birhan keskin'e ait bir şiirdir, "Ah bilemedim de nasıl geniştim,/Koşup kapaklanayım bir kucak istedim."
Uzun uzun bir yağmuru okudum,
Uzun ıslığını taşıdım rüzgârın,
Uzak bir kıyıya mektup yolladım.
Döndüm, derinde dövdüm kendimi.
Duydum, kırıldı içimde tuz sesi
Bir derine ağladım.
(Keder saldı içime bir denizden bir midye,
Taşı gördüm ağırlık indi dilime)
Engin de kendinden uzağı özlermiş
Ufuk bir şey değilmiş bana, gördüm.
Hayal kıvamıymış aşk,
Gülün kokusunu bademin neşesini
istedim.
Ah bilemedim de nasıl geniştim,
Koşup kapaklanayım bir kucak istedim.
sayıkladığım deniz gurbet gecelerinde, sevinci, gür hiddeti içimde hiç susmayan, bu akşam yine sen geldin, gülümsedin derinde bin elmas pırıltısı ve mahrem mırıltıdan.
çok güzel bir uykudan uyanmış gibi mahmur ve hala eşiğinde yarım kalmış rüyanın; düşündün, hatırladın, bakışların hülya, nur, harap kovuklarında yalı rıhtımlarının.
serptin, dağıttın bütün gül ve zambaklarını topladığın altın gözyaşlarıyla geceden, kurdun yalnızlığının kat kat saraylarını karanlık sularında çırpınan her gölgeden
"Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, İçinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin Gideceksin ırıpların çalkantısında. Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; Sevineceksin. Ağları silkeledikce Deniz gelecek eline pul pul; Ruhları sustuğu vakit martıların, Kayalıklardaki mezarlarında, Birden Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; Bayramlar seyranlar mı dersin, Şenlikler cümbüşler mi? Gelin alayları, teller, duvaklar, Donanmalar mı? Heeey Ne duruyorsun be, at kendini denize: Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, Her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere..."
hiç huzur bulamadığım, aksine beni korkutan su dünyası. özellikle gece bırak açılmayı, kenarında bile takılamam. büyük dalgalar, sesleri falan çok geriyor beni.
insanlar nasıl bu kadar rahat davranıyor anlam veremiyorum. mesela şu görüntü germiyor mu kimseyi;
bizim habitatımız değil bir kere, oraya ait değiliz ve çok savunmasızız.
ya da ne bileyim o koca gemilerin evren gibi dönen pervaneleri, süzülen sular falan böyle ürkütür beni kendimi bildim bileli.
Sanki uzerinden yuruyup gececek miyim? Hayir. Ama her zaman bana ozgurluk duygusu veren seyredilesi su. Bir ankara veya antep'de daral gelir bana bu yuzden. Nefestir bir nevi benim icin deniz...daral geldiginde ozgurluk duygusu veren.
ne zaman denizlere açılsam bir martının sesine teslim olurum aslında çirkindir martının sesi ama ben onda bir musiki bulurum deniz sessiz ve gizemlidir arada bir tuz damlası vurur dudaklarıma mutlu olurum bir ada görünür uzaktan o ada o anda benim olur içim serinler zengin olurum ada deniz martı benimdir deniz karadan iyidir deniz sır saklar yüreklidir ben ona kefil olurum
bir şehri, şehir yapan en güzel öğedir. vapurları da varsa üstünde yüzen, o zaman atlarsın bir saat başı seferine bir yerden bir yere gitmezsin sadece. kendini bulursun hayatın keşmekeşi içinde kaybettiğin insanları görürsün. bu sadece vapurda da olmaz. denize karşı banklarda oturan insanlarda da bunu görürsün. yo yo parkta oturan insanlar gibi değil. denizin rüzgarı ile üşüyüp birbirine sarılan çiftler gibi değildir parktaki sevgililer.
konu sadece sevgili mi? hiç de değil. sabahları bazen erken kalkarsın gidersin yanı başına. bazen engin dalgaları ile sana hayatı anlatır, bazen de çarşaf gibi uzanır önünde sanki ne anlatacaksan dinleyecekmiş gibi. sana hayal kurmayı öğretir, uçsuz bucaksız sınırsızlığıyla.
yaz olduğunda en büyük eğlencendir, kış olduğunda ise en büyük küfür sebebin. ama o hep ordadır ve hep orada olsun istersindir. kara topraklı şehirlere gittiğinde ilk özlediğindir. cömerttir de midyesi ile balıkları ile miden de farklı lezzetler yer edindirir. dindar adama rakıyı, dinsiz adama şükretmeyi sevdirir.
denizdir bir şehrin kızlarını güzel kılan. denizleri hep sevin, çünkü o karşılıksız sevendir her zaman.
Nedendir bilinmez denizin insanı dinginleştiren bir aurası vardır. Öyle ki insan daraldığında hep kendini deniz kenarında bulur. Gençken deniz kenarında içilen bira ve o özgürlük hazzını anlatamam. Sonra tırıvırı ile tuttuğum alabalığın lezzetini de keza öyle. Bir iki sefer de boğulmaya ramak kalan aksiyonları saymazsak, deniz mutluluk ve özgürlüktür derdim.
akgün akova'nın ''sevdiğim kadın adları gibi'' kitabından güzel bir şiiridir;
"beyaz güller hastanesi'nde yaşamın elini ilk kez tuttuğun zaman tanrı oyuncaklarını yüzünde unuttu senin ve mavi bir uçurum ekledi gözlerine günü gelince düşmem için "
bu dizeleri yazmıştım 8.30 vapurunda unuttuğun anı defterine sana geri vermeden önce
ama neylersin sevgili deniz tüylerini fırtınanın döktüğü bir martı gibi herkese yakışmıyor aşk ve gözlerine gitmiyor artık bindiğim hiçbir vapur hay allah
bende hiç deniz görmemiş çocuğun söylediği bir lafla hatırası olan güzelim doğa parçası. bir gün liseden memlekete gideceğim, lise dağlık bir yerde ön koltukta da babasıyla çocuğu oturuyor neyse memlekete geldik, çocuk ilk defa deniz görüyormuş daha 5-6 yaşlarında falandır belki.
aynen şunu dedi, baba bu ne kadar büyük ırmakmış, adı ne bu ırmağın ? beni arkadan aldı bir gülme. çocuğun o denizi yeni keşfedişi ve şaşırması buna bağlı olarak kurduğu cümle hiç hatırımdan gitmiyor.