evcil hayvanların ensesine damlatılan ve pirelerin bir süre boyunca musallat olmasını engelleyen bir çeşit zehir. deriden kana karışıyor, yaklaşık 1 ay boyunca piresiz, zahmetsiz bir hayat çekiyorsunuz. lakin o çok sevdiğiniz tüylü dostunuzu her bir damlayla ölüme bir adım daha yaklaştırdığınızın farkında mısınız? şahsen kediye köpeğe bunu uygulamanın bir kaşık raid içirmekten bir farkı yok gözümde. üzerinde "elinizle temasından kaçının" yazan bir kimyasal karışımın benim evladıma ne gibi bir fayda sağlamasını beklerim ki zaten? yurt dışındaki bir dostumun kedisi bu sebeple öldü zamanında, kilosunun alması gereken doz verildiği halde yıllar içerisinde toksinler vücutta birikmiş, sonra 4 yaşında kanser ve böbrek yetmezliği... veterinerle birbirlerine girdiler falan, uzun hikaye.
çözüm yine doğada aslında. bizim bahçedeki biberiyelerin altında yaz kış sefa süren kedilerin tüylerini büyük bir histeriyle kurcalayıp durdum son bilmem kaç yıldır. bir tane pire yok. sonra anladım ki biberiye kokusunu gelmiyor bu asalak böcekler. kediler olayı çözmüş, gün içinde biberiye gölgesinde birkaç saat takıl, piresiz, kaşıntısız kal, sonra gel evde uyu, oh, mis. ama köpek o kadar ince düşünmüyor işte. pire kapmış bizimkisi, nereden bulduysa. tam bir aynşıtayn zaten kendisi. geçen hafta koltukta otururken kucağıma zıpladı ve o sırada yüzünde uçuşan pirelerle göz göze geldiğim an çığlığı bastım. köpüş de korktu, yazık. eminim pireler de korkmuştur, onlar korksun zaten bir zahmet. bir yerde okumuştum yıllar evvel. eğer bir kedi-köpeğin üzerinde bir tane pire gördüyseniz onu 100 ile çarpın, en az o kadar pire vardır diyordu. müthiş! kafamda on sekiz pireyi yüzle çarpmaya çalışıp bir yandan da pire tasması mı alsam diye plan yapıyorken geçtiğimiz yıllar boyunca arkadaşlara böbürlenerek anlattığım biberiyeler ve kedilerdeki piresizlik üzerine denemeler konulu tiratlarım geldi aklıma.
bennn bu oyunu bozarım!
gidip demet demet biberiye topladım, azıcık suyla ağır ağır kaynattım, sonra soğuttuktan sonra suyunu, yağını çerini çöpünü, ne varsa hepsini köpeğin üzerine sürdüm. bildiğin cadı ayini. bahçe biberiye kokuyor, ev biberiye kokuyor, beynim muşmula olmuş ama hala panikten midir nedir kaşınıyorum. çocukcağız her yanı ıslanmış, üzerinde kalmış biberiye pıçıklarıyla süzüm süzüm bakıyor bana "ben ne yaptım sana da bunu reva gördün?" der gibi... ceza veriyorum falan sandı, kıyamam. dışarıda pandemi var, bizim uğraştığımız işlere bak...
hızımı alamadım oturdum araştırdım bunu doğal yollarla nasıl yapar ederim diye. türkçe kaynaklarda bir halt yok onu baştan söyleyeyim. ama yabancı sitelerde güzel şeyler buldum. öncelikle hemen her yerde önerilen en doğal çözüm lavanta yağı. şahsen denemedim ama lavanta kokusundan ben de hiç hazzetmem. demek ki pireler de benimle aynı düşünüyor. lavanta yağını aynı pire zehri uygular gibi enseden damlatıyorsun, lakin iki haftada bir falan tekrar etmek gerekiyor. yok öyle olmaz dersen bir sprey şişesine azıcık lavanta yağı, üzerine su koyup karıştırıp fışır fışır tüylere sıkıyorsun. hava zaten sıcak, kuruyor, hem tüyler pırıl pırıl, hem mis kokuyor (öh). onsu inçi yardı bilmemne diye anlatıyor sitede ama o kadar ölçü birimini alıp çevirecek halim yok, göz kararı en şahane ölçü burada sanırım.
bir diğer doğal pire uzaklaştırıcı da limonmuş. yine sprey şişesi, sulandırılmış limon suyu, belki içine karanfil yağı vs. ben tüylerini taradığım tarağın üzerine foşur foşur limon sıkıp taradım, iyi mi yaptım bilmiyorum ama bir haftadır pire vs yok hiçbir yerde. iyi yapmışım. aslında sulandırsam daha iyiydi çünkü hafiften tüyler birbirine yapıştı. ayrıca kediler limonu sevmez bunu baştan belirteyim. bu öneri köpeklerde işe yarıyor. boşuna kediniz sizden nefret etmesin, iki pire için birbirinize girmeyin.
