1. tam adı marcus vitruvius pollio olan antik romalı mimar/mühendis.

    antik dönemler, siyasi propagandanın mimari faaliyetlerle yoğun olarak yapıldığı zamanlardı. ihtişamlı yapılar aracılığıyla kentlerin zenginliği, hükümdarların kudreti vurgulanıyordu. bu anlayışın izlerinin en net görüldüğü yerler de hiç şüphesiz roma'nın hükmettiği alanlardır. roma'nın kültürünü bugün hala ayakta duran yapılarından izlemek aslında bizim şansımız değil, onların kentlerini büyük bir ciddiyetle kurmasıyla alakalı. yani adamlar 2000 yıl öncesinde, her anlamda bizim bugün sahip olamadığımız vizyona sahipti. mesela bugün açıp roma'nın siyasi tarihini okuduğunuz zaman, bitirdiğinizde amerikan siyasetine hakim olursunuz. yani aslında roma'yı tanımak, günümüzü tanımak anlamına geliyor.

    neyse konuya dönersek vitruvius, mimarlıkla ilgili derli toplu halde yazılı bir eser bırakan tek romalı mimardır. mimarlık ve mühendislik alanında çok önemli bilgi ve tecrübelerini derleyerek on kitap halinde yayınladığı "de architectura" isimli eserini iö. 31 yılında tamamlayarak, kendi dönemi ve sonrası için muazzam bir miras oluşturmuştur. dönemin geleneği olarak da eserini imparator augustus'a adamıştır. kendisi de zaten iö. yaklaşık 90-20 yılları arasında yaşamış ve bu süre içerisinde roma mimarisine kıymetli yenilikler katmıştır.

    aslında vitruvius'tan bahsederken sadece mimar demek yetersiz kalır. antik devirlerde mimarlık ve mühendislik birbirinden ayrı dallar değildi. mimarlık eğitimi alıp, jül sezar’ın hizmetinde çalışmış ve bu dönemde ağır savaş aletleri üzerinde uzmanlaşmıştır. yüksek iş ahlakı ve mesleki yeterliliği sayesinde sezar’ın iö. 44 yılındaki ölümünden sonra, actium savaşı’yla roma tarih sahnesine çıkan octavianus’un da dikkatini çekmiştir. octavianus’un, roma’nın çehresini oluşturan mimari düzenleme ve yeniliklerinde vitruvius aktif rol almış ve ömrünün sonuna kadar maaşa bağlanmıştır. ailesine dair pek kanıt yok, sadece bir yazıtta ailesinin formia kökenli olduğunun yer alması sebebiyle vitruvius’un formia doğumlu olabileceği düşünülmekte ancak kesinleşmiş bir durum yok ortada.

    şimdi günümüz anlayışıyla durum değerlendirmesi yapınca, iki çok önemli hükümdarın gözbebeği olan ve ömrü boyunca maaş garantisi altında yaşayan bir kişinin yan gelip yatmasını, keyfince yaşamasını bekleriz. ama sorsan modern çağ insanı biz oluyoruz. işte bu kokuşmuş zihniyetimize vitruvius bir tokat atıyor ve "mimarlık mesleğinin etik değerlerini korumak, iyi mimarlar yetiştirmek" adına kendisinden önceki mimari bilgilerle, kendi deneyimlerini harmanlayarak bir eser oluşturuyor ve bu eserde; iyi bir mimarın sahip olması gereken bütün özelliklerden bahsediyor.

    vitruvius’u böyle bir eser yazma iten birkaç sebep var aslında. bunlardan en önemlisi; mimarlık hakkında yaşadığı döneme kadar yazılmış kitaplardaki eksiklikleri tamamlamak ve engin bilgilerini gelecek nesillere aktarmaktır. bir diğer sebep ise; roma’da mimar olmayan kişilerin kendini mimar olarak tanıtması ve baştan savma yaptıkları işler sonucunda mimarlık mesleğinin saygınlığının yitirilmesine neden olmalarına kayıtsız kalamamasıdır. bu sebeple de eserinde geleceğin mimar ve mühendislerine teknik bilginin yanı sıra meslek etiği de aşılamak istemiştir.

