aleksandr puşkin'in planlanmış bir düelloda öldürülmesine dair mihail yuryeviç lermontov tarafından yazılmış, çarlık tarafından yasaklanmasına rağmen o dönemde baştan sona tüm rusya'ya ulaşabilmiş, günümüzdeki rusya'da da destansı niteliğini sürdüren şiir.
ilk kullanımı polonya'da olsa da rusya özelinde ayyuka çıkan bir tanım vardır: entelijansiya. aslı itibarıyla aydınlar topluluğu anlamına gelmektedir kelime. doğru, kimi yazarların fark edebileceği üzere entelijansiya, ingilizcedeki birçok kelimeye ve türkçeye fransızcadan geçen entelektüel kelimesine benzemekte. çünkü bu kelimelerin her biri latince intellegēns kelimesine dayanmakta. rusçada entelijansiya kelimesi ise modern batı dillerinden bağımsız bir hatla, intellegentia kelimesinden kendisine bir temel atmıştır. intellegentia, yani "the power of discernment", yani idrak etme gücü/kabiliyeti anlamına gelmekte. bu durumda kelimemizi, idrak etme yeterliliğindeki/kabiliyetindeki/gücündeki topluluk olarak düşünebiliriz, değil mi? tam anlamıyla değil. çünkü siyasal, kültürel, felsefi anlamda bir "elit" tabaka olarak kodlamak da mümkündür entelijansiyayı. yalıtılmış, toplumdan soyutlanmış bir tanımlama olarak kullanılması da düşünülebilir. ben bu çözümlemelere da katılmamaktayım. aklımdaki okuma şöyle: ortaya çıktığı dönemi düşündüğümüzde, aslında, toplumsal dinamikleri de içerisinde barındıran bir durumda olmak gibi bir yükümlülüğü vardır entelijansiyanın. var olmuş, olmakta olan ve olacak olan şeyler noktasında yaşadığı topluma dair bir sorumluluk ve görev bilinci beslemekle dolu olmalıdır entelijansiya. kelimenin sırtını yasladığı döneme, 19. yüzyıla gittiğimizde, bu aydın bilincini en iyi yansıtan topluluk narodniklerdir.
iyi ama ben bunları niçin anlatmaktayım? çünkü narodniklerin kökeninde ciddi bir edebiyat bağı vardır. ve bu bağ 1789 fransız devrimine kadar giderken köprüyü kuran önce puşkin sonra lermontov'dur. anlatmaya çalıştığım şey; kah lermontov kah puşkin erken dönem entelijansiyanın (o dönemlerde kelime kullanılmasa da) parçası ve hatta inşa edicisi olarak belirli görevlere ve ödevlere sahip olduklarından dolayı, bu iki yazar rus entelijansiyasını/aydınlar topluluğunu ortaya çıkarmış olmaktadırlar kanımca. yukarıda bahsi edildiği gibi, iki yazar da -son derece- yaşadıkları toplum sorunlarıyla ilgilenmekte, bunun üstüne kafa yormakta, tabiri uygunsa "yaşanılası bir rusya" arzusuyla dolup taşmaktadır. darbe vakti aziz nesin'in darbeci subayların düzenlediği etkinliklerde "sizin beni yargılamaya gücünüz yetmez," deme gücüne sahip olduğu gibi, toplumlarına sorumlu aydınlar olarak gerektiğinde çara karşı gelmekten bile çekinmeyen iki yazardan bahsediyoruz. işte bu noktada şiirimiz, şairin ölümü, çok daha anlamlılaşıyor. çünkü şiir bize iki aydının yansıması sunuyor. nasıl oluyor bu? aslında her şey puşkin'den başlıyor. dostoyevski'nin "puşkin olmasaydı hiçbir rus yazar olmazdı," demesi gibi düşünebilirsiniz. hemen ekleyeyim ki dostoyevski'nin ağabeyinin de bir narodnik olduğuna dair kimi düşünceler mevcut, dahil olmuş olduğu bir ayaklanmadan dolayı. yani puşkin, öyle ya da böyle, çarlık rusyası'nı etkileyen en büyük figürlerden birisidir. sapmayalım konudan, aydın tavrındaki puşkin'e dönelim.
