1. insanoğlunun en büyük zaafıdır. halkların kaderini yerle yeksan eder, milyonları sersefil edip süründürür. buna bağışıklığı olan, karşı koyabilen çok nadirdir. onların isimlerini pek de duymasınız -ne kadar yüksek mevkilere gelmiş olurlarsa olsunlar. ismini en iyi bildikleriniz ezelden beri güç zehirlenmesinde zirvelere çıkmış diktatörler, tiranlardır. imparator trajan'ı sorsanız kimse bilmez ama 'yı, 'yu duymayan kalmamıştır. kitap yazmamış, yazdığı muhteşem kitap günümüze kadar ulaşmamış olsa o da bilinmeyecekti belki. nero kadar bilinmiyor gerçi.

    güç zehirlenmesi bağışıklığının antik devirlerdeki örnekleri o yüksek makamlara başkaları tarafından liyakat sahibi oldukları için önerilmiş, kendileri de gücün büyüklüğüne rağmen mütevazılığı asla elden bırakmamışlar. trajan imparator olduktan sonra seferlerde askerlerle aynı tayını yiyip aynı tip çadırda kalmaya devam etmiş mesela. kapısı her zaman açıkmış, ulaşmak isteyen kolaylıkla ulaşabilirmiş. şaşaadan da hiç hazzetmezmiş. bithynia valisi genç plinius mektuplarından birinde trajan'ın şehrin ileri gelenlerine ziyafet verdiğini anlatıyor, bir yandan da yemeklerin öyle özel ziyafet yemeği olmadığından dem vurup hafiften hayal kırıklığını beyan ediyordu. bunu okuduğumda aklıma ejder meyvesi görgüsüzlüğü gelmiş ve acı acı gülmüştüm.

    güç zehirlemez, güç aslında ne olduğunu açığa çıkarır. (power does not corrupt, power reveals.) vatandaşın biri şahit olduğu vakaları 'tanıdığınız bir insanın bu şekilde değiştiğine tanık olmak üzücü' diye esefle yadediyordu, oysa o insanlar hiç değişmedi. sizin değişim sandığınız şey o kişilerin aslına rücu etmesinden başka bir şey değil. onlar aslında hep öyleydi de ellerinde güç olmadığından siz göremiyordunuz. 1000 dolar, 10.000 dolar rüşvet yemeye tenezzül etmeyecek, namuslu bildiğin kişi milyon dolarları görünce balatayı cıvatayı dağıtıp sapıtabilir gayet. prensiplerini hiç bir fiyata katiyen satmayacak kişi çok azdır. hiç yok değildir ama milyonda birdir.

    güç zehir değil turnusoldür aslında. lakin yakın zamana kadar ben de buna inanmaz, gücün az ya da çok herkesi zehirleyeceğini, karakteri olgun kişileri daha az zehirleyeceğini, güç zehirlenmesi denen illete o gücü elinde tutmaya muktedir olan hiç bir insan evladının tam bağışıklığı olmadığını düşünürdüm. güç derken epey yüksek yerlerden bahsediyorum tabii. ondaki zehrin kudretine karşı koyabilecek kadar sağlam karakteri olan insanların asırlar öncesinde kaldığına, değil bizim neslin, ana babalarımızın bile görmeye yetişemediğine gayet emindim. (bizim nesil derken 80'li yıllarda çocuk olan eski kulağı kesikleri kastediyorum.)

    sonra karşıma hayatta tahmin edemeyeceğim bir örnek çıktı ve yılların hayat tecrübesiyle, gözlemleriyle iyice kemikleşmiş olan bu fikirlerimi yerle yeksan etti. şurada anlattığımın ta kendisi oluyor:

    siyasete zorla sokulmuş, her seferinde daha yüksek makamlara istemeye istemeye atanmış, herkesin birbirinin altını oymaya fırsat aradığı ortamdan, yapmaya çalıştığı bütün düzgün işlere ket vuran muhafazakar dinozorlardan yaka silkip kaçıp gitmek istediğinde 'otur oturduğun yerde, vatana millete lazımsın' diye istifa etmesine bile izin verilmemiş, sonunda kendini dünya liderlerinin arasında bulmuş.

    hiç monşer bir örnek olmayacak ama aklıma ister istemez harry potter ve felsefe taşı'ndaki o son sahneleri getirdi bu inanması zor, pek müstesna örnek. orada sihirli aynanın içine gizlenen felsefe taşını ancak kullanmaya niyeti olmayan biri alabiliyordu. gücü de baştan beri istemeyen, ulvi amaçlar için, gerçekten daha iyi yapacak başka biri olmadığı için mecburen kabul eden kişi ne olursa olsun zehirlenmiyor, insanın aklına gelebilecek en yüksek makamlara da çıksa değişmiyor.