    mimarlık mesleğinin saygınlığının korunabilmesi için iyi eğitilmiş ve etik sahibi mimarlar yetiştirilmesinin gerektiğini belirten vitruvius'a göre iyi kurulmuş şehirler, iyi eğitimli mimarlar sayesinde mümkündür. iyi bir mimar ise hem teorik, hem de pratik bilgiyle donatılmalıdır. ayrıca eğitim sadece bunlardan ibaret olmamalı, mutlaka edebiyat, geometri, aritmetik, teknik resim, hukuk, müzik, ahlak felsefesi, astronomi, doğa felsefesi ve tarih gibi farklı bilim dallarını da barındırmalıdır. bu konularda eğitilen bir mimarın doğanın kusursuz işleyişini mantığında oturabileceğini, doğanın muazzam işçiliğini eserlerinde yansıtabileceğini belirtir. vitruvius’un bu çok yönlü eğitim anlayışının temelinde ise doğadaki uyum ve estetik güzellik olgusu yatmaktadır.

    bunlarla birlikte mimaride yalın, doğal, akılcı ve kesin çizgilere dayanan bir anlayışı benimsemektedir. ona göre doğa çok iyi bir öğretmendir ve mimariyi doğadan bağımsız düşünmek büyük bir hatadır. yapılan her bina hem işlevsel, hem sağlam ve hem de güzellik açısından kusursuz bir estetiğe sahip olmalıdır. mimaride doğa taklit edilmelidir ve parça-bütün ilişkisi gözetilmelidir. tıpkı insan vücudunun belli bir oranla dizayn edilmesi gibi mimari parçalarda bu uyum yakalanmalıdır. bu uyum anlayışı, asırlar sonra rönesans’ın önemli isimlerinden biri olan 'yi de etkilemiş ve adlı çizimine ilham olmuştur.

    vitruvius'un mimarlık anlayışına küçük bir örnek verelim.

    yunan mimarisinde olarak bilinen pazar yerleri stoalarla çevrilidir. roma mimarisinde agoralar forum, stoalar da portiko olarak yeniden düzenlenerek kullanılmıştır. vitruvius’a göre portikolar yalnızca forumların etrafını sınırlamak amacıyla kullanılmamalıdır. ona göre tiyatroların yakınlarına da portikolar yapılmalıdır. özellikle sahne binasının arkasına yapılması ve olası bir yağmurla oyuna ara verildiği takdirde, insanlara sığınak alanları sağlanmış olunmalıdır. bu yapıların aynı zamanda koro için çalışma alanı sunan geniş bir mekan özelliğini taşıması gerektiğinden de bahseder.

    vitruvius açık havada yapılan yürüyüşlerin sağlığa çok faydalı olması nedeniyle portikoların arasında üstü açık olan alanların bahçelerle süslenmesi gerektiğini belirtmiştir. özellikle yeşil bitkilerden yayılan temiz havanın gözlere iyi geldiğini, gözlerden ağır salgıları boşaltıp, keskin ve berrak bir görüş kazanılacağını savunmuştur. ayrıca yürüyüş sırasında bedenin ısınıp, taşıyamayacağı fazlalıkları dağıttığını ve temiz havanın bu azalmalardaki nemi emdiğini söylemektedir (bildiğin kilo vermek). bu durumu bataklık alanlara benzetir. yeraltındaki kirli sulardan ya da bataklıklardan hiç buhar bulutlarının yükselmediğini, ancak üstü açık alanlarda güneşin doğarken sulak yerlerin rutubetini havaya yükselttiğini, bu yüzden de üstü açık yerlerde bulutların toprağın nemini emmesi gibi havanın da insan bedenindeki hoş olmayan salgıları emdiğinden bahseder. bunlara dayanarak da şehirlere çok geniş, havadar ve üzeri açık yürüyüş yolları yapılmasını bir zorunluluk olarak görür. büyükşehir adındaki kaos merkezlerinde yaşayanlar sanırım ne demek istediğini çok net anlamıştır. devam edelim.

