-
adında "kahve" geçen s.kindirik bir kafede, oturur oturmaz (amiri veya patron olacak g.t oğlanları tarafından yönlendirilerek) rahatsız edilmeniz için ve sipariş vermeniz için tepenizde dikilen garsonların olmadığı, istediğiniz gibi takılabileceğiniz bir tür kahve mekanıdır.
sıradan bir kahvecide, sıradan bir türk kahvesine 7tl ile 15tl arasında bir rakam öderken,
kocaman, iç iç bitmez kıvamdaki sütlü filtre kahveye 5,25tl ödeyerek ciddi bir keyf yapabilirsiniz.
"starbucks'a gitmek" mevzusu ciddi anlamda bir markalaşma gibi görünebilir; ama bu durumun eskilerde kaldığına inanıyorum.
özellikle son yıllarda her köşebaşında bir starbucks'a rastlamanız mümkün hale geldi. fiyatlarının cazipliğini de göz önünde bulundurursanız, geçekten övülmeyi hak eden bir marka haline geliyor bizim ülkemizde. -
mobil uygulaması sayesinde aldığınız içecekler karşılığı yıldız topladığınız, bu yıldızlar karşılığında da beleşe içecek aldığınız cafe zinciri. ben normal şartlarda espresso dışında kahve içmiyorum. tabi espresso menüdeki en ucuz içecek. haliyle beleş içecek hakkı kazandığımda bu hakkı en ucuz içecekle heba etmek işime gelmiyor. ben de ne yapıyorum, menüdeki uzun ve afilli, italyan kökenli isimlerden birisine sahip içeceklerden seçiyorum. lakin alışmadık götte don durmaz; bu uzun, yabancı kökenli içecek isimlerinin bir kerede dudaklardan süzülmesi için ciddi çaba sarf etmek, belki evde ayna karşısında tekrar yapmak ve daha da önemlisi medeni cesareti toparlamak gerekiyor. tabi iş bununla da kalmıyor. hakim karşısında ifade veren sanık gibi, siz söyledikçe karşınızda söylediklerinizi tekrar eden barista, arada yapıştırdığı sorularla kafanızı karıştırmaya çalışacak. bu, eğer içeceğin ismini bir çırpıda söyleyemedi iseniz işin sonunda elinizde saçma sapan bir içecekle dükkandan ayrılabileceğiniz sonuçlar bile doğurabilir. kısacası altın kural, ne istiyorsanız bir çırpıda derdinizi anlatıp baristaya boşluk bırakmamak. yoksa aşağıdaki gibi bir sahne yaşamanız içten bile değil:
-merhaba
-merhaba. bir adet entressso frasçino isytiyorum
-efendim?
-bir adet entressono fırabolçino istiyorum
-beyfendi anlayamadım, bir adet???
-ya işte şey, brestifillo branticillo
-beyfendi anlayamıyorum,
-ya işte, entrsoon frasfbinı
-???
-estrasimo fabricyo
-?????
-embrsosis fafafff
-??????
-brefolfini farpiçao
-beyfendi menüden gösterin isterseniz
-ha tamam, işte şu yukarıdan 5. sıradaki
-hangisi, espresso frappacino mu caramel macchiato mu?
-şey, entrsao fukfara
-anlayamadım beyfendi? caramel macchiato mu? beyfendi ne oldu, terlediniz birden?
-şey ondan işte, evet o, o olsun lütfen o...
-hangisi, caramel macchiato mu oluyor?
-hıhı, evet evet o olsun, bitsin bu eziyet lütfen...
-tamam, grande, venti?
-nasıl?
-hangi boy beyfendi?
-ya aslında boyu değil işlevi...
-yok, yani hangi boy bardakta beyfendi, grande, venti? yani büyük, küçük, orta?
-haaa, ya benim ikram var da onu kullanacağım
-ah tamam, küçük boy o zaman. yanında kahveli pasta vermemi ister misiniz?
