-
Psikolojik gerilim, dram ve suç unsunları ağır basan bir dizi. Dizinin 1. sezonunun ağırlığı Jessica Biel (Cora Tannetti) ve Bill Pullman (Detektif Harry Ambrose) etrafında şekilleniyor. Fakat dizi sonuç odaklı değil, sebep odaklı diyebilirim. Çünkü dizinin başında işlenen cinayetin gizemi son bölüme kadar diri tutulmuş.
Yukarıda da bahsettiğim üzere Cora Tannetti'nin, yani; sıradan bir aile yaşamı ve çocuğu olan bir kadının sebepsiz yere işlediği cinayeti niye işlediğinin gizemi çözülmeye çalışılıyor. Yeri gelince Cora'nın kabuslarında, yeri gelince flashbacklerle kendinizi karakterlerin geçmişinde bulacağınız, her bölümü bulmaca gibi çözmeye çalışacağınız ve ilerledikçe merakınızın artacağı bir sezon olmuş.
Beni etkileyen kısmı ise kusursuz cinayet veya kusursuz suç senaryolarından bir hayli sıkılmış biriyim. Bu konulardan ziyade bireylerin o noktaya gelişleri ve sebeplerini incelemesi beni etkileyen kısmı oldu.
2. sezona da başladım. Bill Pullman, yani Harry Ambrose hariç farklı oyuncular ve farklı bir hikayeyi anlatıyor. Ama konsept aynı diyebilirim.
Sonuç olarak eğer söylediklerim ilginizi çektiyse ortalama üstü bir dizi. Psikoloji tarafına boğulmak istemiyorsanız işkenceye dönüşebilir. -
iki sezonunu izledim. özellikle ilk sezonu çok sağlam olan dizidir.
sezonlar hakkında ayrı ayrı konuşayım çünkü hikayeler birbirinden bağımsız. sadece dedektifimiz aynı kalıyor.
ilk sezon cora tannetti'nin eşi ve küçük çocuğuyla plaja gittiği bir gün "durduk yere" oradaki bir genci bıçaklamasıyla başlıyor. bu cinayet herkesi fazlasıyla şaşırtıyor biz de 8 bölüm az önceki "durduk yere" sözünün irdelenmesini izliyoruz.
hikayenin anlatımı çok iyiydi. bir yandan günümüzü izlerken bir yandan da flashback'lerle geçmişe döndük. psikolojik gerilimin olmazsa olmazı rüyalarsa rahatsız edici derecede güzeldi ve yerli yerindeydiler.-- spoiler --
büyük bir şey spoil etmeyeceğim, hikayenin gidişatıyla ilgili konuşacağım. yine de spoiler içine alıyorum ki öğrenmek istememe seçeneğiniz olsun.
-- spoiler --
ilk sezonun sonlarına doğru olumsuz düşünmeye hazırdım diziyle ilgili. çünkü gerilim çok yükselmişti ve kullanılan onca unsurun sonunda öğrendiğimiz hikaye bu gerilime değecek şekilde anlatılamamış gibiydi. yani bu gerginliğin üzerine bir "bum!" beklerken bir "puff"la kalacaktı sanki. yani nasıl desem, bir hikayeyi kitabı okuyarak değil de oradan buradan spoiler duyarak öğrendiğinizi düşünün. bu hikayeyi daha az iyi yapmaz ama kesinlikle beklenti altı yapar. tam da öyle olacak gibiydi.
ancak burada bir yerlerde öyle şeyler oldu ki hikaye çözüldü zannederken tepetaklak oldu. böyle bir iniş-çıkış benim için sezonu olduğundan en az iki kat daha iyi hale getirir.
-- spoiler --
not: ilk sezondaki meşhur şarkıyı da buraya bırakıyorum. şarkı seçimi de ancak bu kadar güzel olabilirdi.
gelelim ikinci sezona. birinci sezonun ardından artan beklentimden dolayı da olabilir ama ikinci sezonun birden (daha kötü olmasa da) daha iyi olmadığını düşünüyorum. ayrıca ikinci sezonla beraber birde de eleştirecek şeyler çıktı ortaya. çünkü birinci sezonda dedektif harry ambrose'un kişisel hayatıyla ilgili şeyler görüyorduk sürekli. bu, (en azından hatırladığım kadarıyla) hikayenin gidişatına bir şey katmasa da eleştirecek bir durum değildi çünkü yerinde bir anlatıştı, en azından öyle duruyordu. ancak ikinci sezonda bunlarla ilgili hiçbir şey ama hiçbir şey anlatılmadı. bu da az önceki yerindeliği ortadan kaldırıyor. üzgünüm ambrose...
ikinci sezondaki hikaye bir motelde annesini de babasını da öldüren küçük bir çocukla başlıyor. hikaye yine son derece ilginç ancak ilki kadar şaşırtıcı mıydı, bence değildi.
bu sefer büyük spoiler var.
-- spoiler --
ikinci sezonda tam da bahsettiğim "puff" meselesi yaşandı bence. hikaye yine çok iyiydi ve yine çok güzel anlatılmıştı ama ilki kadar vurucu değildi. ortada bir tarikat olması zaten heyecanı düşürdü. oradan bir şey çıkacağı belliydi çünkü.
ilk sezonda cora'nın sürekli hatırladığı kızın (adını hatırlayamadım, çocuğunun adı winter olan sarışın kız) aslında kardeşi çıkmasıydı hikayeyi "puff"luktan kurtaran. burada da heather'ın babasının julian'ın asıl babası olması aynı rolü oynamalıydı galiba. ama bu çözülmeye çalışılan büyük gizem değildi ve temel sorun bu. çünkü evet şaşırdık ama bu çözülen gizemin uzaktan bir parçasıydı. julian'ın yaptığı şeyi "neden" yaptığıyla ilgili değildi bile.
-- spoiler --
gerilim seviyorsanız izleyin derim. üçüncü sezonu izlediğimde onun hakkında da ayrıca konuşmak isterim. -
“ben bu diziyi niye seyrediyorum” diye diye yayınlanan dört sezonunu da seyrettiğim psikolojik gerilimli polisiye dizisi. Psikopat bir dedektif karakterinin çalıştığı psikopatik davaları ele alıyor. Her sezon ayrı bir suç davası konu olarak ele alınıyor ve kasvetli ve soğuk ve ağır bir dizi.