    bu yürüyüş yollarının her zaman temiz ve kuru kalması için inşa sırasında öncelikle alanın çok derin kazılıp temizlenmesi gerektiğini, sağ ve sol yanına taş künkler döşenip, yola bakan duvarın içine uçları künklere eğilen borular yerleştirilmesini söyler. bilin bakalım neden? evet, kanalizasyon! böylece kanalizasyon sistemi halledilmiş olan alanın önce kömürle doldurulup, ardından da üzeri kaba kum atılıp düzleştirilerek kömürün doğal geçirgenliği ile boru ve künk sisteminin fazla suyu çekeceğini ve yürüyüş yolunun kuru kalacağını söyler. en ufak bir yağmurda yolları felç olan, bodrum katındaki evleri su basan şehirlere selam olsun. bitti mi? elbette hayır.

    bu mantıkla inşa edilen yürüyüş yollarının aynı zamanda depo işleviyle de kullanılması mümkündür. beklenmedik bir kuşatma sırasında, yemek pişirmek için şart olan ve temini oldukça zahmetli bir iş olan odunun tedarik edilmesi açısından oldukça önemlidir. sıkıntılı bir dönemdeyken talimatlara göre yürüyüş yolları açılıp, kişilere mensup olduğu kavme göre belirli miktarlarda odun dağıtılarak zor zamanlarda vatandaşların ihtiyaçlarını karşılama bakımından oldukça verimli yapılar haline getirilebileceğini belirtir. hala kar yağışından önce yolları tuzlamak gibi basit ve gerekli önlemleri almayıp, kazalarda onlarca insanın ölmesine alışkın olan bizler için ütopik önlemler.

    vitruvius bu bağlamda portikolarla çevrili yürüyüş yollarının temel iki faydası üzerinde durur. bunlar barış zamanında sağlık ve savaş zamanında emniyet sağlamasıdır. bu nedenle sadece tiyatro yapılarında değil, bütün tapınak alanlarında da böyle alanlar oluşturulması gerektiğini savunmuştur. alın size vizyon, alın size öngörü.

    son olarak vitruvius'un mimar ve mühendislere yol gösterici olarak hazırladığı eser ismiyle alfa yayınlarından türkçe basıldı. ilgilenenler için www.idefix.com/... çevirisinde çok başarılı bir iş çıkarmış, son derece anlaşılır bir dille ve bol bol açıklamalı dipnotlarla herkese yönelik bir kitap hazırlamış. ilk bölüm mimarlığın temel bilgileri ve şehir planlaması ile başlıyor. ardından sırasıyla; inşaatın başlangıcı ve inşaat malzemeleri, tapınaklar, korint, dor ve etrüks düzeni tapınaklar, kamu binaları, özel konutlar, ince işçilik, su, güneş saatleri ve su saatleri ile son bölüm olarak makineler şeklinde düzenleniyor. her bölüm kendi içerisinde oldukça önemli bilgiler sunuyor.

    günümüzde mimarlık ve mühendislik alanları oldukça gelişti ancak mesleğinde yeni olan veya bu alanlarda öğrenci olan herkesin bu kitabı edinip, vitruvius'un özellikle meslek etiği konusunda verdiği tavsiyeleri benimsemesini çok isterim. biliyorsunuz her şeyin kolayına kaçan, iş ahlakından yoksun, insan hayatını değersiz gören ve günü kurtarma peşinde olan kişilerin ihmalkarlıkları yüzünden her günümüz, yitip gidip insanların arkasından üzülmekle ve ahlanıp vahlanmakla geçiyor. sizin iyi bir mimar/mühendis olmanız ancak özünüzde iyi ve mesleki ahlaka sahip insan olmanızla mümkün. umarım iö. 90 yılında doğan meslektaşınızın nasihatleri, çizdiğiniz kaliteli projelerden, inşa ettiğiniz dayanıklı, estetik ve işlevsel yapılardan okunabilir.
    #196886 motosikletli kiz | 4 yıl önce
    0mimar, mühendis