-yoo
-havuçlu kek?
-yok, teşekkür ederim. ama şey unutmadan, yağsız süte lütfen.
-tamam, yağsız süte bir caramel macchiato.
-ohhh
-kahve bazlı mı olsun, süt bazlı mı?
-ney?
-içeceğiniz, kahve bazlı mı, süt bazlı mı?
-haydaa, kahve bazlı olsun
-sıcak mı olsun, soğuk mu?
-ala ala, ya ben bunu... tamam sıcak olsun o zaman, kafam karıştı iyice; ne almaya gelmiştim ben!!!
-kahvesini yumuşak içimli ister misiniz 1.25 farkla?
-yok hayır, ben sert seviyorum???
-o zaman 2 shot yapabilirim kahvenizi, nasıl?
-yok gerek yok
-tamam isim alabilir miyim?
-xxx
-xxx beye bir adet caramel macchiato, başka bir isteğiniz var mıydı?
-yok, ama şey yanlış olmaz değil mi, benim frafonfini fontrifiniydi, çok karıştı birden
-yok beyfendi işte caramel macchiato demedik mi?
-ya işte benim kafam karıştı iyice, daha önce de çok içtim ama...
-bir daha söyleyin isterseniz ben yardımcı olmaya çalışayım.
-efredssp rapfpfı...
-caramel macchiato
-ala ala ya, acaba diyorum başka bir şey miydi....
sonuç olarak, soğuk bir espresso frappacino alıp serinlemek için girdiğimiz cafeden, döktüğümüz soğuk ecel terleri eşliğinde elimize sıcacık bir karamel makiato alıp çıkma ihtimalimiz çok yüksek. ciddi çalışma, özgüven ve medeni cesaret istiyor baristalardan içecek istemek. bu yüzdendir ki espresso dışında içecek içmiyorum genelde... -
Babamın meğersem kahvelerin adını bilmediği için içeri girmekten çekindiği kahve zinciridir. Hatta geçenlerde yol üstünde beni görüp, starbucks’tan bana sade filtre kahve alır mısın demişliği vardır. Girip sade filtre kahve istedim ve buna şahit de ettim kendisini. Umarım artık kendine güvenirsin babacım seni kandıramazlar :) -
Göt kadar bahçesinde sigara hadi onu da geçtim püro içen andavalları barındıran kahve zinciri. En uyuz olduğum bir bu bir de kendi kendine çalışıyorum ayağına telefonla 1 saat konuşup kafa sikenler.
Bazı ülkelerdeki Starbucks sayıları;
İtalya 1
Belçika 26
Yunanistan 31
Rusya 135
İspanya 154
Fransa 175
Almanya 168
TÜRKİYE 470
Karton kutudaki 1 liralık kahveyi 15 TL’ye alıp olimpiyat meşalesi gibi elinde dolaştırdığı an statü atladığını sanan zavallılar... -
arada bir giderim. başım göğe ermez. fazla da oyalanmam, standart filtre kahvemi içer çıkarım. emekli bütçemi zedelemez. varsayıldığı kadar pahalı değil yani. çekirdek kahve alacaksam tschibo'yu tercih ederim. espresso içeceksem de gloria jeans'e giderim. starbucks büyütülecek ve üstünde tartışılacak bir şey değil bence. kaldı ki olmasa da eksikliğini hissetmem.
neticede starbucks sıradan bir kahve zinciri, ne elit, ne de gurme. üstelik dış kaynaklı tek kahve zinciri de değil. buna karşılık starbucks üzerinden yürüyen bir kutuplaşma var memlekette. her kutbu bitirdik bir starbucks kaldı demek istiyorum sayın seyirciler. -
ambleminde, şeytanı ve gizli bir tarikatı temsil eden figür olduğunu bilmeyen birçok insanın gidip kahve içtiği mekan. Araştırmadım lakin logonun altın oranla yapıldığını düşünüyorum. Ayrıca logosunun tarihsel gelişimine bakıldığı vakit, her güncellemede ufak birer ayrıntıyı gizledikleri de ortaya çıkıyor.
