karamazov kardeşler'in her şeyden önce önemli bir entelektüel karakteridir. dünyayı, yaşamı kavrayışı normların dışındadır ivan karamazov'un ve dostoyevski onun bu yönünü sık sık okura gösterir.
bir defa ateist olduğu kesindir. doktrinlerden nefret eder (nietzsche'de görülen ama aynı zamanda ondan bağımsız olarak gelişen "tanrı'yı yadsıyoruz, çünkü ancak bu şekilde kurtaracağız dünyayı" önermesi ivan'da da bulunur. hatta nietzsche, şen bilim adlı eserinde ilk defa "tanrı öldü" cümlesini karamazov kardeşler yayımlandıktan 2 yıl sonra söyler).
dahası, ivan karamazov'da ateist varoluşçuluğun en temel semptomları vardır. felsefi ideolojisi açısından bir nihilist olduğu söylenemez. çünkü maddesel evren hakkındaki fikirleri ifşa edilmemiştir. bununla birlikte, "eğer tanrı yoksa her şeye izin vardır" görüşünün doğru olmadığını savunmak ister ama bunu da sağlam bir temele dayandıramamanın öfkesini yaşar. bu yönüyle aslında dostoyevski'nin ta kendisidir. babasının öldürülmesine göz yuman ve daha sonra bunun vidan azabını yaşayan bu karakteri, dostoyevski özenle ete kemiğe büründürmüştür. çünkü bu karakter, babasının ölümünden kendini sorumlu tutan ve sara krizlerine mahsur kalan dostoyevski'nin ta kendisidir. ivan karamazov'un içinde hissettiği vicdan azabı, tanrıyla birlikte yadsıdığı bütün sosyal erdemlerin bir intikamı, kor haline gelmiş bir hançeri gibidir. erdeme inanmaz ama erdemin de içine doğmuştur, ondan bağımsız bir hayat süremez. dostoyevski, bu hassas psikolojik durumu ve öz çelişkilerden ortaya çıkan öfke durumunu çok güzel işler ve ivan karamazov kanalıyla okura aktarır. o olağanüstü psikolojik çözümlemelerle alışık olduğumuz dostoyevski üslubu yine ortaya çıkar böylece.
aslında egzistansiyalizmin semptomlarını gösterse de, bir varoluşçudan çok, bir absürdisttir denilebilir ivan için. çünkü ateist varoluşçular* evrenin içsel bir anlamının olduğunu reddederler. absürdistler ise, böyle bir anlamın olup olmadığını bilmediğini, bunun araştırmanın da saçma olduğunu, çünkü asla cevabının bulunamayacağını* söylerler. romanda "hiçbir şey anlamıyorum, anlamak da istemiyorum" der ivan. bu bağlamda ona bakınca, onun da benzer bir tutum içinde olduğu görülüyor romanda. isa hakkında konuştuğu uzun monolog( büyük engisizyoncu), unutulmaz bir bölümdür kitapta. ideolojisini özetler biçimdedir aslında. döneminin romantizmini (edebi anlamda) düşünecek olursak, böylesi aykırı bir karakterin oluşturulması gerçekten cesaret isteyen bir iştir.
konudan biraz bağımsız olarak diyebilirim ki, karamazov kardeşlerin hepsi de çok önemlidir aslında. çünkü benim düşünceme göre dostoyevski kendi karakterini 4'e bölmüştür romanda. dostoyevski'nin,
-inançlı tarafını aleksey karamazov -kumarbaz, serseri tarafını dimitri karamazov -entelektüel, sorgucu ve ızdırap dolu tarafını ivan karamazov -kötü, sinsi tarafını ise pavel smerdyakov temsil ediyor.
bu savım ilginç bir şekilde karamazov kardeşler üzerine yazılan hiçbir eleştiride söylenmemiştir. ama bence gerçek böyle. ve bence bir romancının kendi karakterini 4'e bölüp, parçaların her birini bir karaktere dönüştürmesi muhteşem bir yöntem ve fikir.