89 yılında yaşanan bir olaydan alıntı mini dizi
Kalabalık siyahi bir grupla central parkta Fink atan beş genç kendilerini anlam veremedikleri bir olayın içinde bulur . Polis ellerinde kanıt olmamasına rağmen çocukları yalan ifade vermeye zorlar. İzlerken sinirlendim elim ayağım titredi, olayın yaşandığı dönemde Trump'un adı vergi kaçakçılığıyla anılıyor. Ve daha suçları ispatlanmamış çocukları zan altında bırakarak idam getirilsin vs muhabbetleri yapıyor... Bu tarz crime belgesellerine ilgisi olan varsa tavsiye ederim.
19 nisan 1989 gününün akşam saatlerinde gerçekleşen ve artık central park jogger case olarak bilinen cinayete teşebbüs, ağır fiili saldırı ve tecavüz içeren olayın kötü şöhretli 5'lisi olan cental park five'ın gerçek hayat hikayelerini anlatan, 4 bölüm ve yaklaşık 5 saat süren, netflix'in gerçek hayat hikayeleri üzerine kurguladığı belgeselimsi işlerde ne kadar başarılı olduğunu gösteren mini dizi. bana göre doğrudan belgesel bu ama dizi olarak adlandırılması popülerliğini daha da artıracaktır.
izlemeye, harlem'in dibindeki ünlü parkın '80'lerdeki durumundan başlıyorsunuz. dizinin ilk bölümünü izledikten sonra göğsüne öküz oturmayan insan görmedim, bu yönde bir yorum okumadım. ilk bölüm hemen hemen bütün yaşananları çerçevelediği için kısa bir özet olarak nitelendirilebilir. 2. bölüm, 6 ay kadar sonrasını anlatıyor. ilk yargılama sürecinin sonu olarak da görülebilir. ilk bölüm özetse, 2. bölüm yaşanılanların psikolojik detayları üzerinde geniş boyutlarda yoğunlaşan, dizinin belgesel olmasındaki en etkili bölüm. 3. bölüm, yıllar sonrası ile ilgili ve hapishanelerin "suçlu rehabilitasyonu ve suçluların topluma tekrar kazandırılması" niyetiyle inşa edilmiş yapılar olmasının geçersizliği üzerinden "rehabilitenizi götünüze sokun!" mottosu savuran bölüm. dizinin son bölümü doğrudan korey wise'ı anlatıyor. son bölümün vuruculuğu çoğu izleyiciyi derinden sarsmış ama ben dizinin en kötü bölümü olduğunu düşünüyorum. hukuk ve adalet kavramlarını insan psikolojisinin dibine sokarak anlatmak; objektiflikten uzaklaşmak, doğru argümanları aramak yerine kolay yola sapmak ve "şimdi ağlayacaksınız" etkili, sadece duygusal amaç içeren sahneleri izleyicinin gözünün önüne atmak anlamına geliyor benim adıma. gene de, son bölümün toparlayıcılığı ve hikayenin sonuna (yani bugüne) kadar ulaşması nedeniyle çok fazla bok atamıyorum.
gerçek hayat(lar) hikayesi gözünden oldukça başarılı bir dizi bu. 5 karakterin gerçek insanlar olduğunu, yitirilmiş adalet duygusu özelinde değerlendirmek gerek. bu insanların kanlı canlı, senin benim gibi "yaşayan" insanlar olduğu, bir kağıt üzerine yazılan, rastgele isimler verilmiş karton karakterlerden olmadığını ilk bölümün sonlarında "laps!" diye anlıyorsunuz. sonraki bölümler (özellikle 2. bölüm), bu gerçekliğin gerçek hayatta işe yaramayan adalet duygusunun soğuk ve keskin körlüğü üzerinden ilerletilmesi ile birlikte "gerçek hayat buysa, ben neden bir şeyler için ses çıkartmıyorum ve sadece önüme konulan hak kırıntılarıyla karnımı doyurmaya çalışıyorum ki?" sorgusunun yapılma zorunluluğunu da devreye sokuyor. özellikle 2. ve 3. bölümlerde, söz konusu körlüğün içini kendince deşmeye çalışmayan izleyici olduğunu sanmıyorum. dizinin tamamını "aksiyonsuz" bulan andavalların popülist netflikş bataklığındaki "meme, göt, kuku" kemirgenleri olduğundan da eminim.
duygusal çalkantılardan sonra kalbiniz sıkışmıyorsa, gerçek adaletsizlikleri ana haberlerin 10 saniyelik başlıklarında görürken kanal değiştirme isteğiyle kumandaya uzanıyorsanız, faşizm ve adaletsizliğin sadece belli başlı kalıplar (ırk, dil, din, toplumsal çevre, azınlık hissi, meslek yetkinliği ve popülerliği, bystander effect'in kalbini oyduğu toplumsal baskı gibi kalıplar) üzerinden ilerlediğine körü körüne inanıyorsanız ve "aman canım, yanlış zamanda yanlış yerde olmak bu kadar büyütülecek bir şey değil. herkes evde otursaydı yaae" cehaletine bilinçli olarak balıklama dalmak için yanıp tutuşuyorsanız, when they see us'ı izlemeyin. yukarıda bahsettiğim kemirgenlerden olduğunuzu kendinize de açık açık göstermenin yollarından biri, when they see us'ı izledikten sonra beğenmemek için neden ve eksik aramak. geri kalan kitle ise, diziyi izledikten sonra aşağıdakileri yapabilir:
- oprah presents: when they see us now'ı izlemek: dizinin yürütücü yapımcılarından biri olan oprah'ın kendi programında hem dizinin oyuncuları hem hikayeleri anlatılan 5 kişi hem de salonu dolduran seyirciler kahır dolu geçen 1 saatte dava süreci ve sonrası ile ilgili her şeyi anlatıyor. bunu izlemezseniz, dizinin etkisi günlük hayat koşuşturmacalarınızdan dolayı azalarak bitecektir.
- "adalet kör bir kadına benzetildikçe ve hak aramak tek taraflı bir yola doğru bile isteye sürüklendikçe, evlerinden dışarı çıkmayan insanların bile güvenliğinden söz edilemez."