Mesela başında neden yıldız var? İlk logoda yok oysa ki. baphomet ile bağlantısı ne? Yoksa o yıldız bahsedilen gizli tarikat olan baphomet yıldızı mı? Logolar çok benziyor hatta birebir aynı. Her birinin bir anlamı var. harbiden masumca hazırlandığını düşünmüyorum.
-- spoiler --
İnternetteki tanımda bu yazıyor ancak logonun anlamının bu olduğunu düşünmüyorum.
''Starbucks, yeşil bayan simgesini Yunan mitolojisindeki Siren'den alıyor. Siren'ler, mitolojide denizcileri güzellikleriyle kandırıp öldüren tehlikeli canavarlar olarak karşımıza çıkıyor.''
-- spoiler -- -
Güzel de şu kasa önünde hocasıyla deney düzeneği tartışır gibi uzun uzun tarif icadeden tipler bayıltıyor. "Bilmemne moka olsun ama dur o Kenya kahvesi miydi? Nasıl kavruluyor? Yok o olmasın etiyopya haramilerinin şapkasında kuruyan olsun icine bir şat expresso... yok yok sütünü de soya sürü yapın ama havuca yatırın..."
beaaaaah! Abi kahve içcen ya. Sanırsın bütün Kuzu çevirmeye kuyusunu sosunu anlatıyor. -
saatlerce rahatsız edilmeden das kapital 'inizi okuyup americanonuzu yudumlayabileceğiniz mekan .
Espresso bazlı frappesinin ve bergamot aromalı çayının hastasıyım. Birde üç dört sene evvel yoğurtlu muzlu bir frappesi vardı ki aman aman... Sezonluk olduğu için bir daha göremedik yüzünü. Neyse...
İçinde bende dahil (aslında kahve işini evde halletmeye başladığımdan beri uğramıyorum artık) her türden insan görebilirsiniz de, benim en uyuz olduğum tip, puro içen tipler.
asıl işinde, yani kahve konusunda nasıllar derseniz, içerken en az keyif aldığım espressolar starbucks'in, gerisinden de anlamıyorum zaten. Yukarıda Dediğim gibi, demlikle verdiği bergamot aromalı sallama çayı bence en keyifli içeceği.
Ne Olursa olsun, starbucks yarattığı konseptle her türlü muadilinden fersah fersah önde bir şekilde. -
lüks sayilacak hatta ortalama üstü fiyatlari olmamasina ragmen türkiye'de neden lüks bir marka havasinda elestirildigini anlamadigim dünyanin en büyük kahve zinciri.
türkiye'deki ortalama bir kafe ile fiyatlari ayni, hatta 1-2 lira dusuk ama buradan kahve icenler neden elestiriliyor gercekten anlamiyorum. yazmak isteyen varsa zevkle dinlerim.
türkiye'de ozellikle son zamanlarda uzun zamandir gorusmedigim arkadaslarimla gorustugumde burayi cokca tercih ediyorum. cunku 2-3 saatlik oturma karsiliginda 1 sise su, 1 dilim kek, 2 fincan kahve ve 3 bardak cay icmek istemiyorum. sohbetimi ikide bir garsonun baska bir isteginiz var mi diye bolmesini ve icmeyince baski altinda kalip muhabbetimi sekteye ugratilmasini istemiyorum. yuksek muzigi kismalarini istediginizde 5 dakika kisip sonra tekrar acmalari ve rahatsiz sandalye yahut koltuklarinda birbirinizi duyasiniz diye one egilip sirtinizin aci icinde birakmaniz bence akil kari degil. kalitesiz kahvelere ederinin iki kati odememe ragmen bu sorunlari neden cekeyim?
ustundeki komplo teorilerine de hic kulak asmiyorum. diger isletmeciler bu konsepti getirsin, amerika'nin israil'in oyununu bozsun. hadi osmanli torunlari, bekliyoruz! -
gidenlerin gittiğini, gitmeyenlerin gitmediğini illa gözümüze sokmak istediği kahve zinciri.
