roma katolik kilisesi olarak da bilinen kilise. 1.3 milyarlık bir cemaate sahiptir. tabii samimi inançlı sayısı ne kadardır bilemeyiz.
katoliklere göre ms 1. yüzyıldan beri ortada olan gerçek kilise budur. diğer kiliseler hep bu kiliseden ayrılarak oluşmuştur. apostolik kiliseler de bu kilisenin bir koludur. zira isa mesih,
"Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek." (matta 16:18)
diye buyurmuştur.
rum ortodoks kilisesi aslında bu kiliseye bağlıyken doğu roma ve batı roma arasındaki kültürel farklar artmış ve bu kültürel farklar da öğreti farklarında yol açmıştır. katolik ve ortodoks kilisesi arasındaki en büyük uçurum filioque konusudur. bu sorun çözülmeden de iki kilisenin birleşmesi zor görünüyor.
bir de buna bağlı her kilise latin riti yapmak zorunda değildir. mesela rumen grek katolik kilisesi, bizans riti'ni kullanan bir katolik kilisesi'dir. ama katolik olduğu için roma'ya bağlıdır. bu sebepledir ki grek katolik rahipleri evlenebilmektedir. ama latin riti'nde rahipler evlenememektedir.
protestan kiliselerin aksine, kutsal kitap konusunda, kutsal kitap'ta anlatılan olayların çeşitli katmanlardan oluştuğunu savunan topluluk. bu sebeple katolik kiliseler, hikayeden çok hikayenin mesajına odaklanırlar.
protestan kiliseler ise çoğunlukla kutsal kitap'ta yazan her şeyin kelimesi kelimesine fiziksel bir varlığa karşılık geldiğine, yan anlam içermediğini savunur.
örneğin bir katolik için aden bahçesi'nin nerede olduğu önemsizdir. aynı şekilde nuh'un gemisi'nin nerede karaya oturduğu da. ama protestanlar için önemli bir detaydır.
sanırım bu sebeple kapitalizm ve sosyalizm gibi akımlar protestan ülkelerde çıktı. zira protestanlar fizikselliği daha çok önemsiyor. katolik kilisesi ise protestanlığın aksine ruhaniliği önemsediği için solidarizm tarzı akımları destekleyip kapitalizm ve sosyalizmi lanetler.
rum ortodoks kilisesi ile aralarındaki gelenek farklarından birisi, katoliklerin nişanlandıklarında nişan yüzüğü takmasıdır.
tabii "eee herkes takıyor?!" diyebilirsiniz. ama eskiden öyle değilmiş.
dördüncü lateran konsili'nde nişanlanan kişilerin bunu ilan etmesi gerektiği kararı alınmış. papa i. nicolaus da ilanın bir nişanı olarak nişan yüzüğü takılmasının iyi olacağı kararına varmış.
Kanada'lı çocuklara yaptıkları işkence ve alıkoyma suçlarının ortaya çıkmasından korkan kurum. sözde artık geçti, üzgün, pişman, o eskidendi, değiştiler, huzur, barış vs.
Kanada/#259497 bahsedilen okulun, kendisinde olan kayıtlarını açmayı reddediyor. yatılı kurum, başka benzerleri gibi, kiliseye bağlı "sisters of St. Ann" rahibeleri tarafından işletilmiş ve günlük aktivitelerin kaydı tutulmuş. bu kayıtlar çocuk ölüm ve intiharlarına ışık tutabilir. okulu yönetmiş, katolik kilisesine bağlı bir başka kol olan "Missionary Oblates of Mary immaculate"de çocukların taciz ve kötü muamelesini belgelediği düşünülen kayıtlarını açmayı kabul etmiyor. demin web sayfalarına girdim afrikalı çocukların minettar fotoğrafları var.
Din ile devlet asla el ele vermemelidir. hangi din, hangi devlet olursa olsun.
edit: karmaşık bir hukuki meseleyi yanlış bilgi vermemek için çıkarttım.
irlanda'da 1925 -1961 arasında "evlenmemiş anne"lerin bebeklerini , bakım, yuva bulma sözü, mahalle baskısı zoru ile toplayıp sonra bine yakın bebeğin, -en iyi ihtimalle- kötü bakım, muamele ile ölümüne sebep olmuş ve ölenleri tepeleme atıp, saklamış kurum. ölümlerin "dönemin bebek ölüm oranları ile açıklanamayacağı, kurumsal düzeyde ciddi birşeylere işaret ettiği" ifade ediliyor.
