1. 'in planlanmış bir düelloda öldürülmesine dair tarafından yazılmış, çarlık tarafından yasaklanmasına rağmen o dönemde baştan sona tüm rusya'ya ulaşabilmiş, günümüzdeki rusya'da da destansı niteliğini sürdüren şiir.

    ilk kullanımı polonya'da olsa da rusya özelinde ayyuka çıkan bir tanım vardır: . aslı itibarıyla aydınlar topluluğu anlamına gelmektedir kelime. doğru, kimi yazarların fark edebileceği üzere entelijansiya, ingilizcedeki birçok kelimeye ve türkçeye fransızcadan geçen entelektüel kelimesine benzemekte. çünkü bu kelimelerin her biri latince kelimesine dayanmakta. rusçada entelijansiya kelimesi ise modern batı dillerinden bağımsız bir hatla, kelimesinden kendisine bir temel atmıştır. intellegentia, yani "the power of discernment", yani idrak etme gücü/kabiliyeti anlamına gelmekte. bu durumda kelimemizi, idrak etme yeterliliğindeki/kabiliyetindeki/gücündeki topluluk olarak düşünebiliriz, değil mi? tam anlamıyla değil. çünkü siyasal, kültürel, felsefi anlamda bir "elit" tabaka olarak kodlamak da mümkündür entelijansiyayı. yalıtılmış, toplumdan soyutlanmış bir tanımlama olarak kullanılması da düşünülebilir. ben bu çözümlemelere da katılmamaktayım. aklımdaki okuma şöyle: ortaya çıktığı dönemi düşündüğümüzde, aslında, toplumsal dinamikleri de içerisinde barındıran bir durumda olmak gibi bir yükümlülüğü vardır entelijansiyanın. var olmuş, olmakta olan ve olacak olan şeyler noktasında yaşadığı topluma dair bir sorumluluk ve görev bilinci beslemekle dolu olmalıdır entelijansiya. kelimenin sırtını yasladığı döneme, 19. yüzyıla gittiğimizde, bu aydın bilincini en iyi yansıtan topluluk dir.

    iyi ama ben bunları niçin anlatmaktayım? çünkü narodniklerin kökeninde ciddi bir edebiyat bağı vardır. ve bu bağ 1789 fransız devrimine kadar giderken köprüyü kuran önce puşkin sonra lermontov'dur. anlatmaya çalıştığım şey; kah lermontov kah puşkin erken dönem entelijansiyanın (o dönemlerde kelime kullanılmasa da) parçası ve hatta inşa edicisi olarak belirli görevlere ve ödevlere sahip olduklarından dolayı, bu iki yazar rus entelijansiyasını/aydınlar topluluğunu ortaya çıkarmış olmaktadırlar kanımca. yukarıda bahsi edildiği gibi, iki yazar da -son derece- yaşadıkları toplum sorunlarıyla ilgilenmekte, bunun üstüne kafa yormakta, tabiri uygunsa "yaşanılası bir rusya" arzusuyla dolup taşmaktadır. darbe vakti aziz nesin'in darbeci subayların düzenlediği etkinliklerde "sizin beni yargılamaya gücünüz yetmez," deme gücüne sahip olduğu gibi, toplumlarına sorumlu aydınlar olarak gerektiğinde çara karşı gelmekten bile çekinmeyen iki yazardan bahsediyoruz. işte bu noktada şiirimiz, şairin ölümü, çok daha anlamlılaşıyor. çünkü şiir bize iki aydının yansıması sunuyor. nasıl oluyor bu? aslında her şey puşkin'den başlıyor. dostoyevski'nin "puşkin olmasaydı hiçbir rus yazar olmazdı," demesi gibi düşünebilirsiniz. hemen ekleyeyim ki dostoyevski'nin ağabeyinin de bir narodnik olduğuna dair kimi düşünceler mevcut, dahil olmuş olduğu bir ayaklanmadan dolayı. yani puşkin, öyle ya da böyle, çarlık rusyası'nı etkileyen en büyük figürlerden birisidir. sapmayalım konudan, aydın tavrındaki puşkin'e dönelim.

    puşkin, çara başkaldırışı dolayısıyla sürgüne gönderilir ve döndüğünde çarı yine karşısına alır. bir düello tezgahlanır ve bu düelloda öldürülür. aslında bu bir cinayettir çünkü bütün her şey, diğer nişancı dahi planlanmştır. yani puşkin bir aydın olma onurunu yaşamıyla takas etmek zorunda kalmıştır. işte bu noktada lermontov, puşkin'in öldürülmesinin ardından şiirimizi yazmıştır 1837'de. entelijansiyadan olma sorumluluğuyla, bir aydının çar tarafından alaşağı edilmesine yönelik yazdığı şiirle yeni bir aydın ortaya çıkmaktadır. neredeyse bir halk kahramanı seviyesinde olan puşkin'e dair yazılmış olan şiir tüm ülkede hızlıca yayılır. binlerce kişi artık şiiri ezbere okumaktadır. genç aydın lermontov, puşkin'i takip edercesine, bilhassa şiirin son kısmında çarı yargılamaktadır şairin ölümünden hareketle. bu tutum rusya halkı nezdinde de yığınlarca kabul edilmiştir ve öyle ki şiir, kitleler halinde okunmaya başlanır. puşkin'de olduğu gibi çar yine konuya el atmalıdır. yönettiği insanlar karşısında meşruiyeti sorgulanan otoriter bir gücün yapamayacağı şey yoktur. buna rağmen önceki deneyimlerden ders çıkarmak da yönetmenin doğasında vardır. puşkin gibi lermontov'un da ölmesini sağlaysmasa da, onu sürgün eder.