ürünlerle ilgili yorumunu yapacaksan, önerini şikayetini dile getireceksen söyle ve git kardeşim. uzatmanın anlamı yok.
insanların bunun üzerinden birbirine nefret kusmasının hele herhangi bir mantıklı açıklaması yok. -
türk kahvesini ortalamanın üstünde büyüklükteki bir fincan ile servis yapıyorlar. yanında bir şişe su ve lokum da veriliyor. fiyat olarak da beş lira civarı bir şey ödüyorsun. kimse de tepende dikilip ne zaman kalkacağının hesabını yapmadığı için keyifle dergini okuyabiliyorsun.
Bugün herhangi bir mekanda içebileceğiniz kahvelerin fiyatı emin olun daha fazla.
-
role models filminde süper bir geyiğin konusudur bu tip kahve zincirlerinde satılan italyanca kahve isimleri:
danny: can i get a large black coffee?
barista: a what?
danny: large black coffee.
barista: do you mean a venti?
danny: no, i mean a large.
barista: venti is large.
danny: no, venti is twenty. large is large. in fact, tall is large and grande is spanish for large. venti is the only one that doesn't mean large. it's also the only one that's italian. congratulations, you're stupid in three languages.
barista: a venti is a large coffee.
danny: really? says who? fellini? do you accept lira or is it all euros now?
yutup
türkçe meali:
-bir de büyük boy kahve.
-bir ne?
-büyük boy kahve.
-"venti " mi demek istediniz?
-hayır, büyük demek istedim.
-"venti" büyüktür.
-hayır. "venti" 20 demektir. büyük boy, büyüktür. uzun da büyüktür. "grande " ispanyolca büyük demektir. burada büyük anlamına gelmeyen tek sözcük "venti". ayrıca italyanca olan da tek sözcük. tebrikler! üç dilde aptal olduğunuzu ispat ettiniz.
-dinle, geri zekâlı. "venti" büyük kahve anlamına geliyor.
-gerçekten mi? kim demiş? fellini mi? lira kabul ediyor musunuz, yoksa euro mu oldu?
-
sevenlerinin polatlı'da boş bir arazide şubesini aradığı efsanevi kent:
twitter.com/... -
mcdonald's gibi türkiye'de amerikan emperyalizmiyle özdeşleştirilmiş, "sovyetleri onlar batırdı!" gibi bir efsaneye konu olmuş şirket bile 6 şubat 2023 kahramanmaraş depremleri sonrasında bölgeye yardım götürürken türkiye ayağı sessiz kalmış ve ancak günler sonra "aman yardım yapalım da ağzımızın tadı kaçmasın" tadında göstermelik bir yardımda bulunmuş olan ikinci dalga kahve kültürü ürünü.
şirketin resmi açıklamasına ulaşamadım ama galiba "şirket olarak bu tarz politikalarımız yok" denilmiş. ama abd'de gayet de var bu tarz işleri. mesela abd'de yiyecek bankası ortaklıkları falan var. demek ki türkiye operasyonlarını yöneten şirkette var bir sıkıntı.