bir başka öneri de elma sirkesi. hep söylerim, dünyayı elma sirkesi, karbonat ve aloe vera kurtaracak diye. vallahi öyle. elma sirkesi karıştırılmış sprey ya da banyo yaparken uygulanan sulandırılmış elma sirkesi çok işe yarıyormuş. hatta içme suyunun içine bir iki çay kaşığı sirke koymak hem iç hem dış parazit önleme açısından çok faydalıymış. sirkenin diğer faydalarını saymıyorum bile. ama sulandırmak önemli burada. çocuğu direkt asit yağmuruna tutmaya gerek yok, aman diyeyim.
özetle ben sadece biberiye, limon ve elma sirkesi kullandım. bir haftadır piresiz hayatın tadını çıkartıyoruz. kediler zaten rahat, biberiye çalılarının altından "gerizekalı galiba bunlar" der gibi bakıyor. biberiye demiş miydim? biberiye...
Her ne kadar hayvan sahipleri tarafından sadece pireler için kullanıldığı düşünülse de (ki ense damlası yerine çoğu zaman pire damlası demeyi tercih etme sebepleri budur) bu çok bilinen bir yanlıştır. Veteriner endektosit grubuna ait ilaçlardandır bunlar, nematod ve artropod sınıfındaki birçok parazit üzerinde etkilidir ve iki omuz arasına yani enseye uygulanması sebebi ile ense damlası olarak dile yerleşmiştir. damla çözeltisi olarak bulunan bu ilaçların piyasada birçok ticari çeşidi mevcuttur.
Kullandığınız markanın etken maddesine göre aşağıda sayacaklarım değişmekle birlikte pire koruması bunların arasında (ki burada da dikkat edilmesi gereken alerjik dermatitis isimli bir hastalık çıkıyor karşımıza ki aman aman diyeyim) sadece bir tanesidir. En büyüğü 12 yaşına girecek olan birçok dostum için benim güvenerek kullandığım ilacın kullanım yeri/endikasyonları şu şekilde efendim: * - Köpek ve kedilerde pire enfestasyonlarının, ergin pirelere, pire larva ve yumurtalarına etkinlik göstermek suretiyle tedavi edilmesi ve uzun süreli önlenmesi.
- Köpek ve kedilerde pireye bağlı alerjik dermatitisin tedavisi ve önlenmesi
- Köpek ve kedilerde dirofilaria immitis’e bağlı kalp nematodiasis’inin önlenmesi
- Köpek ve kedilerde kulak uyuzunun (otodectes cynotis enfestasyonu) tedavisi ve önlenmesi.
- Köpeklerde sarkoptik uyuzun (sarcoptes scabiei enfestasyonu) tedavisi ve önlenmesi.
- Kedilerde kancalı kurtlar (ancylostoma tubaeformae) ve askaridlerin (toxocara cati) neden olduğu ancylostomiasis ve ascaridiasis’in tedavisi ve önlenmesi.
- Köpeklerde askarid’lerin (toxorara canis) neden olduğu ascariadiasis’in tedavisi.
- Dişi köpek ve kedilerin tedavisi ile yavruların pire enfestasyonlarından (ctenocephalides spp.) korunması.
şimdi temelde dostunuzu gözle görüp fark edebileceğiniz pirelerden korumak ise amaç sadece, tabii birçok doğal yol mevcut fakat belirtilen tüm hastalıkların önlenmesinde ve bu hastalıkların tedavilerinde bu ilaçların kullanılması gerektiğini de lütfen göz ardı etmeyiniz.
Evet maalesef kayıplar yaşanıyor, peki buradaki asıl sebep sadece bu ilaçlar mı ? Hayır. Her canlıda farklı olduğu gibi bu dostlarımızda da bireysel olarak vücudun ilaçlara verdiği yanıt mekanizması farklıdır, şöyle basit bir örnekle açıklamak gerekirse sizin baş ağrınız için kullandığınız x ilacı bir başkasında alerjik reaksiyon olarak gelişen anafilaksi sebebi ile hayatının sonlanmasına sebep olabilir. Ayrıca bu ilaçları detaylı inceleme fırsatınız olur ise vücuttaki yarılanma ömürlerini ve vücuttan dışkı ile atıldıklarını da görebilirsiniz. doğru doz doğru zamanda uygulanır ve dostunuzun bu ilaçlardaki etken maddelere alerjik tepkiler veren bir vücut sistemi yok ise birikimli bir zehir diye adlandırmak pek doğru olmayacaktır aslında. Yani demem o ki kar/zarar eğrisi düşünüldüğünde çok bilinen bir yanlışın doğrusunu görebilirsiniz. Bu sebeple sadece bu ilaçta değil dostunuzu zaten yaptırdığınız her ilaç/aşı uygulamasından sonra dikkatle takip etmek gerekiyor ee tabii burada hayvan sahiplerine biraz daha sorumluluk yükleniyor.