    işte böylesi bir hikayesi; böylesi bir tarihsel, sosyolojik ve politik bir arka planı vardır şairin ölümü adlı şiirin. ne yazık ki rusya'ya milyonlarca insan ezbere bilse dahi ilk baskısı lermontov'un ölümünden yıllar sonra yapılacaktır. ustaca yazılmıştır, harikuladedir ve bana kalırsa çevirisi lezizdir. okumak isteyenler için şiir:

    şairin ölümü

    intikam, çar, intikam!
    kapanıyorum ayaklarına
    adil ol ve katili cezalandır
    ki onun idamı gelecek çağlara
    senin haklı yargını duyursun
    ve caniler örnek bulsun onda.

    şair öldü! - kuluydu, namusun. -
    düştü, karalanmış, söylentilerle.
    düştü intikam özlemiyle, göğsünde bir kurşun
    eğerek gururlu başını yere!

    utancını değersiz tahkirlerin
    taşıyamazdı şairin kalbi.
    o başkaldırdı yargısına sosyetenin
    ve öldürüldü! yapayalnız, önceki gibi...

    öldürüldü! neye yarar şimdi gözyaşları...
    neye yarar boş övgülerin gereksiz korosu...
    neye yarar zavallı özür mırıltıları...
    kader oynadı oyununu!

    ilkin kinle kovan siz değil miydiniz
    onun özgür ve cesur yeteneğini;
    ve eğlenmek için körüklediniz
    bir yangını ki belli belirsizdi.

    daha ne? eğlenin... son ıstıraplara
    dayanmaya artık gücü yetmezdi!
    söndü bir meş'ale gibi eşsiz deha
    soldu alnındaki zafer çelengi.

    kurtuluş yok, soğukkanlılıkla
    katil indirdi vuruşu.
    titremedi elindeki tabanca
    yüreği sanki donmuştu.

    şaşacak ne var? uzaktan onu
    o benzeyeni yüzlerce kaçağa
    fırlatmıştı bize kaderin buyruğu
    talih ve rütbe avına.

    gülerek, küstahça aşağılıyordu
    yabancı bir toprağın göreneklerini
    o bizim şanımızı esirgeyemezdi
    ve bu kanlı an düşünemezdi
    elini neye kaldırdığını!

    şair öldü ve girdi toprağa
    o ünsüz, tatlı türkücü gibi
    sağır bir kıskançlığın kurbanı.
    onu eşsiz bir güçle betimlemişti
    acımasız bir elin yere serdiği
    yazgı yoldaşı ozanı.

    bırakarak barışçıl erinçleri ve saf bir dostluğu
    özgür yüreğin ve ateşli tutkuların boğulduğu
    bu kıskanç dünyaya niçin geldi?
    niçin verdi elini değersiz kara çalıcılara?
    niçin inandı yalan sözlere ve okşayışlara?
    o ki genç yaşından beri insanları bilirdi...

    çıkarıp ilk çelengi alnından
    dikenli ve defneden bir çelenk taktılar ona,
    ve gizli iğneler dalların altından
    battılar şanlı alnına.
    ve ağulandı son anları da
    sinsi fısıltısıyla alaycı cahillerin.
    ve öldü o - boşuna bir intikam susuzluğuyla -
    ve gizli üzgüsüyle kırılmış ümitlerin.

    sesleri o eşsiz şarkıların dindi
    bir daha duyulmamacasına.
    dar ve sevimsiz sığınağında şimdi
    susuyor şair, bir mühür ağzında...

    ve sizler, kibirli çocukları
    bilinen alçaklıkla ün salmış ataların!
    köle topuklarıyla çiğneyen yıkıntılarını
    bahtın oyunuyla incinmiş soyların!
    özgürlük, deha ve şan cellatları!
    tahtın yanındaki açgözlü yığın!
    susturun gerçeği ve yargıyı
    gizlenin örtüsü altına yasanın!
    fakat ey ahlaksızlar, tanrısal bir yargı
    ve müthiş bir yargıç bekliyor sizleri!
    onu kandıramaz altın şıkırtısı
    o bilir önceden her şeyi.
    o zaman boşa gidecek ama
    kötülemeler, başvuracağınız!
    ve tüm kara kanınızla, şairin
    haklı kanını yıkayamayacaksınız!
    1837

    #191203 docendo discimus | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0şiir