kalvinist bir arkadaşım dünya çapındaki tüm starbuckslar için "şeytanın kahve dükkanı" derdi, o geldi aklıma... -
artık tamamen ders çalışmak için kullanılan bir cafe haline geldi. iyi oldu hoş oldu da kütüphanede yer bulamayıp buraya gelip yine yer bulamamak birazcık hoş olmuyor. -
amerika'da benzincide bile kahve satılır. biriyle denk geldiğinde ya da dur ulan bir kahve sigara içeyim dediğinde, a neyse starbaks varmış deyip tercih ettiğin yerdir. bedava diye dağıtanın 1 dolara verdiği kahveyi 1.25 e içersiniz, bir kutu kola da 75 centtir ya da 1 dolardır zaten. alım gücüyle 1 dolar=1 lira olarak bakarsanız olaya, kimse kalkıp 7 dolar bir kahveye vermez ulan. -
kahve içmeyen ve kahve kültürü bir hayli zayıf bir insan olarak mecbur kalmadıkça gitmek istemediğim mekan. çünkü ahiret soruları gibi sorular soruyorlar. ve ben, tukenmekte olan kisi'nin girdilerini okurken olduğu gibi, bu soruların yarısını anlamıyorum.
misal, benim içebildiğim tek kahve türevi olan sütlü nescafe diye bir ürün yok. başta nescafe satmıyorlar zaten. ama git çay ocağına veya herhangi bir kafeye, "bir tane sütlü nescafe" de, "abi bizde jacobs var o olur mu" demezler. hemen kapıp getirirler. aynısını starbucks'da de yiyorsa.
öyle stresli bir mekan benim için. parasını pulunu geçtim. eziyeti yeter. -
en büyük dükkanını shanghai'da açmış olan kahve firması.
açıkçası asya'da bu tür girişimler yapmak epey riskli. çünkü daha çok çay içiliyor o taraflarda. örneğin japonya'da pepsi, coca-cola falan bile yeşil çay aromalı satılıyor. adamlarda öyle bir çay manyaklığı var.
ayrıca en ucuz ürünün 78 yuan olduğu bir kahveci, çin şartları için epey lüks kaçmakta.
bir bildikleri var ki açtılar demek ki... -
herhangi bir şubesinde, hiç bir şey yemeden/içmeden istendiği kadar oturabiliniyormuş.
mesela ders çalışmak istiyorsunuz ama açık havada ferahlamak istiyorsunuz, evin içine tıkılıp kalmak istemiyorsunuz; ve fakat paranız da yok..
gidiyorsunuz bir starbucks şubesine, açıyorsunuz defteri kitabı..
her çalışana ilk öğretilen şey "sakın kimseyi rahatsız etmeyin, ellemeyin, kaldırmayın, sipariş falan sormayın"mış.
tevekkeli değil; her starbucks'ta mutlaka bir masada laptop'ını açmış çalışan bir zat, başka bir masada defteri kitabı açmış ders çalışan öğrenciler, başka bir masada da oturmuş kitap okuyan bir kişi görürsünüz. -
bu starbuckslarda soruyorlar ya karton bardağın üstüne yazmak için isim neydi diye. kendi ismim baristalara tuhaf geldiğinden çoktan bıraktım. ayşe diyorum kolaylık olsun diye. henüz üstünde ayşe yazılı bir bardak alamadım. ayşen, aysel, neşe ve en harikası yanlış anlamanın şahikası hacer. ben mi söyleyemiyorum onlar mı anlamıyor bilmiyorum. dört harfi tutturan yok neredeyse. loto filan oynamasınlar hiç. -
gezi parkı eylemleri sırasında, şubelerinden birinin duvarına "yaşasın tam bağımsız kuru kahveci mehmet efendi" yazılan zincir. -
bok gibi kahvesi olan mekan... bak bunu ben diyorum. baştan anlatayım.
ben çocukken türk kahvesi vardı sadece. onu da bize içirmezlerdi. kahve içince kararırsın demişlerdi. ben de zenci olmayayım diye içmedim. sonra büyüdüm, ama yine içmedim. sanıyorum ilk kahvemi, kız istemeye gidince içtim. dedim boşuna tuz biber vesaire koymayın, zaten kahvenin normal tadını bilmiyorum...
