haset ekseninde çizdiğim bir sınır var. bu sınırın iki tarafı var. kişisel ilişkiler ve geneliyle sosyal çevre oluşurken baz almak istediğim ilk kriterlerden biri bu sınır. bir şekilde, doğal biçimde meydana gelen rekabet odaklı bu dürtüsel eğilimini tanımlamayan, tanımlamaktan kaçan, zaafının dikine giderek çocuk kalan her insan acizdir.
bu düşüncemde aslen etkili olan şey, "o kişinin beni olumsuz etkilemesi, moralimi bozması" değil; dikkate almama(alamama) turnusolünü elde etmiş olmam. aklı baz aldığınız sürece, tıpkı haset gibi, turnusole konu olabilecek birçok "kendilik öğesi" var. ayırt edici olabilmenin şartı ise doğruyu arzulamak.
okunması gereken terapi veya bilgelik kitapları yok. aşamayacak olana dünyayı verseniz aşamaz. dış etkenlerin sunduğu çözüm sanrısının yarattığı girdabı değil, içsel kontrolün esas alındığı kaygısız bir çemberin hükümranlığını hayal ediyorum.
"doğru bilginin varlığı" hususunu nesnel(bilimsel) düzleme yatıramasak da, "niyet doğruya giderken" inşa olan sevgi ve güven çatısı altında yaşayabiliyoruz. hissedebiliyoruz bu ortaklığı iliklerimize kadar. bütün bunların üzerine düşünebilmenin kendisi bile harika bir yeti.
bir aralar hayatımda kısmi "motto" haline getirdiğim şu aforizmamsı ve hafif süslü cümlemi mahrem alanımdan çıkarayım, naçizane:
"bakış açını genişletmek istiyorsan bakış açını gözlemle."
Çocuğu olamayan çiftlerin, olanlara karşı beslediği inanması güç bir versiyonu var:
Ortada fol yok yumurta yokken durduk yere, ortamda "e bizde çocuk yok gezeriz hayatımızı yaşarız siz yapamayacaksınız" diye laf atanlar. Çocuğu hastaneye kaldırılında gülümsemesini saklayamadan anlatanlar. Hatta gelişim bozukluğu olduğunda...
Ben bundan daha aşağılık halini görmedim. Ama bir de, çocuğu olanların, olmayan ve hayatını yašayanlara beslediği takıntılı sürümü var. Genelde "artık çocuk var" diye kendini hayattan kopartmış, gençliğini kapatmış pişmanlar yapıyor:
Yine durduk yere, ve hatta sabahın köründe arıyor herif "daha uyanmadınız mı? Oh tabi çocuk yok gece takılıyorsunuz. Sabah uyandıran yok", "oh tabi çocuk yok yiyorsunuz paraları kendinize", "şimdi gezin bakalım ben sizi çocuk olunca görürüm, o zaman bizimkiler büyümüş olacak, biz size gülcez"