11 eylül saldırılarında kız kardeşini kaybeden klitzman'ın depresyona girmesi, psikiyatr olmasına rağmen bunu teşhis edememesi ve depresyonda olduğunu fark ettikten sonra sürecin hasta açısından nasıl olduğunu deneyimlemesiyle ve aslında her şeyin hayal ettiğinden ne kadar farklı olduğunu idrak etmesiyle başlayan kitap, çeşitli ve çoğu ölümcül hastalıklara yakalanan doktorların kendi hastalıklarını teşhis etmekte geç kalmalarıyla, bire bir kendi uzmanlık alanları olmasına rağmen ilk işaretleri görememeleriyle ve neredeyse hepsinin etraflarındaki insanların baskısıyla ya da ciddi semptomlardan sonra hastaneye gitmeleriyle devam ediyor. meme kanseri teşhisi konulan bir doktorun şu sözleri konuyu özetler sanıyorum:
"it’s arrogance: ‘i’m a doctor, i’m protected.’ it’s a myth: ‘i know how to take care of myself and diagnose my problems.’ doctors think it will never happen to them. but that is such a mistake. because it can and probably will happen."
kitap boyunca kendi kendilerini tedavi etmeye kalkışmaları, en huysuz hastalarından daha huysuz hale gelmeleri, hemşirelere davranış şekilleri, dertlerini doktorlarına tam olarak anlatmadan sadece ipuçları verip "bakalım hastalığı teşhis edebiliyorlar mı" diye doktorlarının yeteneklerini test etmeleri (gerçi bunu ben de yapardım muhtemelen) kiminin test sonuçlarını görmeyi reddetmesi gibi hiç beklemediğim birçok irrasyonel tutumu benimseyen doktorlar ara ara yuh dedirttiler. eğitimli ve konuya hakim bir kitlenin daha yapıcı ve sakin davranmasını beklerdim açıkçası. doktorlar bile böyleyse biz sade vatandaşların manyaklaşması daha anlaşılır gelmeye başladı.
bazı yerlerde de ciddi ciddi moralim bozuldu. hiv pozitif bir doktor hastalığı ilerledikçe koşuya çıkamaz hale gelir ve bu konuda yapabileceği bir şey olup olmadığını kendi doktoruna sorar; ancak doktoru bunu önemsemez "bunu mu dert ettin şimdi" benzeri laflar eder. hayatı koşmak ve hareket olan biri olduğum için en çok empati yaptığım hasta bu oldu. bu konuda şöyle demiş, aşırı empatiden dudaklarım titreyerek okudum: "running meant everything to me. it was how i got out my frustration and anger. i got a runner’s high. it was an escape. but my aerobic capacity went down. my internist didn’t take that as seriously as i wanted. she’d say, ‘you’re such a jock!’ i often felt that if i couldn’t run, i’d just as soon die. in childhood, i felt bad that i couldn’t do anything athletic."
--
spoiler --