puşkin, çara başkaldırışı dolayısıyla sürgüne gönderilir ve döndüğünde çarı yine karşısına alır. bir düello tezgahlanır ve bu düelloda öldürülür. aslında bu bir cinayettir çünkü bütün her şey, diğer nişancı dahi planlanmştır. yani puşkin bir aydın olma onurunu yaşamıyla takas etmek zorunda kalmıştır. işte bu noktada lermontov, puşkin'in öldürülmesinin ardından şiirimizi yazmıştır 1837'de. entelijansiyadan olma sorumluluğuyla, bir aydının çar tarafından alaşağı edilmesine yönelik yazdığı şiirle yeni bir aydın ortaya çıkmaktadır. neredeyse bir halk kahramanı seviyesinde olan puşkin'e dair yazılmış olan şiir tüm ülkede hızlıca yayılır. binlerce kişi artık şiiri ezbere okumaktadır. genç aydın lermontov, puşkin'i takip edercesine, bilhassa şiirin son kısmında çarı yargılamaktadır şairin ölümünden hareketle. bu tutum rusya halkı nezdinde de yığınlarca kabul edilmiştir ve öyle ki şiir, kitleler halinde okunmaya başlanır. puşkin'de olduğu gibi çar yine konuya el atmalıdır. yönettiği insanlar karşısında meşruiyeti sorgulanan otoriter bir gücün yapamayacağı şey yoktur. buna rağmen önceki deneyimlerden ders çıkarmak da yönetmenin doğasında vardır. puşkin gibi lermontov'un da ölmesini sağlaysmasa da, onu sürgün eder.
işte böylesi bir hikayesi; böylesi bir tarihsel, sosyolojik ve politik bir arka planı vardır şairin ölümü adlı şiirin. ne yazık ki rusya'ya milyonlarca insan ezbere bilse dahi ilk baskısı lermontov'un ölümünden yıllar sonra yapılacaktır. ustaca yazılmıştır, harikuladedir ve bana kalırsa ataol behramoğlu çevirisi lezizdir. okumak isteyenler için şiir:
şairin ölümü
intikam, çar, intikam!
kapanıyorum ayaklarına
adil ol ve katili cezalandır
ki onun idamı gelecek çağlara
senin haklı yargını duyursun
ve caniler örnek bulsun onda.
şair öldü! - kuluydu, namusun. -
düştü, karalanmış, söylentilerle.
düştü intikam özlemiyle, göğsünde bir kurşun
eğerek gururlu başını yere!
utancını değersiz tahkirlerin
taşıyamazdı şairin kalbi.
o başkaldırdı yargısına sosyetenin
ve öldürüldü! yapayalnız, önceki gibi...
öldürüldü! neye yarar şimdi gözyaşları...
neye yarar boş övgülerin gereksiz korosu...
neye yarar zavallı özür mırıltıları...
kader oynadı oyununu!
ilkin kinle kovan siz değil miydiniz
onun özgür ve cesur yeteneğini;
ve eğlenmek için körüklediniz
bir yangını ki belli belirsizdi.
daha ne? eğlenin... son ıstıraplara
dayanmaya artık gücü yetmezdi!
söndü bir meş'ale gibi eşsiz deha
soldu alnındaki zafer çelengi.
kurtuluş yok, soğukkanlılıkla
katil indirdi vuruşu.
titremedi elindeki tabanca
yüreği sanki donmuştu.
şaşacak ne var? uzaktan onu
o benzeyeni yüzlerce kaçağa
fırlatmıştı bize kaderin buyruğu
talih ve rütbe avına.
gülerek, küstahça aşağılıyordu
yabancı bir toprağın göreneklerini
o bizim şanımızı esirgeyemezdi
ve bu kanlı an düşünemezdi
elini neye kaldırdığını!
şair öldü ve girdi toprağa
o ünsüz, tatlı türkücü gibi
sağır bir kıskançlığın kurbanı.
onu eşsiz bir güçle betimlemişti
acımasız bir elin yere serdiği
yazgı yoldaşı ozanı.
bırakarak barışçıl erinçleri ve saf bir dostluğu
özgür yüreğin ve ateşli tutkuların boğulduğu
bu kıskanç dünyaya niçin geldi?
niçin verdi elini değersiz kara çalıcılara?
niçin inandı yalan sözlere ve okşayışlara?
o ki genç yaşından beri insanları bilirdi...
çıkarıp ilk çelengi alnından
dikenli ve defneden bir çelenk taktılar ona,
ve gizli iğneler dalların altından
battılar şanlı alnına.
ve ağulandı son anları da
sinsi fısıltısıyla alaycı cahillerin.
ve öldü o - boşuna bir intikam susuzluğuyla -
ve gizli üzgüsüyle kırılmış ümitlerin.
sesleri o eşsiz şarkıların dindi
bir daha duyulmamacasına.
dar ve sevimsiz sığınağında şimdi
susuyor şair, bir mühür ağzında...
ve sizler, kibirli çocukları
bilinen alçaklıkla ün salmış ataların!
köle topuklarıyla çiğneyen yıkıntılarını
bahtın oyunuyla incinmiş soyların!
özgürlük, deha ve şan cellatları!
tahtın yanındaki açgözlü yığın!
susturun gerçeği ve yargıyı
gizlenin örtüsü altına yasanın!
fakat ey ahlaksızlar, tanrısal bir yargı
ve müthiş bir yargıç bekliyor sizleri!
onu kandıramaz altın şıkırtısı
o bilir önceden her şeyi.
o zaman boşa gidecek ama
kötülemeler, başvuracağınız!
ve tüm kara kanınızla, şairin
haklı kanını yıkayamayacaksınız!
1837