    bu pek müstesna kişi kaynak ustası olarak işe girdiği dev fabrikada yıllar içinde ustabaşı, baş mühendis derken genel müdürlüğe kadar yükselmiş. orada hayatının çeyrek asrını geçirmiş, sonra bunu oradan alıp sanayi konusunda tecrübesi var diye yeni kurulan hükümette müsteşar yapmışlar. başlarda siyaset ortamından yaka silkip fabrikaya geri kaçmaya kalkmış, yalvarmış yakarmış 'beni geri yollayın, direktör pozisyonuna temelli biri atandıysa mühendis olarak çalışırım, yeter ki şu rezil yerden kurtulayım. burada çalışamam, boğuluyorum, yapamayacağım' demiş ama bu yalvardığı büyüğü nuh demiş peygamber dememiş, mahalle baskısı yapıp kalmaya ikna etmiş. bundan birkaç yıl sonra, artık daha da önemli işlerden sorumlu olduğu sıralarda yine daralıp fabrikaya geri kaçmaya yeltenmiş ama bu sefer de birlikte çalıştığı ekürisi 'saçmalama, sen ben olmazsa kim ekonomiyi düzeltecek? sen gidersen bu konularda bu kadar tecrübesi olan başka biri yok, ülkeye sorumluluğumuz var otur oturduğun yerde' diye kalmaya ikna etmiş.

    çeyrek asır çalıştığı fabrikadan her yerde, neredeyse bütün röportajlarda büyük bir hasretle bahsediyor. tv'de yapılan bir tanesinde başkente gelip büyük kariyer zıplaması yaptığı günleri 'fabrikadaki ekibim, 25 yıldır birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarım ailem gibiydi. onlardan ayrılıp kimseyi tanımadığım yaban şehre gelince sudan çıkmış balığa döndüm, göbek bağım kesilmiş gibi oldu' diye anlatırken ağlamaklı oluyor, aradan 35 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen ruhunun çektiği acı yüzünden okunuyordu. anılarını anlatırken o fabrika için öyle ifadeler kullanıyor ki, fabrikanın ismini çıkarıp yerine bir kadın ismi koysan sanırsın ki asla unutamadığı, zorla ayırdıkları hayatının aşkından bahsediyor. bakanlıkta çalışma görevini kabul edip oradan ayrılmakla ne büyük hata yaptığını büyük bir esefle 'ne kadar aptalmışım, o zaman anlamamıştım, çok farklı düşünüyordum. kozmopolit başkente gidince adeta yabancı bir ülkeye gitmiş gibi oldum, o makamı kabul etmekle ne kaybettiğimi sonradan anladım' diye anlatıyor.

    röportaj yapan muhabir '20 yaşındaki halinize mesaj yazsanız ne derdiniz?' diye sorduğunda 'sakın ha fabrikayı bırakma, yemişim bakanlığını!' diye cevap veriyor. bütün kariyerini 'hayatım boyunca hep büyük kaygılar çektim, belki de karakterim öyle olduğundan, beni hangi göreve koysalar acaba yapabilir miyim, altından kalkabilir miyim, ya beceremezsem diye korktum, ustabaşılığa terfi etmemden itibaren hep böyle oldu,' diye özetliyor.

    yahu insan hiç mi etkilenmez, hiç mi bozulmaz? yok arkadaş en ufak bir kanıt yok. rol de yapamıyor mesela. hastanede faciadan kurtulan yaralıları ziyaret ediyor. afet nedeniyle yardıma gelen yabancı doktorları kabul ediyor ama tercümanın dediklerini duymuyor, kafa başka yerlerde, yüzünden düşen bin parça. bir tek teşekkür ediyor, ruh gibi. normalde o pozisyonda kişiler ne görürlerse görsünler etkilenmezler o kadar. en azından kameraların önünde bütün dünya izlerken rol keserler. gücün etkisi bir zaman sonra hepsini duyarsızlaştırıyor zaten. kolu bacağı kopmuş savaş gazilerini ziyaret eden, afet bölgelerine giden amerikalı yetkililer öyle tarumar olmuyor mesela. nitekim devlet başkanı da afet bölgesine geliyor, car car konuşuyor en ufak bir duygu emaresi yok, ortalık savaş alanından beter olmuş herifin umurunda değil, vaat sıralayıp duruyor. bu da hemen onun arkasında, dünyanın bütün derdi tepesine çökmüş gibi, dokunsan ağlayacak. çok daha sonra ağlıyor zaten, ne zaman bahsini açıp o günleri anlattırsalar gözyaşlarına hakim olamıyor. bir tanesinde zemheri ayazında dışarıda röportaj yapıyorlardı, artık eksi kaç dereceyse gözyaşları yüzünde donup buz kristallerine dönüşüyordu. daha neler neler gördüm, bir sürü şey var, yazmaya kalksam roman olur.

