Kadim türk inanışı. Ayrıca bu isimde Afet İnan'ın bir eseri bulunmaktadır. Eski türk inanışlarından en kadimi ve ilginci şüphesiz goktanrı dinidir. Bununla birlikte bu inanışa dair oldukça yanlış bilgi ve varsayımlar mevcuttur.
insanoğlu doğumundan ölümüne kadar geçen süre içinde kendisini ve yaşadığı evreni anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. çoğu zaman kendi aklının sınırlarını zorlayacak şekilde “tanrı” objeleri oluşturarak bu merakını perdelemiştir. türklerde ise bu durum “gök” ve “yer” imgelerinin yanı sıra kutsal ruhlar ile açıklanmıştır. ülkemiz vasat eğitim sisteminde anlatıldığı ve “şamanizm” diye adlandırıldığı inanış hakkında tam bir bilgi kirliliği bulunmaktadır. halen orta asya coğrafyasında yaşanmakta olan bu ritüeli araştırmak yerine yalnızca var olan “yanlış” bilgileri kabul etmekle yetinmekte günümüz tarihçileri.
türk ırkının genel özelliğidir tarih yapmak ancak bunu yazmamak. bu yuzdendir ki türklerin bu eski dinleri ile ilgili bilgileri ancak çin’liler vasıtası ile öğrenebiliyoruz. günümüzde çoğu türk tarihçisi çin’lilerin yazdığı tarihi vesikaların taraflı bir gözle yazılmış olduğunu, aktarılan bilgilere tam olarak itibar edilmemesini söylese de kaynak yetersizliğinden yanlış olduğunu düşündüğü bu bilgileri kabul etmek zorunda kalmaktadır.
barış süreleri içinde türk’lerin konakladıkları mekanlara gelen çin’li tarih yazarları türk’lerin hayatlarını yazarken dinleri hakkında da yazmayı uygun görmüşlerdir. dışardan bakıldığında gündelik yaşamın yanı sıra devlet yönetiminde, yargılamada, ülke ile ilgili alınacak önemli kararlarda, dini ayinlerin yönetiminde önemli rol üstlenen “şaman”ın bir tanrı imgesi olduğu düşünülmüştür çin’liler tarafından. bu yüzdendir ki tarihi vesikalarda çin’liler çokça türk’lerin dinini “şamanizm” olarak aktarmışlardır.
eski türkler’de sanıldığı gibi yalnızca “göktanrı” yoktur. din anlayışı da “tek tanrılı” değildir. göktanrı’nın yanı sıra “yer tanrı” vardır. bu iki tanrı imgesinin yanında yüksek dağlara, büyük ağaçlara, doğa olaylarına atfedilen “kutsal ruh” anlayışı da vardır. bu yüzdendir ki orhun abidelerinde de gök imgesinin yanı sıra türklere birlik ve dirlik vermesi için yertanrı’ya da yakarışlar vardır. bugün coğrafi bir isim olmasının yanında yüksekliği sebebiyle eski türkler’de de kutsal sayılan tanrı dağı bunun en açık kanıtıdır.
yıllardır bahsedilen “eski türkler’de tek tanrı inancına mensuptu bu yüzden islamiyeti kolayca benimsediler” söylemi palavradır. türkler islamiyet’le tanışana kadar daima inanışlarını ikilikler üzerine kurmuşlardır. bu ikililiklerde savaş halinde olmalarının yanında kültürel etkileşim içinde oldukları çin’lilerden öğrenilmiş olabilirler. çin’lilerinde var oluş efsanelerinde sıkca bahsettikleri şudur ki ; “büyük yaratıcı gök’ü ve yeri yarattı ardından bir kadını yeryüzüne gönderdi bu kadın ilk çinli olan huaşia’yı doğurdu.” türk tarihinde sıkça geçen oğuz ata çinliler’de huaşia olarak karşımıza çıkmaktadır.bu islami inançta varolan hz.adem ile benzerlik göstermektedir.
eski türklerin şamanizm dinini benimsediği söylense de aslında bu yanlıştır. kimilerine göre safsata da olsa, türkler her zaman tek tanrıya inanmışlardır. ve bu yüzden islama geçiş ve kabulleniş süreci bu kadar kolay ve hızlı olmuştur.