Kendimizi düşünürsek bir hekim bize ilaç yazdığında ve biz bu ilacı aldığımızda, o ilaçtan kaynaklanan sorunlar için yazan kişiyi ve/veya ilacı suçladığımızı düşünmüyorum. en azından kendi adıma defalarca anafilaksi sebebiyle hastaneye zor yetiştirilen birisi olarak böyle bir şeyi hiç yapmadım, sonuçta ilaç alerjisi sık dile getirilen bir durum olsa bile gerçekten tüm insanların %5-10’luk bir kısmında ciddi reaksiyonlar oluşturduğu için bu konuda kişinin dikkat etmesi gerekiyor zaten birkaç kere başınıza gelince de akıllanıyorsunuz. bu durum hayvanlarımız için de böyle aslında, konuşamadıkları için takip kısmı bize kalıyor ve eğer bu ilaçlardaki etkenlere alerjik tepkiler görülüyor ise o zaman veteriner hekiminiz sizin için daha doğru bir tedaviyi sizinle paylaşacaktır. Bu sebeple dostlarınıza özellikle bir ilacı ya da aşıyı ilk kez uygulayacak iseniz 24 saat süreyle kesin olarak hep yanında olacağınız bir günü tercih etmenizi öneririm.
Şimdi birde şöyle bir durum var ki sağlık sektöründe olan hiç kimse durup dururken çok değer verdiğiniz bir canlının herhangi bir sebeple zehirlenmesine de göz yummaz. Mesela eğer temelde amaç sadece pire olsa idi emin olun büyük ilaç firmaları bunu da düşünüp bu ilaçlar yerine çeşit çeşit farklı spreyler veya damlalar yapardı (ki piyasada şu anda da yaygın kullanılmasa bile mevcut ama tek bir işe yaradıkları ve onların da yan etkileri olabileceği için yine bir veteriner hekim kontrolünde alınması taraftarıyım) hem de bu ense damlalarını (hayvanın durum değerlendirmesi yapılmadan konuşmak doğru olmasa bile) ortalama 2 ayda bir yapıyorken, o spreyleri haftada bir kullanıp firmalara ve veteriner hekimlerine daha da çok para kazandırmış olurduk değil mi ?
bitkilerin yararlarını asla göz ardı etmemek gerektiğini söyleyecek kadar farmakolojinin temelinde bitkilerin esas olduğunu bilen birisi olarak, her şeyin yanlış kullanımının faydadan çok zarar getirebileceğini ve bu konuda bir uzmana danışmadan yapılan birçok uygulamanın kısa vadede yarar sağlarken uzun vadede dostlarınıza ciddi zararlar verdiğini üzülerek söylemek zorundayım.
Evet dünya genelinde de birçok tartışması var tabi okursak işin içinden çıkabilir miyiz bilemiyorum ama benim tavsiyem kendinize güvenebileceğiniz ve düzenli olarak gideceğiniz bir hekim bulup ona bu konularda merak ettiğiniz her şeyi daha detaylı sormanızdır, hem dostunuzu tanıyan seven ve düzenli takibini yapan birinin olması da önemli bir konu zaten, bu şekilde bir hastalık sürecini siz gözle göremeseniz bile hekiminiz yaptığı kontroller doğrultusunda dostunuz için belki de kronikleşip onu maalesef ölüm döşeğine kadar götürebilecek olan birçok durumu erken evrede fark edip, ekarte edebilir. Gerçekten ufaklığınızı düzenli olarak muayene ettirmelisiniz, belli aralıklarla kontrole götürmelisiniz, uygun görülen yöntemlerin kullanılmasına izin vermelisiniz ve bilinçli bir şekilde yapılsa dahil bunlardan doğabilecek sonuçların aslında bünyesel bir şey olduğunun bilincinde olmalısınız. Tabii son karar her zaman hasta/hayvan sahibine kalıyor olsa bile (her meslekte olabilecek bazı etik dışı uygulamaları göz ardı ederek) hekiminiz bilgi birikimini dostlarınızın ve sizin sağlığınız için kullanmak adına bu mesleği tercih eden insanlardan birisidir, bu yüzden araştırıp düzenli olarak götürebileceğiniz bir hekim bulmak da yine hayvan sahiplerine sorumluluk yüklüyor tabii.
Bu arada hayvanlar özellikle kediler hastalıklarını ve ağrılarını son anlara kadar gerçekten çok çok iyi saklarlar, düzenli gözlem ve takibin önemi biraz da bundandır. Evinde ya da orda burda şurda bir canlıyı sevebilmiş herkese selam, dostlarınıza hasretli öpücükler^^