    demek ki ne olursa olsun güç zehirlenmesine, güç sarhoşluğuna yüzde yüz bağışıklık mümkünmüş. belki de bu insanlar güç aramadığı, mevki makam peşinde koşmadığı için onları göremiyoruz. güç dediğin şey karakteri bozuk, onunla uyuşturucu gibi triplere girecek tıynette tipleri cezbediyor, pekmeze üşüşen sinekler misali. bu anlattığım örnekteki gibi olanlarsa gölgede kalıyor, gözünüzün önünde bile olsa görmüyorsunuz.
    #194300 sorg | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0genel terim 
  2. Elde edilen yetkiler ya da sahip olunan kudret dolayısıyla kişinin kendini herşeye muktedir görmesi olayıdır.
    #194348 ogunbugunmu | 4 yıl önce
    0genel terim 
  3. Bu konuda çok anlatıcı olduğunu düşündüğüm Lord Acton'ın 19. yy'da söylediği bir söz var "Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely" yani güç insanları yozlaşmaya (yolsuz, kötü, bozuk olarak da çevirilebilir) iter, mutlak güç mutlaka yozlaştırır şeklinde çevrilebilir. Özellikle şu anki çok muktedir iktidarların, geçmişte ezilenken ya da bu kadar güçlü olmadan önceki yazıları, konuşmaları aklıma geldikçe ne kadar günümüze uygun olduğunu düşünüyorum bu sözün
    #194359 mind the gap | 4 yıl önce
    0genel terim 
  4. Çoğu zaman yaşanan lakin yaşandığı an fark edilmeyen bir çeşit sarhoşluk diyebilirim. Güçün verdiği güven ve ardından gelen hatalı kararlar insanı felakete sürükler çoğu zaman. Onun için insan gücünün farkında olduğu anda kendine öyle bir kontrol mekanizması kurmalıdır ki onu hata yapamaya sevk etmesin bu güç.
    #195304 ipteki ikinci canbaz | 4 yıl önce
    0genel terim 
  5. bu konuda müteveffa sovyet lideri 'un epigramlarını andıran çok hoş bir şiiri var:

    yalanlar üfürdü habisin biri
    gücün insanları bozduğu gibi
    bunu tüm bilgeler tekrarladılar
    yıllar boyu o zamandan beri
    farkında değiller ki (heyhat!)
    aslında insanlar gücü bozar

    oturup düşününce haklı da aslında.
    #195317 sorg | 4 yıl önce
    0genel terim 
  6. Antik dönemlere ya da başka ülkelerin tarihlerine bakmaya gerek kalmadan osmanlı'dan 4. Murad ile örnek verilebilecek bir tanımdır. Akşam vakti fenersiz sokağa çıkan insanları öldürmek nedir, tahtından indirileceğini düşünerek hazerfanı sürmek nedir?
    #195319 taklaatansincap | 4 yıl önce
    0genel terim 
  7. bir şeyden zehirlenmek için - ki bu sudan da olabilir - o nesneyi aşırı kullanma iradesi göstermek gerekir. güç zehirlenmesi tabirindeki niyet muğlaklığı bu açıdan hatalıdır. güçten bilerek ve isteyerek zehirlenirsiniz.

    çok su içmeyin öyle ayı gibi.
    #195388 lefteyenine | 4 yıl önce
    0genel terim 
  8. "kontrolsüz güç, güç değildir!" pirelli lastik markasının 26 yıl önceki sloganıydı. adeta bir atasözü haline geldi.
    güç zehirlenmesi, birine verilen gücün o kişi tarafından kontrol edilememesidir, taşınamamasıdır.
    "çingene'ye bıçak vermişler, önce babasını doğramış" deyimindeki çingenedir. çingeneler alınmasın, severim onları.
    #195418 qappaq | 4 yıl önce
    0genel terim 
  9. tabiatı itibariyle buna çok yatkın olan bizlerin panzehiri nedir biliyor musunuz: yargı, yani hukuk'tur. güç zehirlenmesi yaşayanın panzehiridir hukuk. kişiyi kendine getirir, tedavi eder. eğer bu panzehir güçlü değilse kişinin bu zehirlenmeden kurtulamama olasılığı vardır.
    #195421 rasputin | 4 yıl önce
    0genel terim 
  10. iktidar sahiplerinin nasibini aldığı ve kendi sonlarına zemin hazırlayan aşırı hırs ve kinle birlikte harmanlanan diktatör duygusu.
    #195591 berk | 4 yıl önce
    0genel terim 
  11. Gücü elinde bulunduran kişinin gücün kaynağını görmezden geldiği durum. Gücü elinde bulunduran kişi aynı zamanda kendini gücün kaynağı olarak görmeye başladığı noktada yaşadığı bir zehirlenme olabilir. Diğer zehirlenmelerden farklı olarak çevresine de zarar vermesi olasıdır.
    0genel terim 
  12. bir defa bu yola giren yok olana kadar kurtulamaz, ne kadar büyürse yok olunca etrafında da o kadar hasar bırakır
    #196166 allfather | 4 yıl önce
    0genel terim