı yapıyorum.
- 1 saat sonra sade filtre kahve içiyorum.
- 13:00 gibi şekersiz fıstık ezmesi & şekersiz kepeksiz tahin ile küçük bir - kasede yulaf yiyorum.
- akşam da sebze/tavuk veya pilav içeren bir yemekle günü kapatıyorum (en geç 18:00).
bu sayede 83'den 77 kg'a düştüm. hedefim ise 75 kg. (boy 1.82m) -
Ömer Seyfettin'in gore bir öyküsü.
bunu çocukken okutmuşlardı bana. inanılır gibi değil. çocuk kitapları serisindeydi, milli eğitim bakanlığı onaylıydı eski bir baskı da olsa. -
yemek yiyerek işlenen günahlardan arınma yolu.
gerçekten de yemek yerken alınan keyiflere eşdeğer acı çekmeden kilolardan arınmak mümkün değil galiba.
Tansiyon şikayeti ile gittiğim doktorun suçu yüksek kolesterole atıp beni diyetisyene yönlendirmesiyle evimin yakınlarında bir diyetisyen arayışına gittim. Yok hayır tabi ki yürüyetek gitmeyi düşündüğüm için değil, trafikten hoşlanmıyorum.
Hastane olsun ki kan tahlili falan kolay olsun diye hastane diyetisyeni seçtim. Randevu saati geldi gittim hastaneye.
"keltox bey diyetisyenimiz yan binada" dediler:
i.hizliresim.com/...
iyi de yan bina güzellik merkezi. yaradana sığınıp girdim içeri. Randevum oluğunu söyledim, biraz da erken geldim diyetisyen başka görüşmedeymiş. Sabahın körü oysa.
bir ara orada çalışanlardan biri diğerine "beyefendi niye gelmiş?" diye sordu.
ya, şimdi... ne desem. aklım karıştı. Merak edilen konu benim neden beyefendi olduğum değildir heralde. öyle doğmuşum.
geliş nedeni önemli. eğer "bu beyefendi yeterince güzel olmasına rağmen güzellik merkezinde ne işi var?" olarak sorulduysa iltifat kabul edebilirim. Yani evet bir erkeğin güzellik merkezinde ne işi olabilir?
Ortamdaki pembe renklerin hakimiyeti sayesinde kafaya dank etti ve paniğe kapıldım. Bilir kişi dediklerime akıl danıştım ama gülmekle yetindiler:
i.hizliresim.com/...
Neyse, kılı tüyü kurtardık vakit geldi girdik. Ölçtüler biçtiler biraz balık etli çıktım. Çok da kötü değilmişim:
Diyetisyen: Keltox bey güzel haber, yağlarınız bir yerde toplanmamış, vücudunuza eşit dağılmış.
Aklımdan geçen: Ne lezzetli etim vardır şimdi, mermer deseni olmuştur o off.
Sonrası iyilik sağlık. Mor tuşlu pembe hesap makinesinde yapılan hesaplar, hazırlanan listeler.
Listeye bakınca gayet makul görünüyor. Mesela 90 gram haşlanmış et. Çok hoş, yani yasak yok. Sefer tasımıza hazırlayıp iş yerinde yiyeceğiz tamam. olur bu.
Haliyle markete gidip alış veriş yaptım. Diyetteyiz diye eti biraz az aldım. Eve geldim baktım ki aldığım o küçücük parçayı 6 günde yemem gerekiyormuş. 6 gün ya 6 gün. Biz onu bir oturuşta yiyorduk.
Haşlattım, 6 parçaya böldüm. birini sefer tasına koyarken kedi kokuyu aldı geldi bacağımı tırmalamaya başladı. Parçalardan birini aldım küçük küçük doğradım kediye verdim canı çekti çocuğun.
arkamı döndüm salatayı hazırladım bir baktım gene gelmiş. Yüzüme baka baka yalanıyor yemiş eti. Ya kedinin 5 dakikada yuttuğu miktar ile neyse ya ben bir şey demiyorum.
Zamanında çok günah işledim peder. Kokoreçler yedim, iki bıçak arası ciğer kıyıp kuyruk yağına karıştırıp yufkalara dürdüm. Tost hafif olur diye kavurmalı tulum peynirli tostlar yedim kahvaltıda. Yumurta tok tutar sonrasında aç kalınca ağzım boş durmuyor diye sabahları tostun yanındaki yumurtaları ikişer üçer haşlattım. Çok haşlanınca zor yutuluyor diye rafadan yapıp kaşık kaşık içtim yumurtaları. Ağzıma kabuğu girdiğinde onu bile yedim kıtır kıtır.
yürümedim, koşmadım, hareket etmedim.
şimdi uzaklardasın... neyse ki zeki müreni görmeden köprüden önceki son çıkıştan çıkmak için girişimde bulundum.
ha, ikinci gününde böyle feryat figan yazılar yazdık. Bakalım geriye kalan 47 gün 16 saat 52 dakika da bir şekilde geçer. umarım.
Düzenleme: Buzlukta 4 tane 90 gramlık haşlanmış et var. Sizi de unutmadım olm, hesaplaşacağız elbet.