Kabaca hayatından bahsedecek olursak; 1926 yılının sıcak bir mayıs akşamında dünyaya geldi. Ailesi orta direk bir aileydi ve miles'a her konuda destek oluyorlardı. 6 yaşındayken babası ona ilk trompetini hediye etmişti ve bu şekilde miles bir daha bırakmayacağı hayatının aşkı ile tanışmıştı. İlk hocası da elwood buchanan'dır ve ondan fazlaca etkilenmiştir.
Müziğinden bahsetme işi ise oldukça uzun sürecek ve karmaşık bir konu o yüzden onu baya yüzeysel anlatmaya çalışacağım. (bkz: scott joplin)'in öncüsü olduğu ragtime akımından sonra ortaya çıkan bebop, cool jazz, fusion jazz ve jazz rock türlerinin öncüsüdür. Doğaçlama konusunda ilah seviyesindedir. Müziğindeki en önemli fark sus notalarını kullanışıdır çünkü ona göre "en güzel nota sus notasıdır". Sessizliği dinlememizi ister miles davis.
Bence tarihin en iyi trompet virtüözü değildir çünkü ortada (bkz: pierre sellin) gibi bir gerçek var ama bu adam o kadar yaratıcıydı ki. Kırk beş pierre sellin gelse onun kadar damga vuramazdı müziğin akışına. Sadece müziği değil tüm yüzyılı etkilemiş bir "şeydir" onunki. Hatta (bkz: bitches brew) albümü için "20.yüzyılı yansıtan albüm" denir. Diskografisini sayarak girdiyi çok uzatmak istemiyorum ama (bkz: kind of blue) ve aranjmanını gil evans'ın yaptığı (bkz: sketches of spain) albümleri jazz müziği direkt yönlendirmiştir. Kind of blue albümü ile blues kalıplarında jazz parçaları yapmış ve iki tür arasindaki keskin ayrımı bitirmiştir.
Daha pek çok şey söyleyebilirim kendisi hakkında ama girdiyi kısa tutmaya çalışıyorum. Dinleyin efendim.