"amerika'ya daha iyi ailelere evlatlık verdik" demiş, (bu da yasadışı bu arada) annelerinin rızasını kesinlikle almamışlar. aslında sadece 36 tanesi gönderilmiş, gerisi öldükçe gizlice gömülmüş. (düzeltme, gömülmemiş, eski lağım tankerlerine tıkılmış) bebekler 35 haftalık yeni doğumdan 3 yaşına kadar.
"evlenmemiş anne"... bakın kilise doğum kontrolünü de yasaklayıp lanetliyor.
bu arada, mezarı bulunmayan çocukların insan kaçakçılığına satılmış olabileceğine dair şüpheler de var.
irlanda başrahibi özür dilemiş.
adalet bakanı Frances Fitzgerald, keşfin "kilisenin ve devletin hamile kadınlar üzerindeki işkenceci ilişkisini gösterdiğini" söylemiş.
çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlara utanmadan "bebek katili" diyen kurum bu işte.
hem imanlı, hem imansız; hem becerikli, hem beceriksiz; hem düzgün, hem de düzgün olmayan insanlara ev sahipliği yapan kurum. ankara'daki azize tereza kilisesi gibi küçük bir cemaatin üyesi olmama rağmen, cematin içinde de 9798897 türden insana denk geldim. internet ise daha beter. ateist olduğu halde "bakire kız bulurum" diye katolik kilisesi'ne yanlayan insanlar da gördüm orada. adam ateist, ama bakire kız için kiliseye gidiyor falan... ilginç işler.
aslında çok da şaşırmamak lazım. mesih'in çevresindeki insanlar da aşağı yukarı böyleydi. hepsi düzgün insanlar mıydı? pentekost gününe kadar muhtemelen değillerdi. yalancısı, dolandırıcısı, yukarıdaki gibi karı-kız avcısı, "üç beş bir şey düşer belki" diyeni mevcuttu mesih'in çevresinde de.
kilise bugüne kadar çok hata yaptı. bu da bir gerçek. ama bunları her zaman tanrı'dan aldığı bir vahiy üzerine mi yaptı? sanmıyorum. bazen gerçekten çok saçma işler yapıyor kilise.
ama bir mesih imanlısının odağı insanlar mı, yoksa mesih mi olacak? elbette mesih ve mesih'in kurduğu kilise olacak.
çok şükür kilise içerisinde saçma sapan insanlar olmasına rağmen, mesih kiliseyi öyle bir sağlam kaya üzerine kurmuş ki hala teolojisine bir zeval gelmedi. benzer şekilde atatürk de türkiye cumhuriyeti'ni öyle sağlam temeller üzerine kurmuş ki istese getirebilecek olmalarına rağmen, hala bir şeriat düzenini getiremediler. demek ki, temeller önemli.
kilisede her zaman yahuda iskaryotlar olacak elbette. hatta belki de onlar çoğunlukta olacak. ama benim gibi yuhannalar da olacak.
biz katolikler mükemmel insanlar değiliz. mükemmel olsaydık, o zaman zaten kiliseye ihtiyacımız kalmazdı. kilise mükemmel ve günahsız dindarların yeri değil, alçakgönüllü ve tövbekar insanların evidir.
bir insan çok kötü birisi olabilir, "bebek katili" olabilir. ama bu demek değil ki, katolikler bu insanları linç etmeli. bu sebeple de zaten katolik kilisesi idam cezasına karşı. çünkü bir insan yaşadığı sürece, yaptığı hatalardan dönebilir.
ama "oh iyi ki bebeğimi öldürdüm" ile "bebeğimi öldürdüğüm için gerçekten pişmanım. keşke yapmasaydım." demek arasında büyük bir fark var.
bir insan katil olabilir, hırsız olabilir. ama yaptıklarından pişman olan olan bir insanla, olmayan insan arasında tanrı katında büyük fark vardır.
insanlar her şeyi affetmiyorlar belki. hatta belki yaptığımız hatalardan ötürü bir daha bizi görmek bile istemiyorlar. ama tanrı sadece alçakgönüllü ve tövbekar bir insan istiyor karşısında.
ben hiçbir zaman örnek bir katolik olduğumu da düşünmüyorum. hatta belki de katoliklerin en berbatı da olabilirim. ama kilise'nin durumu da bu. içerisinde her zaman, her türden insan olacak.