sonra yıllar yılları devirdi. ben yaklaşık bir sene önce, şirketin merkez ofisine geçtim. böyle söyleyince çok havalı oldu di mi? konteynır lan. dört tane. merkez ofis o. ama içi güzel bak. bir ara foto paylaşırım. merkez ofisin numarası şu, sürekli kahve pişiyor mekanda. ki gittiğim ilk zamanda, çekirdek kahveden espresso yapan iki tane de makine vardı. ee biz de lavazza satıcısıyız. kaldı ki onları internette satışa açan adam da benim. işte o günlerde, sürekli kahve kokuları arasında yaşayan birisi olarak kahve içmeye başladım. hem de espresso ile. taze çekirdekten. tadını alınca, insan istemsizce müptelası oluyor. ve haliyle bir süre sonra, neymiş bu starbucks diye denemeye de karar verdim. ve denedim.
o zaman neymiş? bok gibi kahvesi olan mekanmış. gerisi hikaye.
ha zaten filtre kahveyi, americanoyu kahveden saymıyorum şahsen. americano dediğin şey zaten espressonun su ile seyretilmiş hali. filtre kahve iyice işe yaramaz. ama starbucks'ın espressosu da bir işe yaramaz.
verilen paraya yazık. şu açıdan gidenleri anlayabiliyorum. kahveni al, geç otur, ikide birde taciz eden garson falan yok. eyvallah. ona lafım yok. bir mekanda başka bir arzunuz diyen birilerinin olmaması güzel bir şey. ama işte kapıda sıra bekleyenleri, ellerine isimlerinin bilinçli olarak yanlış yazıldığı bardakları almak için kuyrukta bekleyenleri anlamıyorum. değmez çünkü.
bir de o isminizin hatalı yazıldığı bardakları lütfen paylaşıp durmayın. çünkü o hep viral reklam amaçlı. -
kahve seven bilir, kahvenin güzelliği, çekirdeğinin geldiği ülkeye göre büyük fark yaratır.
her ülkenin kahve çekirdeğinin aroması farklıdır.
starbucks büyük bir zincir, standardı hep aynı tutmak için ya tüm kahveyi aynı ülkeden temin etmek, ya da kahveyi aşırı kavurup ülkesel farkı yok etmek durumundadır.
starbucks, 2. seçeneği tercih etmektedir.
kısaca kahveden zevk almak istiyorsanız, 3.nesil kahve dükkanlarına bir el atın. french presste mi, aeropresste mi, chemex'te mi yoksa v60'ta mı demlendiğinin çok bir önemi yok.
aero, moka pot hemen hemen aynı. ikisi de espresso kadar basınçta(espresso 8-9 barda demlenir) olmasa da iyi bir basınçla(ikisi de yaklaşık 3 bar basınçla) demlenir.
filtre, chemex ile v60'ın da demlendiği aletin şekli şuklu dışında farkı yoktur. chemex'te kahveyi bir cam kaptan öbürüne alıyorlar falan ama şekilden şukuldan ve soğutmaktan başka işe yaramıyor. neticede üçü de pourover demleniyor.
siz kahvenin çekirdeğinin geldiği ülkeye ve o ülkenin aromasına varmak için çekirdeğin o anda öğütülmesine dikkat edin.
o yüzden starbucks hava kasmak dışında bir işe yaramaz. ha bi de içinde oturup beleş wifi kullanmak.
kahve seviyorsanız dediğimi uygulayın. ve evde de kahveyi kendiniz çekip kendiniz demleyin. -
insana değil bulunduğu bölgeye değer katan kahve dükkanı.
girdi'nin alternatif versiyonu:
insanı değil bulunduğu bölgeyi sınıf atlatan kahve dükkanı. -
hakkında yıllar boyunca değişen fikirlerim olsa da nedense uzaktan bile olsa sevmeye devam ettiğim, aralarında huzur hissettiğim şubeleri olan kahve satan dükkanlar zinciri.