zamanında halktan büyük destek görmüştür. bu darbeden sonra hazırlanan 61 anayasası da cumhuriyet tarihinde görülmüş en iyi anayasadır. 80 darbesine kadar geçerliliğini sürdürmüştür.
ilkokula gittiğimiz yıllarda bu darbenin yıldönümleri hürriyet ve anayasa bayramı olarak kutlanırdı. 1 gün tatil olurdu okullar. 23 nisanlar, 29 ekimler gibi şenlikli kutlamalar yapılmazdı ama tatil kendi başına şenlikti zaten.
bu darbeden sonra devlet kasasının tamtakır olduğu görülüp başlatılan bir de yardım kampanyası vardır. insanlar altın alyanslarını bağışlayıp yerine verilen devrim yüzüklerini almışlardır. kimileri sonradan tekrar altın alyans almış ama annem ve babam ölene kadar devrim yüzüklerini çıkarmadılar. yerine yenisi almadılar.
Bu ülkedeki baskıcı, adam kayırıcı, yolsuz sağ siyasetçilere her sene demokrasi nutku verdiren darbe.
Adnan Menderes süper ama asker önünü kesti, safsatasını duyduğumuz sözler. yiyeni var mı ? Derseniz, var kardeşim.
65+nın hepsi yiyor, Adnan Menderes gelince karınları doymuş, memleket bitten, uyuzdan, açlıktan kırılıyormuş. Adnan Menderes gelince düzeltmiş.
CHP iktidarı alamadığı için darbe yaptırmış ( İsmet İnönü) sonra da asdırmış menderes'i.
Bu 65+nın çocuklarının da genelinin kendilerinden çok da farklı olmadığını düşünürsek bu hikaye en az 15 yıl daha sürer.
türkiye'deki 1960 askeri darbesinin aşağı yukarı böyle bir siyasi ortamda gerçekleştiğini düşünüyorum.
siyaset kilitlenmiştir, adını söyleyemeyen adamlar oy kullanıyordur.
menderes'e bas geçten öteye siyasi bilgisi yoktur.
müthiş bir yoksulluk, yoksunluk ve baskı hakimdir ve asker artık dp'nin bu hareketlerine dayanamaz ve darbeyi yapar.
tabii ondan sonra bu adamlar demokrasi havarisi ilan edilir işin ironisi buradadır biraz da.
- cahil insanların çok olduğu yerde demokrasi yükten başka bir şey değil arkadaşlar kanımca.
Aile boyu demirelci ecevitçi türkeşçi gibi tanımlar bu yüzden oluyor bence.
İnat edince de Siyaset kilitleniyor böyle işte.
nasıl "solcu darbe"yse 27 mayıs sabahı bildiriyi okuyan kurmay albay alparslan türkeş.
kendi üzerinde düzgün denetim mekanizması kurmayan önceki iktidarın da gelişinde payı vardır. ordu "başka fren yok, ben keseceğim" diye darbeyi meşru kılabiliyor. alkışlanması, sonraki darbelere de cesaret vermiştir.
Cumhuriyet tarihinin en demokratik Anayasasını yapan, siyasal, sendikal ve toplumsal özgürlüklerin önünü açan, solun gelişmesinin ortamını ve imkânlarını yaratan 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesini 12 Mart ve 12 Eylül’den farklı görmemek yanlış bir bakış açısıdır. Düz mantık önermesi olarak, " bütün darbeler kötüdür, 27 Mayıs da darbe olduğuna göre o halde 27 Mayıs da kötüdür" demek kazanımları basite indirgemektir.
Evet bir darbedir, 270 general ordudan atılmış, işkenceci oldukları savıyla tavassut eden emniyet müdürleri tutuklanmış, siyasi suçlular serbest bırakılmış, güçler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığı getirilmiş, sansür kaldırılmıştı. Hareketin en büyük yanlışı idamlara cevaz vermesi, bunun yükünün asker üzerinde kalması, menderes ve diğerlerinin kahramanlaştırılması sonucunu doğurmuştur. Kanımca 27 Mayıs ile gerici-faşist 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini aynı kategoride değerlendirmemek gerekir.
üniversitelerin idari, mâli ve bilimsel açıdan kısmı özerkliğe ulaşması; TRT'nin ve Anayasa Mahkemesi'nin yürütmenin sıkı denetiminden uzaklaştırılması; birtakım örgütlenme özgürlüklerinin tanınması; basın ve yayın üzerindeki sansürün kısmen kaldırılması; sendikalar, dernekler üzerinde halk açısından olumlu sayılabilecek değişikliklerin meydana getirilmesi; bu olayın çeşitli kesimler tarafından ''olumlu'' addedilmesinin temel gerekçelerindedir. yani 12 eylül ve 12 mart'ın aksine 27 mayıs'ta çeşitli kurumsal değişikliklerin, yeni kurumlar inşa edilmesinin ileri adımlar teşkil ettiği, demokrat parti'nin yarattığı baskı ortamının yırtıldığı öne sürülmektedir.