nitekim, türklerin atası olarak kabul edilen oğuz kağan, kur'an'da da bahsi geçen hz.zulkarneyn'dir ve türklerin arasında, islamın özü kabul edilen hanif dini yaymıştır. şurada detaylı bir araştırma yapılmış hatta bu konuda. orhun kitabelerindeki bilge kağan sözleri ile kur'an'da kehf suresinde bahsedilen zulkarneyn as arasındaki benzerlik tesadüf olamaz sanırım.
bir genelleme yapmanın veya tüm türkik coğrafyada aynı temeller üzerinde icra edilen bir versiyonunu bulmanın imkansıza yakın olduğu farklı inanç sistemlerine günümüzde verilen genel addır.
neden bir genelleme yapmak, tek tanrılı veya çok tanrılı olduğunu iddia edebilmek pek mümkün değildir diye sorulacak olursa, türkik dillere ait bulabildiğimiz unsurlardan çıkarabildiğimiz kadarıyla; milattan önce 3. yüzyıldan, oğuz ve karluk dallarının kitleler halinde islam'a geçmeye başladığı 10. yüzyıllar arası, büyük avrasya düzlüklerine yayılan bir topluluğun üniform bir inanç sistemi olmasının zorluğu ve bazı anlatıların türkik aile içerisinde yer alan çeşitli boy birliklerinin farklı inançları olduğuna ilişkin tespitleridir.
ibn-i fadlan, türkik bir grup olan başkurtların penis şeklinde kolyeler taşıdığını ve savaşa giderken bunları öptüklerini, kendilerine bu durumu soran araplara ise "ben bundan geldim, bundan başka ilah tanımam" dediklerini bildirir örneğin. bu eylem, görüldüğü üzere fetişist* bir eylem tipidir.
aynı dönemde aral gölü çevresinde yaşayan oğuzların ise, tanrının tek olduğuna inandıklarını görürürüz. yine ibn-i fadlan, oğuzların yemin edecekleri zaman işaret parmaklarını göğe kaldırarak "bir tengri" dediklerini anlatır. yine o dönemde, belki de hazar kağanlığı ve musevilik etkisiyle oğuzların bazen tanrı için "tengri" yerine, "uluğ bayat" yani "ulu ve saygın isim" adını kullandıkları da dönem kaynaklarında gözükür. judeo-hıristiyan inançta gözüken "rabbinin adını boş yere ağzına almayacaksın" prensibi, hazarların doğu komşuları olan oğuzlar tarafından kabul edilmiş gibidir.
kaşgarlı mahmut ise, açıkça nefret ettiği gayrımüslim türklerden bazı grupların, dağa, taşa, anlamlandıramadığı ve güçlü gördüğü her şeye tanrı dediklerini yazar.
altay civarında toplanan değerli antropolojik verilerde kayra kağan yaratıcı tanrı olarak karşımıza çıkarken, bir de ak-ana isimli primordiyal ve feminen bir tanrıça/titan (?) gözükmektedir. altaylarda toplanan yaradılış hikayelerinden yola çıkarak, eski türklerin kesinlikle çok tanrılı olduğunu söylemek ise bana kalırsa mümkün değildir. örneğin altay yaratılış destanında, kayra kağan, o zamanlar adı "kişi" olan ve sonradan "erlik kağan'a" evrilecek karakterin yoldan çıkarttığı insanları cezalandırmak için açıkça bir budist motif olan melek mandişere'yi görevlendirir. demem o ki, türklerin de aralarında bulunduğu kuzeyli barbarlar, onların oluşturduğu hsiung-nu konfederasyonu veya göktürk kağanlığı döneminde derlenmeyen, muhtemelen çok sonraları başkaca dinler etkisiyle oluşturulmuş, özellikle budist etkisi çok baskın, görece yeni altay inançlarını sırf çok tanrıcı diye daha arkaik veya eski türk dininin orijinal hali olarak kabul etmek doğru değildir.
türk adıyla tarihte kendinden ilk defa bahseden göktürkler ile, selefleri oldukları irani ve çinli komşuları tarafından da kabul edilen kavimlerin inançlarıyla ilgili olarak bildiğimiz şey, aslında çin inancına yakın olan bir ebedi göksel cennet inancı ve zaman zaman fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan dişi, tanrımsı büyük ruhlar inançlarıdır. 18. yüzyılda altay'da veya sibirya'da derlenmiş her inancı, sırf hint-avrupa tipi paganizme benziyor diye eski türk inancı olarak kabul etmenin bilimsel bir yanı yoktur.